Paylaş
Efendim bu yıllardır çoğaltılmaya doyulamayan tablo Leonardo da Vinci’nin ‘sırıtışıyla’ meşhur Mona Lisa’sı.
Duvarlarından birini süslediği Louvre Müzesi’nde saatte ortalama 1500 kişi ziyaret ediyor ‘kızımız’ Mona’yı. Müzede 6000 eser daha var ama nafile! Ziyaretçilerin yüzde 95’i ilk önce Mona Lisa’ya ‘selam verip’ sonra diğer eserlerle haşır neşir oluyorlar.
Peki nedir O’nu bu kadar özel kılan? Neden sanatla yakından uzaktan alakası olmayan ‘sokaktaki adam’ bile Mona Lisa’yı gördüğünde halasının kızını görmüş gibi tanıyan gözlerle bakıyor bu portreye?
LOUVRE YATIP KALKIP HIRSIZA DUA ETSİN!
Louvre’dakiler yatsınlar kalksınlar Vincenzo Peruggia adlı hırsıza dua etsinler! Eğer o olmasaydı, belki de Mona Lisa’yla ‘akraba’ olamayacaktık hiçbirimiz.
Gelin birlikte şimdi 21 Ağustos 1911 sabahına geri dönelim...
Paris sıcak bir güne uyanıyordu... Giydiği beyaz önlüğün altına gizlediği ahşap panodan dolayı zar zor yürüyen bir adam Rivoli Caddesi’nde ilerliyordu. Sonunda küçük odasına varıp bir odun yığınının arkasındaki oyuğa panoyu yerleştirdi.
İki saat sonra hiçbir şey yokmuş gibi işinin başına döndü. Kimse bu sessiz boyacının dünyanın en ünlü sanat eserlerinden birini ‘yürüttüğünün’ farkında değildi.
Ayın 21’i Pazartesi’ye denk geldiğinden müze o gün kapalıydı. Pazartesileri eserler fotoğraflanmak için müştemilata kaldırıldığından Mona Lisa’nın yokluğu 24 saat boyunca fark edilmedi.
Bir müze görevlisinin içine düşen kurtla panik havası fırtınaya dönüştü. Ertesi gün Louvre 60’a yakın polis memuru ve dedektifi ağırlamıştı. Yaz tatiline çıkmış olanlar dahil tüm Louvre çalışanları suç mahalinde toplandılar. Herkes bir ipucu peşindeydi.
MONA LİSA KİM Kİ?
Gazetelerin manşetleri ‘Mona Lisa çalındı!’ diye atıldı. Tabii ilk zamanlar pek çok kişi belki de ‘Mona Lisa kim ki?’ sorusunu soruyordu birbirine.
İlerleyen günlerde Mona Lisa’nın ‘tanıtımı’ için müthiş bir kampanya başlatıldı. Birinci sayfalarda neredeyse başka hiçbir şeyden söz edilmezken haber filmlerinde, sinemalarda, kartpostallarda, ilan panolarında, hatta çikolata kutularının üzerinde bile hep Mona Lisa vardı.
‘Hanım kızımız’ adeta genç bir film yıldızının şöhret basamaklarını tırmandığı gibi her yerde insanların karşısındaydı. Dünya basını da konuya el atınca, bırakın sanatseverleri, ABD’deki çiftçiden Almanya’daki fabrika işçisine kadar herkes istese de istemese de Mona Lisa’yı görmeye maruz kaldı.
Tablo tam 27 ay Peruggia’nın odasında ‘misafir’ oldu. Hatta boyacı ‘Arsen Lupen’ Peruggia bile üzerine Mona Lisa’nın basıldığı kartpostalları ‘dekor’ olarak kullanıyordu.
1913’ün Aralık ayında Peruggia, Mona Lisa’yı yanına alıp Floransa’nın yolunu tuttu. Tabloyu 100 bin dolar karşılığında bir galeriye satmaya çalışırken polis tarafından yakalandı.
Hem suçlu hem güçlü hırsızımız ifadesinde Mona Lisa’yı ait olduğu yere geri getirmekten gurur duyduğunu, bunun bir soygun değil, kahramanlık olduğunu söyledi. Ona göre Napolyon Louvre’u başka kültürlerden ‘çaldığı’ eserlerle doldurmuştu ve Mona Lisa İtalya’ya aitti.
Büyük ihtimalle bu açıklamaları yaparken Leonardo Usta’nın tabloyu 4000 altın karşılığında Fransa Kralı’na sattığından haberi yoktu. İtalyan halkı, Peruggia’yı kahraman ilan etti ve hapiste kaldığı sürece hücresine armağanlar yağdı.
KAFKA BİLE BOŞ ÇERÇEVEYİ GÖRME KUYRUĞUNA GİRDİ
Aradan geçen 27 ay içindeyse Louvre’da hiç beklenmedik şeyler yaşanmıştı. Daha önce belki de hayatları boyunca müzenin önünden bir kere bile geçmemiş binlerce insan kuyruklara girip Mona Lisa’dan kalan çerçevenin boşluğunu görmeye geliyordu.
Bir sanat eserini orada olduğu için değil de olmadığı için ‘seyretmek’ uğruna izdihamlar yaşanmaya başlamıştı.
Franz Kafka bile ‘boş çerçeve kuyruğuna’ girenler arasındaydı. Acaba neyi görmeyi umuyordu? O da ayrı bir yazı konusu olur ya neyse...
Mona Lisa’nın bulunmasının ardından tablo bir süre Floransa, Milano ve Roma’da İtalyan halkı için sergilendi. Ocak 1914’te bu sansasyonel sanat eseri eski yuvasına geri döndü. Louvre’daki boş çerçeve sahibiyle kavuştuğu gün 100 binden fazla ziyaretçi müzeye akın etti.
O artık tam anlamıyla bir stardı. İlerleyen senelerde dünya turnesine çıkmış Madonna misali pek çok ülkenin müzesinde ‘misafir’ oldu.
New York Metropolitan’da bir aydan az kalmasına rağmen bir milyondan fazla meraklı göz ‘Mona Lisa’yı gördüm’ demek için sıraya girdi.
Kuşkusuz ‘İzzet niye sanat tarihi profesörü edasıyla bu yazıyı yazdın şimdi?’ diye soranlarınız olacaktır. Bu zaman yolculuğunun sebebi Darian Leader’ın ‘Mona Lisa Kaçırıldı: Sanatın Bizden Gizledikleri’ adlı kitabının elime geçmesi ve sayfalarını çevirirken okuduklarımdan etkilenmem.
YENİ GELEN YILA DAİR NAÇİZHANE TEMENNİM
Bazı şeylerin kıymetini elimizden gidince anlamamızın daha net bir kanıtı olabilir mi dersiniz?
Kitabı bitirdikten sonra şöyle bir düşündüm de inşallah biz de barışın, dostluğun, kardeşliğin ve özgürlüğün kıymetini çalınmış Mona Lisa’nın boş duvarına bakmak zorunda kalanlar gibi bir boş duvara baktığımızda anlamayız.
2016’ya dair naçizane bir temennim varsa budur, bundan ibarettir...
Paylaş