Paylaş
TÜRKİYE aday olduğu Avrupa Birliği (AB) ile tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. İki tarafın ilişkilerini zora sokan konular arasında mülteci anlaşmasının uygulanması, vize serbestisi, Gümrük Birliği’nin genişletilmesi, katılım müzakerelerinin fiilen dondurulması gibi konular var. Referandum sonucu da, ilişkilerin geleceğini tayin edecek konulardan biri. “AB ile ilişkiler kopar mı kopmaz mı?” sorusu, 2017’nin en önemli tartışması olarak gündemde duruyor. Böyle bir ortamda siyasi ilişkilerin düzelmesi kolay görünmüyor. Bu ilişkiler içinde olumlu sonuç alınabilecek ekonomik konular yok değil. Örneğin Gümrük Birliği’nin genişletilmesi iki tarafın da üzerinde çalışmak istediği bir konu. AB bu yıl 60’ıncı yılını kutluyor. 9 Mayıs ise tüm AB üyesi ve aday ülkelerde 1985’ten beri “Avrupa Günü” olarak kutlanıyor. Türkiye de 2000’den beri Avrupa Günü’nü kutlayan aday ülkelerden biri.
ETKİNLİKLER DÜZENLENİYORDU
Ankara, İstanbul ve bazı Anadolu kentlerinde geçen yıllarda Avrupa Günü konserler, sergiler, koşu ve ralli gibi spor etkinlikleri, turnuvalarla kutlanırdı. Halkın katılımı özellikle tercih edilen bir konuydu. Bu yıl ise coşkulu kutlamalar hayal olmuş. Türkiye tarafında herhangi bir hazırlık yok. Avrupa Birliği ise salon toplantılarıyla halka kapalı etkinlikler düzenlemeye karar vermiş. Tek konser ise Suriyeli çocuk korosu olacakmış.
DESTEKLER SÜRECEK Mİ?
Siyasi ilişkilerin zora girdiği dönemde Avrupa fonlarıyla devam eden mali destekler süreçten nasıl etkilenecek? Merak edilen konulardan biri de bu. Türkiye’nin aday ülke statüsünde Avrupa Birliği ülkeleri ile uyum sürecini hızlandırmak için hazırlanan mali desteklerle halen pek çok proje yürüyor. AB 4 milyar 453 milyon Euro’luk kaynakla 2014-2020 yıllarını kapsayan yeni dönemde 9 temel sektörde projelere destek verecek. Bu sektörler adalet, ulaştırma, enerji, tarım demokrasi ve iletişim, çevre ve iklim, rekabet edebilirlik, istihdam.
Avrupa Birliği ile tam üyelik olacak mı olmayacak? İlişkiler tamamen kopacak mı? Bu soruların yanıtlarına göre bu projelerin akıbeti de belli olacak!
İLHAM VEREN ÖYKÜLER
TÜRKİYE’nin 2002’de Avrupa ülkelerine ihracatı 36 milyar dolardı. Bu rakam 2015’te 111 milyar dolara dayandı. Bugün Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 45’i Avrupa ülkelerine yapılıyor. Yani katılım sürecinin Avrupa ile ekonomik ilişkilerin güçlenmesinde katkısı yadsınamaz bir gerçek. Bu fonların toplum hayatında ne gibi değişiklikler yarattığı AB Türk Delegasyonu’nun yayınladığı “İlham Veren Öyküler” kitabında yer alıyor. AB’nin geçen günlerde yayınladığı kitaptan sadece iki örnek bile bu işbirliğinin katkısını göstermiyor mu?
- Bir Cumhuriyet hayalinin yeniden doğuşu: Genç Türk Cumhuriyeti’nin çok önem verdiği Irmak-Karabük-Zonguldak demiryolu hattı AB mali desteğiyle yenilendi. 380 milyon Euro bütçeli projeyle yenilenen hatla hem yolcular hem yük için süreler kısaldı. Demiryolu altyapısının iyileştirme projesine 650 milyon Euro ile destek verilmeye devam ediliyor. Halkalı-Kapıkule Demiryolu Hattı bu desteklerle hazırlanıyor.
- Türkiye’nin enerjisi Avrupa’nın enerjisi ile bütünleşti: Mali desteklerle beş proje gerçekleştirildi. Türkiye elektrik piyasası bu sayede AB iç elektrik piyasasının bir parçası haline geldi. Bu da şu anlama geliyor. Türkiye’de elektrik yetersizliği yaşanması halinde AB’den elektrik alabilecek, fazlası olduğunda da satabilecek.
BİR ABD’Lİ GİTTİ BİR ABD’Lİ GELDİ
KAZAKİSTANLI Fon Capital Partners’ın tamamlandığında 1.5 milyar dolara mal olacak Bodrum Kaplankaya yatırımında geçen hafta önemli bir değişim yaşandı. ABD dışında ilk yatırımını Bodrum’a yapan sağlıklı yaşam merkezi Canyon Ranch gitti, yerine yine lüks sağlık turizminin önemli yatırımcısı Six Sense geldi.
Canyon Ranch’in açılışı için geçen yıl Bodrum’a gitmiştim. Bir yıl dolmadan kısa sürede bu değişim neden oldu merak ettim. Fonun kurucu ortağı Burak Öymen’e sordum.
