Paylaş
O sinirle Arnavutköy’den Rumelihisarı’na kadar yürümüşüm. Küçük gezi kafilem kan ter içinde “Artık şurada bir çay molası verelim” deyince bizimkilerin bana yetişmek için nasıl helak olduğunu anladım.
Neyse, Boğaz’ın serin ve iyot kokulu havasındaki yüksek tempolu turumuzda biraz olsun atmayı başarmıştım sinirimi sonunda. Hep beraber Rumelihisarı’ndaki kafelerden birine konuşlandık.
İNSAN BAZEN GÖZÜNÜN ÖNÜNDEKİNİ GÖRMEZ
Hani derler ya bazen insan gözünün önündekini fark etmez diye; çayımdan ilk yudumu alırken hemen yanı başımızda bütün ihtişamıyla yükselen Perili Köşk’ü görünce işte o an bu duyguyu hissettim.
Önünden bin kere geçtiğim, Boğaz’ın en kendine has yapısını elbette biliyordum ama ilk defa bu 1 Mayıs günü uzun uzun seyretme fırsatı bulmuştum.
Vaziyeti çakan bizim kafilenin adı bende saklı, ayaklı tarih ansiklopedisi arkadaşım başladı anlatmaya...
Rumelihisarı, Boğaziçi’nde kurulan ilk Türk köyüymüş efendim. Fatih Sultan Mehmet de İstanbul’un fethi için hisarını buraya inşa ettirmiş. Hem de öyle bir yaptırtmış ki, tepeden bakılınca Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in adı görülürmüş.
ABDÜLHAMİT’İN BUYRUĞU KÖŞKÜN KAT SAYISINI AZALTMIŞ
Perili Köşk’ü dönemin Mısır Hıdivi Abbas’ın başyaveri, aynı zamanda da çok zengin bir tüccar olan Yusuf Ziya Paşa aşkından yanıp tutuştuğu, ayaklarına bütün servetini dökmeye hazır olduğu kadın için yaptırmış.
Paşa evlenip vuslata ulaşsa da, genç ve güzel karısının büyüsüne kapılan çapkınlar peşinden koşmaya devam edince kıskançlık krizlerine girmiş.
Dedikodulara göre alımlı eşini kaybetme korkusu yaşayan Paşa, sonunda çözümü onu Rumelihisarı’nda yaptırdığı köşkün en üst katına kapatmakta bulmuş.
Ama ne yaparsa yapsın, sahilde gezinenler iç geçirmeye devam etmişler. Rivayet o ki, köşkün adının Perili’ye çıkma nedeni, içinde yaşayan bu peri gibi dünyalar güzeli kadınmış.
1910 yılında başlayan inşaat, talihsizlikleri de beraberinde getirmiş. Önce Boğaz’da emsali görülmemiş bir mimariye sahip binanın katları, Sultan II. Abdülhamit vetosuna takılmış. Çünkü Abdülhamit Han’ın, İstanbul Boğazı’nda cami minarelerinden daha yüksek bir yapı görmek istemediğine dair buyruğu varmış.
GÜZEL EŞİNİ KALIN DUVARLARIN ARDINA HAPSETMİŞ
Karısının güzelliğini yansıtıp, aynı zamanda onu kalın duvarların ardına saklayacak görkemde bir köşk yaptırmak isteyen Paşa, çaresiz bazı katlardan feragat etmek zorunda kalmış. Tepeye de Osmanlı’da adına cihannüma denilen tek gözlü bir oda yaptırmaya karar vermiş.
Çalışmalar sürerken 1914’te patlak veren I. Dünya Savaşı’na Osmanlı İmparatorluğu’nun da katılmasıyla birlikte, inşaatta görev alan bütün ustalar doğruca askere gönderilmiş. Savaş sonrası gittikçe bozulan Yusuf Ziya’nın işleri, köşkün tamamlanmasını daha da zor hale getirmiş.
KÖŞKÜN TAŞLARI SÖKÜLÜP PAŞA’YA MEZAR YAPILMIŞ
Binanın inşaatı aksilikler yüzünden planlanın aksine, ustalar yerine acemi çıraklarla bölük pörçük bitirilebilmiş. Paşa, alt katlar tamamlanmamasına rağmen sevdiği kadını sonunda köşkün cihannümasına kapatmayı başarmış.
Ne yazık ki Akdeniz’de iki gemisi batan Yusuf Ziya çok kısa süre içinde iflasın eşiğine gelip, Mısır’a göç etmek zorunda kalmış. Rivayete göre paralar suyunu çekince deli gibi sevdiği kadın da onu terk etmiş.
