Paylaş
Hâl böyle olunca son günlerin en çok konuşulan astrologlarından biriyle muhabbete koyulmayı kendime “görev” bildim. Dinçer Güner’le hayat hikayesinden Türkiye’yi nelerin beklediğine kadar pek çok şeyi konuştuk. Sakın, Dinçer’i o kadar hafife almayın. Biz bazen burnumuzun dibinde olanları göremezken, o yıldızlara bakarak Gezi olaylarından Aziz Yıldırım için yürütmeyi durdurma kararına kadar pek çok konuda günler öncesinden doğru tahminler yaptı. Söylediklerine ister inanın, ister inanmayın fakat her ihtimale karşı bir kulak verin derim.
Çocuklar genelde doktor, pilot, polis, bilemedin astronot olmak ister... Yoksa sen ta o zamanlardan mı astrolog olmaya karar verdin?
- (Gülüyor) Astrolojiye olan ilgim okul hayatımla ve çocukluğumla bağdaşsa da, o yaşlarda böyle bir karar verdiğimi söyleyemem.
Nasıl başladı bu ilgi?
- Babasız büyümem nedeniyle ilköğretim boyunca altı okul değiştirdim. Tahmin edebileceğin gibi bu, o yaştaki çocuk için altından kalkması zor bir şeydi... Çevremdeki insanlar kafamdaki bazı sorulara yanıtlar verse de, bunların bana yetmediğini hissettim. Ve hayata karşı bitmeyen bir cevap arayışı içine girdim.
O yaşta hayatın cevaplarını aramak, biraz boyundan büyük işlere kalkışmak olmuyor mu?
- Türk filmi gibi bir çocukluğun olunca daha çabuk olgunlaşıyorsun. İlkokuldaki hocamız bir gün ayın evrelerini incelememizi istemişti. Bunu yaparken farkında olmadan işin astroloji tarafıyla da ilgilenmeye başladım.
Hayat Bilgisi kitabında astrolojiyle ilgili bir ünite olduğunu hatırlamıyorum...
- Sürekli TÜBİTAK dergilerini okuyordum. TÜBİTAK dediysem şimdiki hali gibi değildi, aman yanlış anlama. (Gülüyor) Bunları yaparken astrolojinin ne demek olduğunu bilmiyordum. Dördüncü sınıfa geldiğimde artık tüm güneş sistemini, galaksileri, gezegenlerin ne zaman keşfedildiğini avucumun içi gibi öğrenmiştim.
Maceran nasıl sürdü?
- Üniversite sınavlarına hazırlanırken amacım Astronomi ve Uzay Bilimleri’ne gitmekti. Fakat o bölümün puanı yüksekti. Ailemin de beni dershaneye gönderecek durumu yoktu. Puanım tutmayınca, İstanbul Tıp Fakültesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü’ne kapak attım.
Ne demlenir bu alakaya bilemedim...
- İnan ben de bilemiyorum. Fakat üniversiteyi kazanıp bir yandan annemi mutlu etmek, öte yandan da evden ayrılıp kendi başıma yaşamak istiyordum. Okul başlayınca Bursa’dan İstanbul’a taşındım.
Mezun oldun mu peki?
- Oldum tabii. Bizim bölümü bitirenler bir diş hekiminin kontrolünde her türlü tıbbi müdahale yapma yetkisine sahiptir. Anlayacağın işim, doktorun bir tık altı, hemşirenin bir tık üstü...
Araftasın hafiften...
- Aynen öyle. Bu meslek annemi çok memnun etti. Sonuçta havalı bir konum, ismi güzel. Ancak benim yapabileceğim bir iş değildi doğrusu.
Bu arada yıldızları TÜBİTAK’ın dergisinden takibe devam mı ediyordun?
