Paylaş
Bir kilo yoğurdun beş lira olduğu, salatalığın zam şampiyonluğuna koştuğu, nanenin kuruyup kaldığı bu halden korkarım bir cacık olmaz. Olsa da zaten tadı olmaz. Vaziyet böyle olunca ister istemez aklıma, ben küçükken babamın ağzından hiç düşürmediği “Cafer’e bez lazım” lafı geldi.
NASILSINIZ SAYIN KIYMA?
Neymiş efendim geçen ay TÜFE 0,71; Yİ-ÜFE ise 1,20 oranında artmış. Pardon? Yıl olmuş 2015, kimse bu ‘ekonomi tıkırında’ numaralarını yemiyor artık. Kilosu 10 liraya varan kuru fasulyenin önünde artık neredeyse ceketimizi ilikleyecek duruma geldik. 30 liraya dayanan kıymaya saygıda kusur etmek kimin haddine!
Memleketin her yeri salatalık doluyken; domatesin, biberin, patlıcanın lüks olduğu bir ortamda, hepimiz “Leyla’dan geçme faslındayız, Mevla’yı bulma yollarında...”
OĞLUMUZUN DOLMASI VAR...
Ben çocukken dolara tam, marka çeyrek denirdi. Artık işin ne tamı kaldı, ne de çeyreği... Yakında kız istemeye gidildiğinde oğlunuz ne iş yapıyor efendim sorusunun cevabı; “Maşallah bankada doları, dolabında da az biraz dolması var” olursa kimse şaşırmasın. Durup dururken dolma nereden mi çıktı? Ee dolmalık biber geçen ayın zam şampiyonluğunda ikinci sırada, pirincin kilosu ise altı lira... Bundan daha büyük zenginlik var mı dünyada!
Neyse efendim ben biraz müzik dinlemeye gidiyorum. Bugün ‘en çok çalınanlar’ listemin zirvesinde Timur Selçuk var; ‘Ekonomi Tıkırında...’
Ekonomi tıkırında, ekonomi tıkırında,
Kriz var kriz var, bunalım var,
Ekonomi tıkırında, ekonomi tıkırında,
İşveren zor durumda, işçiyi bağrına basar...
Geçtiğimiz hafta televizyonda neler oldu!
1 Ergenlik sürecini bir türlü atlatamamış karakterlerin fink attığı “Medcezir”, son birkaç haftadır geçmiş bütün bölümlerden intikam alırmışçasına iyiydi... İlk defa fona basılan ve dakikalarca süren gerim gerim geren müziklerin sonunda gerçek bir ‘action’ oluyor. Diğer oyuncular kusuruma bakmasın ama Serenay, sinir krizi geçirdiği sahnelerdeki performansıyla karşısındaki kim olursa olsun adeta tokatlıyor. Ama umarım senaristler Serenay nasıl olsa bu işi kotardı deyip kızı “Yaprak Dökümü”ndeki ağlak karakterlerden biri haline getirmez.
2 Bu hafta içindeki zaplarımın en büyük getirilerinden biri “Aşk Yeniden” oldu. “Diğer kanaldaki reklam bitene kadar izlerim” diye düşünürken bölüm bitti; eskilerini de ardı ardına seyrettim. Çocuklu kadının yeniden aşık olması gibi aslında bizim topluma ters bir konuyu o kadar güzel anlatmışlar ki, insan bir anda karakterler arasında buluyor kendini. Özellikle senaryo grubunu, kullandıkları güncel ve gerçekçi dil için tebrik etmek lazım. Süreyi doldurmak adına diyaloglar arasına eklenen ve karakterlerin gözlerine zoom yapılan sahneler olmaması da işin bonus’u... Özge Özpirinçci de sanki bundan önceki bütün işlerinde sadece bir gün bu dizide oynamak için yer almış gibi. Beklemiş, beklemiş, sonunda turnayı gözünden vurmuş. Oynamıyor, adeta yaşıyor...
