Paylaş
İşte kahramanımız öylesine gizemli, öylesine büyülü ve bir o kadar da yetenekli...
Kimileri için modern çağın Da Vinci’si o! O kadar ki, 2010’da Time, Obama ve Steve Jobs’ın da içinde bulunduğu “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesine onun adını da dahil etti. Kendisi dışındaki 99 kişiyi bütün dünya tanıyordu. Geçen yıllarda da değişen hiçbir şey olmadı. O yaptığı fevkaladenin fevkinde işlerle kendinden konuşturmaya ve gizemini korumaya devam etti.
Tıpkı bir zamanların o efsane romanı Şibumi’nin yazarı Trevanian gibi... Gerçi Trevanian’ın sonradan kimliği deşifre oldu ancak hâlâ mezarının yeri gizemini koruyor...
“İzzet ne anlatıyorsun. Dün bütün gazetelerde serginin açılışıyla ilgili onlarca haber okuduk. Meslektaşlarının alayından gol yemişsin, burada bize neyin ahkamını kesiyorsun?” dediğinizi duyar gibiyim. Oysa anlatacaklarım bambaşka çünkü naçizane bendeniz bizzat “The Art of Banksy” sergisinin küratörü ve yüzünü gören ender isimlerden biri Steve (Lazarides) ile muhabbet ettim. Hâl böyle olmasa zaten hiç oturmazdım klavyenin başına!
“HANGİSİ BANKSY?” DİYE DELİRDİM
35 liralık giriş ücretini kuzu kuzu bayıldıktan sonra, ne yalan söyleyeyim “Artık sokak sanatı da pazarlamacı ağzıyla ‘ulaşılabilir lüks’ haline gelmiş” diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi.
Ömrünü galerilerde, sergilerde geçirmiş bir sanat eleştirmeni edasıyla salona süzüldüm. Elimde pipom, boynumda fularım yoktu ama kafamda her zamanki gibi binlerce paranoyak deli soru volta atıyordu.
Bence Banksy kesin buradaydı! Büyük ihtimalle karşıdan bana sert sert bakan güvenlik görevlisi O’ydu! Ama gişede bilet kesen asabi çocuktan da şüphelenmedim dersem yalan olur.
Durun durun nereden biliyoruz ki Banksy’nin erkek olduğunu? Belki de tam karşımda duran Mimar Sinan Resim Bölümü öğrencisi kılıklı, ayağına Stan Smith’leri geçirmiş fıstıktı Banksy...
Zihnimin susmak bilmeyen homurtusunu bir an için durdurup kendimi Banksy’nin anarşist ve muazzam yaratıcılığına teslim ettim. Şehre böylesine muhteşem bir sergiyi getirenlere gerçekten kocaman bir teşekkür etmek lazım.
Bombalarla karartılmaya çalışılan İstanbul’da gerçek bir deniz feneri gibi parlıyor Mehmet Kutman’ın Global Karaköy’ü.
Videoda müzeye tebdil-i kıyafet giren orta yaşlı, beyaz fötr şapkalı, siyah pardösülü, sağ profilinden Murat Belge’yi andıran dahiyi izlerken az ileride İngilizce konuşan bir adam dikkatimi çekti. Yanındaki hanımefendiye harıl harıl duvardaki eserler hakkında bilgi veriyordu. “Ulan dünyanın peşinde olduğu herifi sen buldun! Bingo oğlum bingo” diye içimden geçiriyordum ki bu adamın serginin küratörü Steve Lazarides olduğunu öğrendim.
Usulca yanına yaklaşıp “Ateşiniz var mı?” der gibi “Kısa bir röportaj yapabilir miyiz?” diye sordum.
“Gayet tabii” cevabını alınca afallamadım desem yalan olur. O kadar emindim ki “Şu an müsait değilim”, “Basın danışmanından randevu alın” gibi cümlelerle karşılaşacağıma, Steve “Evet” deyince şaşırdım kaldım. Malum yurdum starlarıyla bu işler böyle yürüyor.
Gelelim Lazarides’e... Efendim kendisi hiç sanat eğitimi almadığı gibi, hayatında bir çöp adam bile çizmişliği yokken, sokak sanatçılarına verdiği destekle sanat entelijansiyasında “kazayla” çok önemli yer edinmiş bir haşmetmeap.
Açtığı galeride sadece sokak sanatçılarının eserlerini toplayıp satarak bu işe başlamış. Amacı o “görünmez” yeteneklere destek vermekmiş.
“Temelinde başkaldırı, sokak ruhu, sisteme isyan ve her şeyden önemlisi kapitalizme karşı bir duruş olan sokak sanatçılarının eserlerinin para karşılığında satılması ne kadar doğru? Banksy’nin bir eserine binlerce dolar fiyat biçiliyor. Hani sokaklar hepimizindi!” diye hışımla girdiğim muhabbette adeta duvara tosladım. Çünkü karşımda 3 şarkılık single yapmış taze bir pop star değil tam bir profesyonel vardı. Gülümseyerek ve bıçkın havamı hiç umursamadan tane tane anlatmaya başladı:
“Eğer Banksy gibi sokak sanatçıları bir şekilde para kazanmasaydı nasıl geçineceklerdi? Nasıl sanatlarına devam edeceklerdi? Senin dediğin gibi olsaydı, sadece zengin çocukları sokak sanatçısı olabilirlerdi. Asıl bu ne kadar doğru olurdu?” Vallahi adam haklıydı... Aynı sükunetle devam etti Lazarides: “Ayrıca o bahsettiğin fiyatları Banksy değil, popülaritesinden dolayı sanat camiası biçiyor.”