- İstanbul’a ilk geldiğimde Edirnekapı Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalıyordum. Civarda da bir internet kafe vardı. İnternetin yeni popüler olmaya başladığı zamanlarından bahsediyorum. Neyse oturuyordum bilgisayarın başına, içimdeki gökyüzü sevdasıyla arama motoruna “Ay”, “Güneş” falan yazıyordum. Yine böyle aranırken bir astroloğun yorumlarına rastladım.
Zurnanın zırt dediği an!
- O astroloğun gezegenleri kullanarak yaptığı analizler çok ilgimi çekmişti. “Benim yapmak istediğim şey bu” diye bir aydınlanma yaşadım.
“Evreka” dediğinde kaç yaşındaydın?
- 17-18... Ardından “Ülkede bir tek bu adam yoktur herhalde” diyerek diğer astrologları araştırmaya başladım. Baktım herkesin yazdıkları farklı, iddiaları farklı. O zamanlar Rezzan ve Metin Kiraz’ın reklamları vardı televizyonlarda. Ortada koskoca bir kazan kaynıyor, Rezzan’ın önünde bir küre duruyor. İyice kafam karıştı. Bir tarafta böyle popüler kültüre hizmet eden bir algı, diğer tarafta işin bilimsel yanı...
Hangi tarafa meylettin?
- İşin bilimsel yanına tabii ki... Elime geçen yerli yabancı her türlü kitabı okumaya başladım. Gün geçtikçe merakım artıyor, tabiri caizse ağzım daha da sulanıyordu.
Üniversite nasıl gidiyor bu arada?
- Okurken bir yandan da çalıştım hep. Mezun olduktan sonra bir telekomünikasyon firmasında işe girdim. Yönetici pozisyonuna kadar yükselmeme rağmen mutsuzdum. Sürekli hedefler belirlemek, CEO’lar, süpervizörler, ıvırlar zıvırlarla toplantılar bana sıkıcı geliyordu açıkçası. Seminerler artık beni kesmez olmuştu. Öner Döşer ile eğitime başladım ve bugüne kadar geldik işte.
Toplum olarak astrolojiye bu kadar ilgi duymamız hastalıklı bir durum mu?
- İçinde aşırılık olan her şeyde psikolojik bir rahatsızlık mutlaka vardır. Bu sadece astroloji için geçerli değil ki. Sigaraya da, yıpratıcı ilişkilere bile bağımlı olabilir insan.
Onu anlıyorum da, ülkemizde neredeyse burç köşesi olmayan gazete ve dergi yok. Bu da mı aşırı değil?
- Sen önce bana ülkemizde kaç tane yatır var, onu söylesene... Biz aslında Şamanik bir toplumuz. Bu yüzden dilek tutmayı, iyi şeyler duymayı çok seviyoruz. İşin doğrusu, Türkiye’de astrolojinin hak ettiği yerde olmamasının sebebi de bu tip ritüellere toplum olarak
fazla bağlı olmamız. Aslında durum eskiden daha kötüydü. İşi gücü olmayan birine para verilir, yorumlar ona yazdırılırdı. Neyse ki artık ciddi gazetelerdeki astrologların çoğu eğitimli insanlar.
Herkes astrolog olabilir mi peki? Yoksa “süper güçlere” mi ihtiyaç var?
- Herkes kendine göre astrolog olabilir. Eğitimin yanında ruhani ve spiritüel tarafın da güçlüyse, ortaya muazzam bir şey çıkar. Bahsettiğin “özel güçlerden” bende yok ama sezgilerim çok kuvvetli. Bir insana baktığımda notunu hemen verebilirim. Ama sezgilerimin kuvvetli olması astrolojide ne kadar işe yarıyor bilemiyorum.
Dolunayda ne oluyor bize Dinçer, söyle Allah aşkına!
- Kurt adam ve kurt kadına dönüşüyoruz. Yalnız bunu sadece agresyon olarak algılama. Eğer sen doğduğunda ay büyüyen bir pozisyonda veya dolunayda ise duygu coşkunluğu yaşaman normal. Bu agresiflik de olabilir, seksüel anlamda artış da olabilir.