Takıntı haline gelen bu kara sevda yüzünden Paşa, 1926’da Mısır’da hayata gözlerini yummuş. Vasiyeti üzerine Nil Nehri’ni gören mezarı, karısı için yaptırdığı seyir köşkünden sökülen taşların oraya götürülmesiyle inşa edilmiş.
AYNADA GÖREN DE VAR PİYANO SESİNİ DUYAN DA...
Daha sonraları Paşa’nın ikinci eşi Nebiye Hanım ve onun ilk eşinden olan kızları Sabiha ve Melek, uzun yıllar bu köşkte yaşamış. Çevre halkı arasında, adeta yerli Rapunzel misali köşkün boş katlarında geceleri eski kıyafetleri ve beline kadar uzun saçlarıyla bir kadının gezindiği söylentileri yayılmış.
İşte bu yüzden de Yusuf Ziya Paşa Köşkü, Perili Köşk olarak bilinip tanınmış. Hatta 90’lı yıllarda yıkılıp yeniden inşa edilirken Samsun’dan gelen işçiler Paşa’nın karısının hayaletini gördüklerini iddia etmişler. Köşkte Yusuf Ziya’nın eşine ait bir ayna ve piyano bulunmaktaymış. Bazı işçiler de aynada bir kadın silüeti gördüklerini söylemişler.
Sonunda 2002’de Borusan Holding dokuz katlı köşkü 25 yıllığına kiralamış ve hem şirket merkezi hem de halkın gezip görebileceği bir müze olarak, tamamen aslına uygun şekilde onarmış.
Beş yıl süren restorasyonu Mimar Hakan Kıran yapmış. Ortaya da, adeta masallardan fırlamışçasına büyülü, kendine has üslubuyla İstanbul’a, Boğaziçi’ne renk katan bu şahane anıt-yapı çıkmış.
TAKSİM’DE 1 MAYIS’A NİYET PERİLİ KÖŞK’E KISMET...
Taksim’deki 1 Mayıs izlenimlerini anlatmak için çıktığım yolda kader beni Rumelihisarı’ndaki Perili Köşk’e sürükledi gördüğünüz gibi. İstanbul gerçekten de büyülü bir şehir, alıp götürüyor insanı kanatlarında. Bu yüzden bu ülkede niyetten çok, akıbetin ne olduğu önemli...
Özleyenler için ortaya karışık
1- Kokoreçten sonra Louis Vuitton’a da AB kriteri!
Avrupa Birliği Genel Mahkemesi, ünlü markanın klasik kareli deseni için yaptığı patent başvurusunu ‘dekoratif olarak kullanılan en temel desenlerden biri’ olduğu gerekçesiyle reddetti. Olayı duyan çakma çantacılar bayram etmiştir herhalde...
2- Şanslı velede dökülen servet!
Çin’de bir anne 2 yaşına basan kızının doğum günü partisi için dünyaca ünlü markalardan oluşan tam 161 bin dolarlık çeyiz gibi gardırop hazırladı. Bakalım minik tikinin stiline Nurella’mız “Kuş uçtu baby” diyecek mi?
3- İntihar etmeden önce köpeğini öldürmüş!
Ölümünün 70. yılında Hitler’in siyanürlü kapsülle köpeği Blondi’yi zehirledikten sonra intihar ettiği ortaya çıktı. Alman diktatörün son akşam yemeği mönüsünde spagetti ve kabak salatası varmış. Umarım öteki dünyada iki yakası bir araya gelmemiş, hatta yediği tüm haltlar burnundan fitil fitil gelmiştir.
4- Freeman’dan medyaya küfür!
Ünlü yıldız Morgan Freeman, Baltimore protestolarının medyaya yansıyış şeklini eleştirerek “Ferguson olaylarından sonra durum biraz daha iyileşti. Ama artık zaten teknoloji ve sosyal medya bize yaşanan olayların perde arkasını görme şansı tanıyor. F**k the media” demiş. O zaman Tatlıses’ten Morgan Abi’ye gelsin; “Beterin beteri var, haline şükret dostum.”
5-Bono sezonu kapadı!
Kasımda geçirdiği talihsiz bisiklet kazası yüzünden önümüzdeki aylarda yapılması planlanan U2 Turnesi iptal edildi. Bono, sağlık durumu için “Şu anda gitar çalmam imkansız, çünkü elimi kendi elim gibi hissetmiyorum. İyileşmem için en az 13 ay daha gerekiyor” açıklamasını yaptı.
Paylaş