3 Uzun bir aradan sonra Gülse Birsel zekasını tekrar televizyonda görmek için çarşamba akşamı “Komedi Türkiye”nin karşısına kuruldum. Ses, yetenek, tarz, hayatta kalma gibi kategorilerden sonra yarışma konseptinin komediye gelmesine çok sevindim. İlk program heyecanı herkeste kendini belli etmesine rağmen, yine de yüzümde tebessüm bırakan bir iş oldu. Gani ve Gülse’nin yazdıklarını zip formatında izlemek bile heyecan vericiydi. Umarım bu yarışmanın sonunda yeni nesil bir komedyenimiz olur. Çünkü eskilerin çoğu gerçekten de eskidi...
4 Son zamanlardaki en büyük takıntım “Güldür Güldür”... Her bölümde Çağlar Çorumlu’ya hayranlığımı bir kez daha artıran program, ne kadar sevmediğim oyuncu varsa onları bile sevimli hale getirmeyi başardı gözümde. Geçen haftaki bölümde yer alan tarz programlarını ti’ye aldıkları skeci kaçırdıysanız, mutlaka internette bulup izleyin. Dakikalarca güleceğinizin garantisini veriyorum.
5 Perşembe gecelerinin yeni alışkanlığı “Maral”, bence ortama fazlasıyla ayak uydurdu. Her geçen bölümle karakterler daha özgüvenli, hikaye daha sürükleyici, oyunculuklar daha inandırıcı hale geliyor. Senaryodaki “Türk dizilerinde o kadarı da olur yahu” dedirtecek bazı küçük hatalar dışında, bence reyting rekorları kıran dizilerle yarışacak büyük bir rakip yetişiyor. “Maral”, TV8’in diziler konusundaki makus talihini yenecek galiba sonunda...
6 Geçtiğimiz pazar yayınlanmaya başlayan “Acil Aşk Aranıyor” sayesinde bir kez daha anladım ki, Show TV’nin doktorlara karşı özel bir ilgisi var.
Hafta boyunca milyonuncu tekrarıyla yeni nesil “Doktorlar” haline gelen dizi, aslında yıllarca farklı versiyonlarını gördüğümüz bir hikayeyi işliyor.
Abartılı oyunculuklar, gerçek hayatta bir tanesi bile yaşanmayacak sahnelerine rağmen pazartesi sendromu öncesi izleyecek bir şey bulamazsanız, gayet de seyredilecek gibi. Vallahi ben takıldım...
7 Gelecek haftayı iple çektirten, güçlü hikayesi, sağlam kurgusu, başarılı oyuncularıyla bu sezonun alkışı hak eden “Poyraz Karayel”i tek geçmemek mümkün değil. Emeğe geçen herkese şapka çıkarıyorum...
7 maddede ”60 Yıllık İttifakta Son Gün: Hawler” kitabını neden sevdim
1 Öykünün 2016’da geçmesi sebebiyle roman, geleceğe olan merakımı siyasi anlamda tatmin ettiği için...
2 İncirlik Hava Üssü’nün Erbil’e taşınmasını anlatan kurgu hikayenin ana teması, 14 Eylül tarihli Wall Street Journal’da birebir haber yapılarak ‘gerçeğe’ dönüştüğü için...
3 Yazar Mete Yarar’ın güvenlik politikaları konusundaki uzmanlığı nedeniyle öykünün neresinin kurgu neresinin gerçek olduğunu anlayamadığım, hatta bu iki kavram arasında keyifle kaybolduğum için...
4 ABD’nin Ortadoğu planları, Türkiye ilişkileri, Erbil ya da Kürtler’in verdiği yeni adla Hawler hakkındaki bilgilerin satır aralarına ustaca yerleştirilip, yüksek bir uluslararası ilişkiler kültürü olmadan da herkesin anlayabileceği dilde yazılmış olduğu için...
5 ABD ve Türkiye arasında yaşanmaya başlayan krizin, ‘60 Yıllık İttifak’ın önümüzdeki bölümlerinde neler yaşanabileceğinin fragmanı niteliğindeki bir roman olduğu için...
6 Uluslararası ilişkilerde yaşanan kriz anlarının genişletilmiş halinin yer aldığı kitabın aslında bir üçlemenin ilki olması ve daha sonraki bölümlerdeki ‘Geleceğe Dönüş’ tadını şimdiden hissettirdiği için...
7 Yazılan olayların 2016’da yaşanmaması durumunda Mete’yi arayıp “Bizi kandırdın, hiçbiri çıkmadı işte” diye takılabileceğim için...
Paylaş