“Merkür geriye gidiyor, dikkat!” demek çok moda. Geri vitesi mi var bunun?
- Hiçbir gezegen teknik anlamda geriye gitmez. Fakat kendi ve güneş sistemi etrafındaki dönüşünde yavaşlama olabilir. Yanımızdan çok hızlı bir araç geçtiğinde, bindiğim araba geri gidiyormuş gibi görünebilir. Merkür yavaşlayınca da benzer bir durum yaşanıyor.
Merkür “frene basınca” neler oluyor peki?
- Merkür her türlü iletişim ve elektronik ağları simgeler. Mesela geçen hafta Merkür gerilediğinde THY’nin sistemleri çöktü. Daha önceki gerilemede Yapı Kredi’nin bilgisayarlarında problem çıkmıştı. Yanlış anlama bu durum sadece bizi değil tüm dünyayı etkiliyor.
TÜRKİYE’Yİ NELER BEKLİYOR?
Geçen perşembe Akrep burcunda bir Güneş tutulması yaşandı. Akrep, para ve vergi demektir. Tutulmanın ekonomik anlamda ülkemiz açısından zorlayıcı etkileri olacak. Zira bu tutulma, Türkiye haritasında 5. eve denk düşüyor ve bu alan borsa, hisse senedi, tahvil ve değerli madenler demektir. 4-5 ay çok zor geçecek. Ufukta bir ekonomik kriz görünüyor.
Resmi veya gayri resmi olarak toprak kaybı yaşanması mümkün. Zira Plüton döngüsü yaşıyoruz ve 2016 senesine kadar yönetimde kimin olduğundan bağımsız, topraklarımız konusunda büyük risk altındayız. Özellikle bu riski sınır komşularımız oluşturmakta. Son üç yıldır bunu her yerde söylüyor ve yazıyorum zaten.
Akrep teması, içinde kimyasal her türlü tehlikeyi de barındırmakta. 15 Kasım’a kadar umarım birileri delilik yapıp kimyasal silahlarla oynamaz.
Yaşadığımız tutulma, Venüsyen olduğundan; kadınlar ön plana çıkacak. Mesela Nur Yerlitaş zaten ünlü bir kadındı fakat son zamanlarda tam anlamıyla fenomen haline geldi. Bu, Venüs’ün ülke üzerindeki etkisinden kaynaklanıyor. Yalnız Venüs kadınların yıldızlarını parlatmakla kalmayacak, onları zora sokacak olaylar da kapıda.
Seks skandalları, cinsel tacizler, tecavüz olayları, aldatmalar ve bunlar yüzünden boşanmalar, hatta ülke çapında büyük çalkantılar yaşanacak.
Aralık ve şubat arası Satürn’ün Yay burcuna girmesiyle ordunun disiplininde büyük bir değişim yaşanacak. Bu değişimle ordu şimdikinden daha fazla güç kazanacak. Fakat asıl güçlenme önümüzdeki temmuz itibariyle olmaya başlayacak.
Önümüzdeki sene 15 Şubat itibariyle Jüpiter’in Türkiye haritasının 4. evine girmesi ile beraber, muhalefetin şans ve fırsat kazanmaya başlayacağını göreceğiz. Seneye şubat ayında muhalefette kendilerine çekidüzen verme, toparlanma zamanı başlamış olacak. Önümüzdeki genel seçimlerde, muhalefetin Jüpiter desteği ile ciddi şans yakalayabileceğini düşünüyorum. Recep Tayyip Erdoğan’sız ilk seçimi yaşayacak AK Parti, bana sorarsanız ciddi kan kaybedecek.
Mart ayı gerek siyaset gerekse magazin gündeminde büyük skandallara gebe...
2017’ye kadar Türkiye’yi bekleyen karamsar tablodan sonra yeni bir yapılanma ve refah söz konusu...
