Hiç yakılacak fotoğrafım yok ama artık çektirmek istiyorum

30’lu yaşların altındakiler pek bilmezler ama bizim gençlik yıllarımızın büyük efsanelerinden biriydi Ayşe Mine. Duru sesi ve güzelliğiyle bir dönemin fenomen ismiydi. Sonra elini eteğini çekti sahnelerden. Şimdilerde unutulmaz şarkılarının cover’larıyla geri dönme hazırlığı içinde. Mikrofonu uzattığımda, çocukluğundan bugüne hayatının önemli kilometre taşlarını anlattı bütün samimiyetiyle. “Neden kayboldun bir anda piyasadan?” diye sordum. İnanın kelimenin tam anlamıyla bir dokundum, bin ah işittim. Hani “sanat camiasındaki dostluklar sahtedir” derler ya, gelin siz bunu bir de Ayşe Mine’den dinleyin...

Haberin Devamı

Hiç yakılacak fotoğrafım yok ama artık çektirmek istiyorum

* “Sıkı Fıkı”yla hayatımıza girdin, “Erkek Milleti”yle bizleri ağlattın, sahnelerde estin gürledin fakat sonra suspus olup ortalardan kayboldun. Nasıl başladı bu acayip “medcezirli” öykün?
- Gerçekten de hem hayatım hem de kariyerim medcezirlerle dolu. Ama artık kararlıyım, oturup yakamozun keyfini süreceğim. Neyse gelelim her şeyin en başına... Daha 15-16 yaşlarındayken Ülkü Aker, Onno Tunç ve Nino Varon’la “Demek ki Öyle” ve “Sıkı Fıkı” parçalarını yaptık. Pop söylüyordum ve çok mutluydum. Altın Kelebek de dahil bütün ödülleri topladım.

* Niye popla devam etmedin peki?
- Nino pat diye arabesk bir şarkı getirdi. Sözlerini bir duysan, “Kim yakıyor her gece bu mumu” falan, kulaklarına inanamazsın. O yaşlarda bir kızın söylemesi için asla uygun olmayan bir parça. “Daha çok küçüğüm” dedim, dinletemedim. Pop müzikle doğmuş, tam yürümeye başlamıştım ki neredeyse doğarken öldürdü beni Nino.


NİLÜFER’E KIZDILAR BANA POP SÖYLETTİLER

* Seninle ne zoru olabilir ki?
- Sonradan öğrendim ki o zamanlar Nilüfer’le bir dargınlığı olmuş. Ardından barışmışlar. Herhalde kırgınken bana pop söyleterek onun karşısına rakip olarak çıkmamı istedi. Barıştıktan sonra da beni arabeske yönlendirdi.

* Nilüfer ne dedi bu duruma?
- Haberi bile yoktu ki! Nilüfer’in böyle olaylarla asla ilgisi olmaz zaten. Onno Tunç duruma çok kızıp karşı çıktı ama plak şirketindeki anlaşmamı bozamadığım için arabesk söylemek zorunda kaldım. Allah’tan Türk müziği eğitimim vardı da, zamanla o yönde yoluma devam edebildim.

* “Ufacıktım” diyorsun ne ara Türk müziği eğitimi aldın?
- Dayım daha 12 yaşımdayken beni musiki cemiyetlerine götürürdü. Evdekiler sesimin farkına varmış olacak ki 6 yaşımda, tüm düğünlerde elime mikrofon verir şarkı söyletirlerdi. Hiç unutmam, ilk seslendirdiğim parça da “Sensiz Saadet Neymiş”di. Pop içimde kalan bir ukde, hiç günahım olmadan koparılmışım hayalimden. Hayata ilk kırgınlığım herhalde budur.

* Asıl aşk kırmış olabilir mi seni?
- Olmaz olur mu? Su katılmamış aşk kadınıyım ben. Bir de meşhur platonik aşklarım vardır ki sorma. Sevdasından kendimi parçalarım, karşımdakinin haberi olmaz. Yıllarca Enrico Macias’a aşıktım böyle. Nereden bilsin adamcağız? (Gülüyor) Fakat inan hayatta ne yaptıysam hep isteyerek yaptım. Aileme kötü bir isim bırakmamak için asla yakılacak fotoğraf çektirmedim ama artık çektirmek istiyorum!

* Hoppala!!!
- (Kahkahalar) İnan pişmanım o tarz fotoğraflar çektirmediğime.

* “Çektirseydim daha farklı yerlerde olurdum” diye iç geçiriyor musun?
- Bambaşka bir yerde olurdum herhalde. Doğru karar verip vermediğimden hâlâ emin değilim. Belki biraz kilo verip şimdi çektiririm ama bir türlü zayıflayamıyorum.


KUŞHAN BENİ ZAYIFLATINCA MEŞHUR OLDU

* Bir ara verdiğin kilolarla da gündemdeydin...
- Yıllar önce Muzaffer Kuşhan babamın Şişli’deki mağazasının üst katına taşınmıştı. Telefonu olmadığından, babamın dükkanındakini kullanmak için sık sık aşağı inerdi. Bir gün babam beni arayıp “Üst katta bir doktor var, gazetecileri falan al gel de bir haberini yapsınlar adamın” deyince, gittim. Doğumların ardından 75 kiloya kadar çıkmıştım. Ne zaman ki Kuşhan beni kısa sürede 53 kiloya düşürdü, işte o zaman herkes onu konuşmaya başladı.