Öymen, Canyon Ranch’le Kaplankaya arasındaki yolları ayırma kararının aslında dört ay önce gerçekleştiğini söylüyor. “Konsept konusunda uyuşamadık. Bir anlamda kan uyuşmazlığı oldu. İki taraf da başka fırsatları değerlendirme kararına vardı” diyor.
Bu süreçte dünyada yeni işletmeci arayışına girdiklerini ve Six Sense’le görüşmelerin ardından 40 yıllık bir anlaşma yaptıklarını söyleyen Öymen, yeni grubun sağlık programının hazırlanmasında Dr. Mehmet Öz’ün de bulunduğunu dile getiriyor.
Six Sense’in güvenlik konusunda Türkiye’ye yönelik hiçbir kaygısı olmadığını da ekliyor Öymen ve şunları söylüyor: “Six Sense pazarlama stratejisini de kendisi kuracak. Bütün pazarlardan müşteri getirmeyi de üstleniyor.”
Öymen, Canyon Ranch’in gitme kararını ABD’li yatırımcıların Türkiye’den gitme kararı olarak değerlendirilemeyeceğini söylüyor. “Çünkü gelen Six Sense Grubu da ABD’li yatırımcılara ait” diyor.
Öymen, Kaplankaya’da 60 konutun sahibi olan Ali Koç, Muhtar Kent gibi işadamlarının gelişmeler hakkında sürekli bilgilendirildiğini de anlatıyor.
Benim aldığım kulis bilgilerine göre ise Türkiye’de yaşanan olayların da etkisi ile Canyon Ranch taahhüt ettiği ziyaretçi sayılarını tutturamamış. Ayrılığı isteyen taraf Capital Partners olmuş. 250 milyon dolarlık yatırımla gerçekleşen otelin sağlık konsepti de Türk ziyaretçilere uymamış.
Türkiye’nin turizmde ciddi bir sıkıntı yaşadığı dönemde böyle bir grubun ayrılması tabii ki önemli. Ancak Six Sense gibi büyük bir gurubun gelmesi de o denli ciddi bir gelişme.
Öymen, yeni işletmeciyle 1 Mayıs’ta imza atarak çalışmaya başlayacaklarını söylüyor. Jet sosyete Türkiye’yi tercih edecek mi? Zaman gösterecek...
AZERBAYCAN TÜRK TURİST BEKLİYOR
“Nisan bulutundan düşerek büyük bir inciye dönüşen Bakü...” Fuzuli’nin bu sözlerle tanımladığı Bakü’deydim geçen hafta. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı yıllarda ilk kez gittiğim Bakü, aradan geçen 25 yıllık süreçte müthiş bir değişim geçirmiş.
Zaha Hadid’in çizdiği ve Türk ortaklı DİA Holding’in hayata geçirdiği havalimanıyla başlayan değişimin izleri kentin her alanında hissediliyor. Eski tarihi binalar restore edilmiş, yeni gökdelenler ise kentin silüetini, uyumunu bozmadan en uygun noktalara inşaa edilmiş. Kültür merkezleri, Hazar kıyısında yaratılan yeşil kuşak ile modern bir kent olmuş. Azerbaycan’a İstanbul ve Kapadokya’da otel yatırımları yapan Ajwa Otel’in sahibi Azerbaycanlı yatırımcı Abu Bekr’in ülkesinin potansiyelini göstermek amacıyla düzenlediği toplantı için gittik.
Azerbaycan petrole sahip bir ülke. Ekonomisi de uzun yıllar buna dayanıyordu. Ancak ham petrol fiyatlarının gerilemesi, olumsuz etkilerini göstermeye başlamış. Büyüme gerilemiş, işsizlik artmış. Azerbaycan sadece petrole bağımlılıktan kurtulmak için yeni sektörlere yöneliyor. Sanayi, inşaat ve turizm öncelikli sektörler.
Azerbaycan Ekonomi Bakanlığı verilerine göre, ülkede yaklaşık 2 bin 700 Türk şirketi var. Yaptıkları yatırım miktarı ise 9 milyar doları bulmuş. Azerbaycan’ın Türkiye’ye yatırımı ise bilindiği gibi Socar. Bu grubun 2020’ye kadar yapacağı yatırımın 20 milyar doları bulması bekleniyor.
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da gelişmesi gerektiğini söyleyen Azerbaycan Turizm Temsilciliği Yönetici Direktörü Nurlana Çakmak Türklerin tarihi, kültürü ve turizmiyle köklü bir geçmişi bulunan Azerbaycan’ı yeterince tanımadığını söylüyor şunları ekliyor:
“Türkleri Azerbaycan’a bekliyoruz. ‘Sen de Azerbaycan’ı gör’ başlıklı bir kampanya başlattık. Otel sayılarımız hızla artıyor, artacak. Bu sene alınan bir kararla Tax Free sistemini getirmeyi düşünüyoruz. Azerbaycan’da alışveriş zenginliği var. Türkiye’de yapılan ‘Shopping Festivali’ni yine Azerbaycan’da uygulamayı düşünüyoruz. Türkiye’yi örnek alıyoruz.”
Azerbaycan’ın hedefi 3.5 milyon turist. Gerçekten bunu hak ediyor!
Paylaş