ÖLÜM ZAMANI HESABI YAKILAN BELGELERLE YOK OLDU
Astrolojinin İslam’da yeri var mı?
- Astrolojiyle ilgili çok önemli ayetler var. Kuran zaten “Oku” diye başlıyor. Yaşadığımız bu evrende her türlü bilginin mevcut olduğunu ve onları araştırmamız gerektiğini söylüyor.
Gelecekle ilgili yorumlar yapman, bir şekilde insanların kaderini etkilemek değil mi?
- Alın yazısının metrekaresi içinde özgürce hareket edebilirsin. Astroloji o sınırlar dahilinde neler yapabileceğinle ilgili sana bilgiler verir. Doğum haritandaki verileri önüne koyduktan sonra sen nasıl istiyorsan kaderini öyle çizersin. “Hakikatten biz, gökte burçlar yarattık. Ve temaşa edenler için süsledik” diye bir ayet var Kuran’da. İslam astrolojiyi kabul ediyor yani...
- Ediyor tabii. Astroloji cadı avcılığının yapıldığı, rasathanelerin yerle bir edildiği dönemde İskenderiye Kütüphanesi’nin de yakılmasıyla birlikte büyük darbe yemiş. Ancak haritalarda kişinin rızkının nereden geleceğini gösteren şans noktası bu dönemde Arap astrologlar tarafından keşfedildi ve günümüzde de hâlâ kullanılmakta. Ama ölüm zamanı hesabı o yakılan belgelerle birlikte yok oldu.
Astrolojiyle ölüm zamanını öğrenebilir mi insan?
- Ölüm noktası diye tabir ettiğimiz zamanlama için artık çok sağlıklı veriler yok. Çünkü bu hesaplar bilinçli bir şekilde imha edilmiş. Nedeni de hükümdarların hangi çocuğunun yerine geçeceğini, ömrünün ne kadar olacağını öğrenmek istemesi... Mesela oğlu astrolojik verilere göre yedi yaşında ölecekse, hükümdar ona yatırım yapıp eğitmezmiş.
Peki ben kaç yaşında öleceğim, söyle de ona göre bir plan yapalım?
- (Gülüyor) Ben bu bilgiden emin olsam bile kimseyle paylaşmam. Çünkü bu had ile ilgili bir durum, bana çok fazla haddimi aşmak gibi geliyor.
Gazetelerdeki günlük burç yorumlarıyla ilgili anlamadığım bir şey var. Diyelim ki “Oğlaklara para var” yazdın. Milyonlarca Oğlak burcunun cebi bir anda parayla mı dolacak yani o gün?
- Anın kalitesi hakkında bilgi vermek işimizin popülerliği açısından önemli. Açıkçası pek çok astroloğun bu tip genel yazılar yazmasının sebebi, daha fazla tanınmak istemesi. Yoksa herkesin nev-i şahsına münhasır bir yıldız haritası vardır. Bu harita parmak izi gibi kişiye özeldir. Oğlaklar için genel anlamda iyi gözüken bir haftanın içerisinde, doğum anında farklı transitlerden etkilenen bir Oğlak bu “iyi yanların” hiçbirini yaşayamayabilir.
Yeni projeler var mı?
- Sözcü’de bu haftadan itibaren spiritüel konulara ağırlık veren röportajlar yapmaya başladım. Ayrıca beni çok heyecanlandıran bir projem var Doğan Kitap’tan çıkacak; adı “Zamanlamanın Gücü”... 21 veya 22 Kasım’da raflarda yerini alacak. Özelliği ise gün gün gökyüzünde olan olaylar ve bizler üzerindeki etkisi. Sayfayı açacaksın, tarihe bakacaksın, adımlarını ona göre atacaksın. Bu arada astrolojiyle aile dizimini birleştirip yeni çalışmalar yapmayı planlıyorum.
