Paylaş
2000 yılının 2 Temmuz gecesi, Tarık Akan, Rutkay Aziz, Halil Ergün, Kemal Sunal gibi Çiçek Bar’ın ağır toplarının oturduğu en dip masada telaşlı bir muhabbet almış başını gidiyordu. Ali Özgentürk, Kemal Sunal ile çekeceği ‘Balalayka’ filminin bütün hazırlıklarını bitirmişti ve ertesi sabah ekip olarak Trabzon’a hareket edeceklerdi. Uçaktan çok korkan Kemal Sunal için bu yolculuk kabustan farksızdı. Ama ardarda kalkan kadehlerin verdiği cesaret ve dostların yüreklendirmesi sonucunda ikna olmuştu Kemal. Sabah havaalanının yolunu tutacaktı.
3 Temmuz sabahı saat dokuzda İstanbul’dan Trabzon’a hareket edecek olan uçağın kapıları, Kemal Sunal’ın üzerine bir mezarın karanlık kolları gibi kapanmıştı adeta… Yolculuğun hemen ilk dakikalarında Kemal, fırtınada sallanan bir ağaç dalı gibi çırpınmaya başlamış; bir daha da kendine gelememişti. Konulan teşhis çok netti; kalp krizi… Ölümünden birkaç gün sonra yakın dostu Zeki Alasya “Kemal’in kalp krizi geçirmesini uçak korkusu tetikledi” diyecekti.
Aradan koskoca 14 yıl geçti. Ama Kemal Sunal, o kocaman gülümsemesi ile hayatımızın tam ortasındaki yerini koruyor. Filmleri defalarca ekrana gelmesine rağmen hala içimizi ısıtıp reyting rekorları kırıyor.
Bu konuda sorulacak tek bir soru var, neden?
Sorunun cevabını araştırmadan önce onun ölümünden sonra Bülent Ecevit’in yaptığı bir tesbite göz atmakta yarar var. “Onun filmlerini defalarca seyrettim ve seyretmekten usanmayacağım. Görünürde Hababam Sınıfı öğrencisiydi ama gerçekte çok değerli ve etkileyici bir öğretmendi. İşi şakaya vurarak topluma çok önemli mesajlar verirdi. Bir politikacı olarak ondan çok şey öğrendim.”
Gerçekten de kendisini vatandaşın ‘ağababası’ sanan politikacıların Kemal Sunal’dan öğreneceği çok şey vardı. O, her ne kadar salak rolleri oynasa bile asla salak olmadı. Uyanıkların, ezenlerin dünyasında gözlerimizin içine baka baka sisteme karşı gelen, hatta kazanan bir anti kahramandı. Her zaman masalları, balonları ve hayalleri vardı ve onları gerçekleştirirdi.
Onu izlerken bizi kendimizden alıp götüren; insanı böylesine yalnızlaştıran bir sistem karşısındaki direnişiydi aslında. Bilmediğimiz, farkında bile olmadığımız insanlığımızı bize hatırlatması bile yetmez mi Kemal Usta’yı daha yıllarca izlememiz için…
Paylaş