Mevlana 807. doğum gününü kutluyor, peki ya insanlık?

Her dinden, her inanıştan, her kültürden, her medeniyetten gelen insanın saygıyla yad ettiği bir ismin, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin doğum günü bugün. Bütün dünyaya, tüm insanlığa kutlu olsun...

Haberin Devamı

Mevlana, 6 Rebiü’l-evvel 604 yılında yani 30 Eylül 1207’de bugünkü Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde dünyayı şereflendirdi.
Horasan’ın Fars toprağı olması, ayrıca şiir ve mektuplarını Farsça yazmasından dolayı Mevlana bazı kesimler tarafından İranlı olarak kabul ediliyor. Ancak “Beni yabancı yerine koymayın ben bu mahalledenim / Ben sizin mahallenizde kendimi arıyorum / Düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim / Hintçe konuşuyorsam da aslım Türk’tür” dizeleri Türk olduğu konusunda da tezlerin ileriye sürülmesine neden olmuştur.
Doğum günü vesilesiyle bu konuyu yazmaya karar verdiğimde, ofiste arkadaşlarla yaptığımız konuşmalarda Mevlana’nın aslen nereli olduğu hakkındaki ‘çelişkilere’ bizzat şahit oldum.
Kimisi “İranlı” dedi. Bazıları da “Saçmalama olur mu öyle şey! Hz. Mevlana tabii ki Türk’tür!” diyerek hararetli atışmalara girişti. Yaşanan, yıllardır Mevlana’nın kökeni hakkında süregelen gereksiz tartışmaların ‘küçük’ bir örneğiydi.
Ortalığı karıştırdıktan sonra usul usul çıktım ofisten…
Halbuki Mevlana;
“Her şeye canını sıkma ey gönül. Ne bu dertler kalıcı, ne de bu ömür” diyerek hayatın geçiciliğini gösteren muazzam bir öğretmen...
“Mazlum ol, zalim olma. Üzül de, üzen olma. Mahşerde hesap zordur; ezil de, ezen olma...” diyen, içimizdeki masumiyete, vicdana ve adalete seslenen ilahi bir musiki...
“Üzülme! Ayağına batan dikenler aradığın gülün habercisidir...” diyen bir müjdeci. En karanlık anların yoldaşı, en büyük sıkıntıların gönüldaşı...
Peki gerçekten Türk müydü Mevlana, yoksa iddia edildiği gibi geldiği topraklara ait Fars bir düşünür mü?

Mevlana 807. doğum gününü kutluyor, peki ya insanlık

“MEVLANA TÜRK DEĞİL FARS’TIR”
Duramadım, bu soruyu Mesnevi’yi orijinal dilinden okuyabilen ve benim için bu konudaki en derin otoritelerin başında gelen Murat Bardakçı’ya sordum...
“Mevlana, Türk değil Fars’tır” diye başladı anlatmaya...
“Hz. Mevlana’nın anadili Farsçadır. Türkiye’de yaşamış bir Fars şairidir. Bir Türkleştirme modası çıkardılar... Yahu Mevlana’yı niye Türkleştirmeye çalışıyorsunuz? Yazdıklarına bakın kardeşim, milliyetinden size ne?”
Peki biz Konya’ya yerleşip türbesinin de orada olmasından dolayı mı Mevlana’yı Türk kabul ediyoruz?
Hayır, cahilliğimizden... Mevlana, bugünkü Afganistan topraklarında doğmuştur. Geldiği yer olan Belh, bir Türk bölgesi değildir. Ailesinin buraya göç etmesinin nedeni, o tarihte bölgede yaşanan Moğol istilasıdır. Buraya keyiflerinden değil, kaçmak zorunda oldukları için gelmişlerdir.
O halde size göre Mevlana İranlı mı?
Onu bile demek yanlıştır, çünkü o zamanlar İran da yoktu, Fars vardı. Abdülbaki (Gölpınarlı) Hoca’nın dediği gibi Mevlana, evinde Türkçe değil Farsça konuşurdu. “Türkçe biliyorum ama bir sözü anlatmak için bin söz etmem lazım” demiştir. Dilimizde yazılan sadece iki-üç rubaisi vardır o kadar. Geri kalanların hepsi Farsça’dır, yani İran edebiyatıdır. Mevlana bizim şairimiz olamaz.

“‘NE OLURSAN OL YİNE GEL’ SÖZÜ MEVLANA’YA AİT DEĞİL”

Sizi bulmuşken “Gene gel, gene gel! / Her ne olursan ol, gene gel! / Kâfir isen de, Mecûsî isen de, putperest isen de gene gel /
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değil / Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gene gel!” dizelerinin Mevlana’ya ait olmadığı konusundaki iddiaları da sorayım...
Bunu neden yeni ortaya çıkmış da kimselerin bilmediği bir şeymiş gibi soruyorsun anlamadım! O dizeler Mevlana’dan üç asır önce yaşamış, çağın büyük mutasavvıflarından Ebu Said Ebu’l-Hayr’a aittir.
Murat Bardakçı gibi bir duayenden fırça yemenin tadı da bir başka oluyor doğrusu. Sağ olsun o da bu ‘lezzetten’ beni hiç mahrum etmiyor ve her fırsatta ağzımın payını veriyor.
Bardakçı daha fazla ‘saçma’ soru sormayayım diye olsa gerek, Mevlana’nın “Olgunun halinden anlamaz ham, lafı kısa kesmek lazım vesselam” demek istercesine bendenizi uğurladı...
Zamanında “Dini korkuya itaatle değil, aşka biatle anlatan kalemdir” diye bir cümle okumuştum Rumi’yi anlatan. Bardakçı da “Mevlana’nın milliyetinden size ne? Yazdıklarına bakın...” diyor ya işte. Aynı o hesap!
Bana sorarsanız, insanların din adına birbirlerini boğazladığı şu günlerde keşke Mevlana’nın hangi milletten olduğunu bir kenara bırakıp söylediklerini anlamaya çalışsak. Keşke...

Yazarın Tüm Yazıları