BEBEK İSTEDİĞİNDE DOĞAR
Eskiden sezaryenle doğum yaygın değildi. Bebek “canı istediğinde” dünyaya gelirdi. Doğum gününü önceden belirlemek kaderi etkiler mi?
- Sezaryenle da olsa bebek “canı istediğinde” doğuyor. Bana doğum için en uygun zamanı sormaya gelen çok kişi var. Fakat ben 22 Nisan sabah 9 bile desem, doktor geç gelir, ameliyathane hazır olmaz, o bebek yine istediği anda doğar. Kadere etki eder mi? Etmez!
Bu işin faldan ne farkı var?
- Astrolojinin geçmişinden bu zamana kadar gelen istatistiklerin sonuçları ve bunların tutarlılığı, astrolojiyi faldan ayırır. Falcının psikolojisine göre yorumları değişebilir. Astrolojide ise açarsın haritayı, bakarsın, 2 kere 2 nasıl 4 ise o kadar net.
Nasıl bir çalışma stilin var?
- Her yerde çalışıyorum... Yaptığımı bir iş olarak görmüyorum. Sabah 9’da gidip akşam 6’da ofisin kapısını kapadıktan sonra biten bir durum yok. Şu suyu içerken bile eğer tadı acı geliyorsa Mars etkisi vardır diye düşünüyorum.
Ay kaç günde bir değişiyor?
- 2,5 günde bir.
Peki her gün okuduğumuz burç yorumları ne ayak?
- Bunu söyleyerek kendimi de ateşe atıyorum, fakat günlük burç yorumları kadar saçma sapan ve gereksiz bir şey olamaz.
Sen niye yazıyorsun o halde?
- Çünkü sistem ve popüler kültür bunu istiyor. Ben de bunu olabilecek en makul seviyede yapmaya çalışıyorum. Aslında ayın konum değiştirmesini takiben bu analizlerin iki günde bir yazılması lazım. Her gün ne oluyor ki? Ben astrolojik haritalara bile dokuz ayda bir bakıyorum. Öyle zırt pırt bakılmasına karşıyım.
Ne güzel, sık sık baktırsın insanlar, senin de işlerin artsın...
- İnsanların bana olmasa bile bu sisteme bağımlı hale gelmesini ve durumun hastalığa dönüşmesini istemiyorum. Ben yıllık çalışırım kişilerle. Bir sene içinde gezegenlerin transitlerine göre analiz yaparım. Arada önemli soruları olduğunda tabii ki bana ulaşabilirler. Bu işin nasıl yapıldığını ve etiğini biliyorum. Haftada bir aynı kişinin haritasını çıkarırsam o parayı yiyemem ki...
Seni yolda tanıyan, gelip “Abi yapsana bir analiz” diyor mu?
- Sabaha karşı 3’te bile arayanlar var. Ya da diyelim dışarı çıkmışım, arkadaşlarımla eğleniyorum, yanıma biri geliyor “Ben Koç, o Yengeç” diye anlatmaya başlıyor. Yahu o saatte, o ortamda aklına Koç nereden geliyor? Astrolog olarak benim bile gelmiyor abi. Ortama bakıyorum, insanları izliyorum, dans ediyorum. Doğal olarak Koç’muş, Oğlak’mış diye düşünmüyorum.
BURÇLAR VE CİNSEL YAŞAM
KOÇ: Koç’lar için cinsellik, fethetmekle eş değer bir duygudur. Önce avlarını tespit eder, atağa geçer ve yakalarlar. Yalnız bu kadar çabadan sonra biraz bencil ve hızlı olabilirler. Öte yandan Koç’lar her türlü fanteziye ve cinsel oyunlara da açıktır.
BOĞA: Dokunmak ve koklamak... İşte bu ikili Boğa’ların tahrik unsurudur. Farklı kişilerle olmaktansa, aynı kişiyle yeni arayışlar denemeyi tercih ederler. Belki biraz geç konsantre olur Boğa’lar ama konsantre olduktan sonra da kolay kolay durdurulamazlar.