KİM BİLİR BELKİ DE BANKSY İSTANBUL’DADIR
“Tamam tamam sustum. Acaba biz burada konuşurken Banksy İstanbul’da bir duvarı boyuyor olabilir mi?” diye sorunca da Lazarides “Nereden bileyim?” dermişçesine ellerini kaldırdı ve ekledi: “Banksy bu belli mi olur, belki buradadır belki de dünyanın bir başka köşesinde.”
“Peki Türkiye hakkında ne düşünüyor?” diye devam ettim ve Steve yine tatlı tatlı anlattı: “Banksy dünyayı düşünen bir adam. Onun işlediği konular spesifik ülkelerden çok global olarak her yeri ve herkesi ilgilendiriyor. 10 yıl önce eserlerinde dile getirdiği problemler bugün hâlâ geçerli.”
“Kendini kamuoyundan saklaması bir pazarlama stratejisi mi yoksa bizim tek kişi zannettiğimiz Banksy kocaman bir ekip mi?”
“Benim tanıdığım Banksy tek bir kişi. Pazarlama stratejisi konusuna gelince, grafiti hiçbir ülkede yasal olmadığından, Banksy ilk zamanlarda başı belaya girmesin diye kimliğini saklamak zorundaydı. Bu huyundan da hiç vazgeçmedi.”
VAY ANASINA YOKSA BANKSY BEN MİYİM?
Kafaya taktım ya Banksy’yi göreceğim diye “İlla ki beraber bir selfie’niz vardır. Haydi bana göster, vallahi kimseye söylemem” diye direttim. En bomba cevabı orada verdi Steve: “Ne selfie’si, Banksy’yle beraber selfie çektirecek kadar birbirimizden hoşlanmadık hiçbir zaman...”
“Peki sen Banksy olabilir misin?” diye sorunca da “Ben, ben olmadığımdan eminim ama belki de sensindir” dedi Lazarides. Vay anasına sayın seyirciler yoksa Banksy ben miyim? Kafamda deli sorular...
Neyse efendim gelelim sadede, Banksy’yi görmek mümkün değil ama eserleri burnunuzun dibine kadar gelmişken sergisini mutlaka gidin ve görün bence...
Bu fotoğraftaki BANKSY mi
Şanslı günümdeydim galiba, sadece serginin ilk gününde özel oynatılan bir kısa filme denk geldik. Filmde Banksy’nin Londra’da bir galeride kendi eserini bir poşetten çıkarıp duvara nasıl astığını ve resmi korsan olarak nasıl sergilediğini gösteriyorlardı. Madem Banksy korsanlığıyla 7 cihana nam salmış; korsana korsanlık ayıp olmaz diye düşünüp cep telefonumla çektim o kısa filmi. Meraklısına, Hürriyet Sosyal’de, bedava...
Banksy’yi o tanıyor
Steve Lazarides, “The Art of Banksy” sergisinin küratörü. Aynı zamanda gizemli sokak sanatçısının yüzünü gören ender isimlerden biri... Lazarides’in İzzet Çapa’ya yaptığı şu açıklama ise şaşırtıcı: “Banksy’yle beraber selfie çektirecek kadar birbirimizden hoşlanmadık hiçbir zaman!”
SAYILARLA THE ART OF BANKSY
*Projeyle ilgili çalışmalar bir yıl önce başladı.
* Kurulum 30 günlük yoğun bir çalışma temposu sonucunda tamamlandı.
* Bu 30 günde, toplam 900 kişilik bir ekip emek verdi.
* Sergi 800 m2’lik bir alan üzerine kurulu...
* Eserler Banksy’nin son 15 yıllık çalışmalarının ürünü...
* Sanatçının 85 orijinal eseri, dünyada ilk kez aynı anda bir sergide yer alıyor...
* En büyük eseri 24 m2’lik bir alan kaplıyor...
* Sergi alanı yaklaşık 3000 kilometre uzaklıktaki Londra sokaklarından ilham alınarak yapıldı.
* Serginin 25 dakikalık özel müziği Fahir Atakoğlu imzasını taşıyor.
BANKSY HAYRANI ÜNLÜLER
- JUSTIN BIEBER: Banksy hayranlığını bir adım öteye taşıyan Justin Bieber, sanatçının “balonlu kız” eserini koluna dövme yaptırmış.
- DRAKE: Ünlü rap’çi, Banksy’nin eserlerinden birini satın aldığını Instagram’dan duyurdu.
- DIDDY: Bir başka ünlü rap’çi Diddy de Banksy’nin müptelalarından.
- KATE MOSS: Ünlü süpermodel 5 yıl önce yaptırdığı malikanesinin banyosunu Banksy’ye “boyattırmış”.
- GEORGE MICHAEL: Ünlü popçu da gözünü kırpmadan Banksy’nin eserlerine yüzbinlerce dolar bastıran isimlerden biri.
BRANGELINA: Angelina Jolie ve Brad Pitt çifti Fransa’daki şatolarının duvarına 2010 yılında 1 milyon pound’luk bir Banksy eseri asmışlar.
Paylaş