Paylaş
Geçen gün Yakup’ta karşılaşınca yine aynı duygularım depreşti.
Oturduğu masaya çöreklenip ablukaya alıverdim Arda Abi’yi...
Boru değil, tam 10 yıl genel yayın yönetmenliğini yapmıştı Nokta dergisinin.
80’lerin bu efsane dergisine tutkunluğum boşuna değil.
Siyasi ya da toplumsal öyle konulara el atardı ki Nokta, pazartesi sabahlarını iple çekerdik.
Bugün neden böyle bir dergi yok, neydi sırrı Nokta’nın dediğimde; “Rahmetli Ercan Arıklı’nın vizyonuydu” dedi Uskan.
“Şu kadroya bakar mısın; Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu, Haluk Şahin, Nurcan Akad, Hilmi Yavuz, Ayşenur Arslan, Ruşen Çakır, Gülay Göktürk, rahmetli Duygu Asena, İpek Çalışlar, Can Dündar, Mahmut Övür, Salih Memecan ve şimdi aklıma gelmeyen pırıl pırıl genç insanları bir araya toplamıştı. Düşünsene Ayşe Arman sıfır kilometrede Nokta’ya geldiğinde, henüz 18 yaşındaydı.”
Nokta’nın kapakları da bir başka alemdi. Hele bir İhsan Doğramacı kapağı vardı ki gören gülmekten yerlere yatıyordu.
O kapağın öyküsünü sordum Uskan’a.
“Rahmetli Doğramacı YÖK Başkanı’ydı ve Kenan Evren’in korumasında olduğu için adeta dokunulmazlığı vardı” diye anlatmaya başladı.
“YÖK’ü eleştiren bir sayı hazırlayıp kapağa İhsan Bey’i koyacaktık. Görsel yönetmenimiz Salih Memecan’ın çizdiği eskizi görünce gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Doğramacı, İstanbul Üniversitesi’nin üzerine oturmuştu. Pantolonunu indirmiş, poposu ortadaydı. Oturduğu üniversite binası tuvalet gibi görünüyordu ve İhsan Doğramacı onun üzerine büyük abdestini yapıyordu.”
Yayın kurulunda büyük tartışmalar çıkmış bu konuda. Hıncal Uluç ve Hilmi Yavuz şiddetle itiraz etmişler.
Ama Arıklı eskizi görüp kahkahalarla gülmeye başlayınca Memecan da kolları sıvamış.
O günlerde photoshop icat olup mertlik bozulmadığından dört ayrı fotoğrafla bir fotomontaj hazırlamış.
“24 Mart 1986 Pazartesi sabahı bütün gazetelerin birinci sayfasında Nokta’nın kapağı vardı” diyor Arda Abi...
Rahmetli Doğramacı müthiş bozulmuş tabii... Hemen tazminat davası açmış.
“Şişli Asliye Ceza’da görülen davaya çıktığımda, Savcı Yurdal Bekman dergiyi eline aldı ve gülmesine engel olamadı. Sonra kapağı hakime uzattı. O da başladı gülmeye” diye anlatıyor Arda Abi...
Ama bu kakara kikiriler Ercan Arıklı’ya zamanın parasıyla 10 milyon liraya patlamış.
Ercan Arıklı deyince yüzünü bir gülümseme kaplıyor Arda Uskan’ın. “Böyle patron olur mu yahu” diyor... “Sabaha kadar çalıştığımız gecelerde viskiler, Courvoisier konyaklar, Divan’dan sandviçler getirirdi. Odasının kapısını açıp buzdolabını talan ederdik, sesini bile çıkarmazdı.”
Duygu Asena’nın “Kadının Adı Yok” adlı kitabının ortalığı kasıp kavurduğu günler...
Atıf Yılmaz kitabın filmini çekmiş, daktilo başında görünen Hale Soygazi’nın çırılçıplak bir fotoğrafını da afiş yapmış. Bir gün Ercan Arıklı, Arda Uskan ile Salih Memecan’ı bir köşeye çekmiş “Çok parlak bir fikrim var” demiş; “Duygu’ya aynı pozu verdirip Nokta’nın kapağına koyalım.”
“Duygu’yu soymak fikrinin karşısında donduk kaldık” diyor Arda Uskan. “Biz bunu ona söyleyemeyiz, patron ikimizi de çiğ çiğ yer valla dedik. ‘O zaman ben söylerim’ dedi. Üçümüz Duygu’nun odasının yolunu tuttuk.”
Duygu Asena, Arıklı’nın teklifini duyunca aynen şunları söylemiş: “Siz üçünüz önce kendi popolarınızı açın, onları kendi dergim Kadınca’nın kapağına basayım, sonra ben soyunurum.”