İKİZLER: Hayatın her alanında olduğu gibi yatakta da inanılmaz meraklı bir yapıları vardır. Kelimelerin gücüne inanır ve bunu muhteşem bir şekilde kullanırlar. Cinsel anlamda heyecanlanmaları için partnerlerini zihinsel olarak da çekici bulmaları gerekir.
YENGEÇ: Duygusuz, sadece tensel ihtiyaçların karşılandığı bir cinsel yaşam onları asla mutlu etmez. Her şeyde olduğu gibi cinsellikte de yoğun bir duygu arayışına girerler. Tanımadıkları, bilmedikleri mekanlar yerine ancak evlerinde, kendi odalarında rahat ederler.
ASLAN: Ormanların olduğu kadar yatak odasının da kralıdırlar. Bunu duymak da onları çok heyecanlandırır. Kontrolü ellerinde tutmak ve lider olmak isterler. İş hayatlarındaki başarı ya da başarısızlık, cinsel hayatlarına da doğrudan yansır.
BAŞAK: Temizlik ve titizlik hayatın her alanında olduğu gibi sekste de çok önemlidir. Her şey ölçülü olmalı, abartılı davranışlardan uzak durulmalıdır. Her ne kadar astroloji dilinde bakireler burcu olarak bilinseler de, sekse çok meraklıdırlar. Kolay beğenmez, hep eleştirirler.
TERAZİ: Onlar için yaşamın her alanında olduğu gibi sekste de denge ve uyum önemlidir. Birlikte olacakları kişiler bakımlı ve hoş görünümlü olmalıdır. Estetik kaygıları olmayan, kaba saba birileriyle olmaları neredeyse imkansızdır. Kibar, romantik tipleri tercih ederler.
AKREP: Cinsellik Akrep’ler için su içmek, yemek yemek gibi doğal bir şeydir. Bu konuda karşılarına çıkacak her türlü engel onları agresif hale getirebilir. Kendilerinin pek sınırı olmadığı için, ancak buna ayak uydurabilecek partnerlerle mutlu olabilirler.
YAY: Yeni şeylere açık ve maceracı ruhları yatağa da yansır. Yer ve mekan konusunda kuralları ve kısıtlamaları yoktur. Onlar için seks, planlı ve organize değil, aksine spontane olduğunda tatminkardır. Saatlerce vakit geçirmektense, sonuca odaklıdırlar. Farklı kültürlerin deneyimlerine açıktır Yay’lar..
OĞLAK: Seks konusunda öyle ateşli, partnerini havaya uçurabilecek bir yapıları yoktur. Daha çok görev bilinciyle, duygulardan uzak, abartıların olmadığı bir cinsel yaşamları vardır. Oğlak’lar için seks, farklı mekanlarda değil, sadece yatak odasında yapılması gereken bir eylemdir. Mahremiyete çok önem verirler, tek gecelik ilişkiler onlara göre değildir.
KOVA: Tanımadıkları, sosyal ya da duygusal paylaşımlarının olmadığı kişilerle cinselliği de paylaşmaları zordur. Bağlanma sorunları olduğu için, seks sonrası arayacak, duygusal bağ kuracak kişiler de ilgilerini çekmez. Seks onlar için gerekirse gerçekleştirilecek bir eylemdir.
BALIK: Hayal dünyası kadar fantezi dünyası da geniştir Balık’ların. Tutku, ihtiras, merha-
met... Bu duyguları bir arada hissederler. Cin-
selliği sadece bedensel bir zevk, bedensel birleşme değil, ruhsal bir deneyim olarak yaşarlar.
NOT: Dinçer Güner ile röportajımız saatler sürdü. Elbette hepsini bu sayfalara sığdırmak mümkün olmadı. Burçları bekleyenler; yarın Hürriyet Sosyal’de...
Paylaş