Ercan Arıklı’nın Nokta’dan başka bir gözbebeği daha varmış: Hıncal Uluç’un Erkekçe dergisi.
“Hıncal, Cumhuriyet’te yazarken Ercan Bey onu transfer etmeyi kafasına koyup bunun için iki yıl uğraşmıştı” diyor Uskan ve o günlere ait çok matrak bir hikâye anlatıyor.
Uluç, Erkekçe’yi çıkarmak için Mehmet Yılmaz’ı Ankara’dan getirtmiş, Ali Kocatepe’yi de yazı işleri müdürü yapmış. Üç kafadar Etiler’de aynı evi paylaşıyorlarmış. “Kocatepe ile Yılmaz’ın bekarlık günleri... E dergi de Erkekçe olunca ev kız kaynıyor tabii...”
Hıncal Abi’nin o taraklarda bezi yokmuş, çünkü her hafta sonu Ankara’dan eşi Holly ziyarete gelirmiş.
Uluç bir gece karısını yolcu ettikten sonra eve gelip erkenden yatmış. Uykusunun en derin yerinde yanında yatan kadının farkına varmış, Holly zannedip şöyle bir okşamaya kalkmış. Ama o da ne? Kadın ‘yarı yolda bitmiş’! Sizin anlayacağınız şaka olsun diye 1.82’lik Holly’nin yerine ufacık tefecik bir kız koymuşlar Ali ile Mehmet onun yatağına.
Şaşkınlıktan kıza bir tekme atmış ve yataktan fırlamış Hıncal Uluç. Bir bakmış ki yere düşen ufak tefek ‘şakacı’, Sezen Aksu’dan başkası değil. Sezen bir taraftan gülüyor, bir taraftan da “İlk defa beni bir erkek yatağından tekmeyle atıyor, ıssız adada erkeksiz kalsam bir daha asla sana gelmem” diye bağırıyormuş.
Nokta, solcu bir dergi olarak bilinirdi ama Arda Uskan’ın anlattığına göre her görüşten insan varmış geleceğin yıldız gazetecileri arasında. “Maocusu, Troçkisti, İslamcısı, Birikimcisi zaman zaman tartışsalar bile uyum içinde geçinip giderlerdi” diyor Arda Abi. Amerika’dan gelen Salih Memecan’a da ‘Amerikalı’ gözüyle bakılırmış.
Dönemin modasına uygun olarak bir MİT elemanı bile karışmış aralarına ama kısa zamanda durum anlaşılmış, işin suyu çıkmış. “O arkadaşa ‘MİT Haluk’ ismini taktık” diyor Uskan gülümseyerek.
“Kendi bile alışmıştı lakabına. Hatta beylik tabancasını masasının çekmecesinden araklayıp bazı kapak çekimlerinde kullanırdık. Birkaç yıl önce Bodrum’da bir cinayete kurban gittiğini öğrendik.”
Arda Uskan’ın anlattıklarını dinleyince galiba nostalji böyle bir şey diye düşündüm. “Hayali cihan değer” derler ya, aynı o hesap.
İstanbul’un efsane 7 lezzeti
Bir: Pandeli’nin dönerli patlıcan böreği
İki: Balıkçı Kahraman’ın kalkanı
Üç: Kireçburnu Fırını’nın kuşüzümlü kıymalı böreği
Dört: Saray Muhallebicisi’nin tavuklu pilavı
Beş: Asri Turşucu’nun erik turşusu
Altı: Bebek Abbas’ın waffle’ı
Yedi: Tophane Fasuli’nin kuru fasulye-pilavı
Sosyal medyadan önce sosyal medyadan sonra
Eskiden memleket kahvelerde kurtarılırdı, şimdi Twitter’da...
Eskiden Mevlana kitaplardan okunurdu, şimdi Facebook’ta ‘Best of Mevlana’ sayfasından...
Eskiden ‘olan var, olmayan var’ diye yediğimizi, içtiğimizi söylemezdik, şimdi hepsini Instagram’da beğendirme peşindeyiz...
Eskiden uzak akrabalar piyango vurursa karşımıza çıkardı, şimdi Facebook’ta ibadullah...
Eskiden ‘neredesin?’ diye soran annemize bile yerimizi söylemezdik, şimdi Foursquare’de elaleme ilan ediyoruz...
Eskiden ‘merhaba’ diyemediğimiz insanlara, şimdi bir tıkla küfür bile edebiliyoruz...
Eskiden esnaf vitrinine ‘cumaya gittim, döneceğim’ diye yazı asardı, şimdi herkes birbirinin cumasını Twitter’dan kutluyor...
Paylaş