* Sana ne kadar teşekkür etse azdır...
- Açıkçası Muzaffer öyle dostluğa önem veren biri değildir. Uzun yıllar gittim onun merkezine zayıflamak için. Adeta müriti gibiydim, onsuz asla kilo veremiyordum.


ŞU AN AŞK YAŞAMADIĞIM İÇİN ŞİŞMANIM

* Şimdilerde aranız nasıl?
- Ona kırgın ve kızgınım. Merkezde bir çekim yapılacağını ve bana ihtiyacı olduğunu söyleyince hiç düşünmeden gittim. Fakat sonradan öğrendim ki bu bir reklam filmiymiş. Zayıflamak için her gittiğimde parası neyse verdim ama o beni bedava reklam filminde oynatmak gibi çirkin bir oyuna getirdi. Dönüp baktığımda en çok parayı da zaten zayıflamak için harcamışım. Amaaan neyse boşver, asıl aşk da insanı zayıflatıyormuş. Şu an aşk yaşamadığım için şişmanım herhalde. (Kahkahalar)

* Gel istersen bırakalım bunları... Ne oldu da bu muhteşem sesine rağmen hak ettiğin yere gelemedin? Sen onu anlat...
- Şöhretin zirvesindeki herkes gibi benim de önümü kesmek isteyenler çoktu.

* Bana böyle politik cevaplarla değil, isimle gel...
- Ben sadece yaşadıklarımı anlatabilirim, takdir okuyanlara kalmış. Mesela Hülya (Avşar) benimle tanışmak için sürekli randevu talep etmişti fakat çok yoğundum o sıralar. Neyse sonunda Erol Atar araya girdi. Çok iyi arkadaş olduk. Hatta şarkıcı olmak istediğinde ilk demosunu bana dinletti.

* Sen mi destek verdin şarkıcı olmasına?
- Destek vermek değil de fikirlerimi söyledim diyelim. Bir gün Hülya “Muzaffer Özpınar şarkı söylememi istiyor ama sesim çok çirkin, nasıl söylerim?” diye bana geldi. Bandı dinledikten sonra, kulağının çok güçlü olduğunu ve ancak bu işin üzerine giderse başarabileceğini uzun uzun anlattım.

Haberin Devamı

Hiç yakılacak fotoğrafım yok ama artık çektirmek istiyorum


“BU KADIN PROGRAMA ÇIKMAYACAK” DİYEN ÜNLÜ KİM?

* Aranızda bir problem yoktu yani...
- Aksine gayet iyi arkadaştık. Ne olduysa Hülya Antalya’daki bir televizyon kanalında program yapmaya başlayınca oldu. Asistanı beni arayıp “Ayşe Hanım, Hülya Hanım sizi programına çağırıyor” dedi. Ben de “Hülya’yla biz arkadaşız, neden o değil de siz arıyorsunuz?” diye cevap verdim. Halbuki kendi arasa hiç düşünmeden koşar giderdim. Açıkçası arkadaşımın böyle davranması gücüme gitti.

* Ve Hülya’yla küstünüz...
- Aramıza soğukluk girdi haliyle. Daha sonra o, televizyon dünyasında büyük başarı yakaladı. Şimdi kelimelerimi düzgün seçmek istiyorum çünkü artık herkes hemen birbirine dava açıyor. Neyse kulağıma gelen bazı haberlere göre Hülya ve adını açıklamak istemediğim bir ünlü isim daha televizyon yapımcılarına benim için “Bu kadın programlara çıkmayacak” diye şart koşmuşlar. Doğrudur, yanlıştır bilemem ama bunlar benim direkt yapımcılardan duyduklarım. Şayet söyledikleri gerçekse, evet yolum kesildi.

* Biraz saf olabilir misin?
- Ne safı, bu konularda süzme aptalım. Kimseye zarar vermek aklımın ucundan geçmez, zaten nasıl kötülük yapacağımı da bilmem ben. Çok şükür bugün arayanlarım o günlerden daha fazla. Öyle sırtımı dayadığım işadamları falan hiç olmadı. Tek dayanağım Allah’ım, ailem ve çocuklarım. Ama artık benim için diplerden yukarı çıkıp nefes alma zamanı.

* Tekrar o güzel sesini duyacağız yani...
- İnşallah.

* Arabesk okuyacak mısın yine?
- Okurum tabii neden okumayayım. Zaten benim yaptığım kırık arabeskti.

* O nasıl oluyor?
- Hani şu fantezi dedikleri işte. Batı ve Türk müziği sazlarıyla birlikte söylenen... Şarkılarımı o kadar çok kişi okudu ki, onları tekrar seslendirmek boynumun borcu.

* Şarkılarım dediğin kendi bestelerin mi?
- Hayır ama bana özel olarak yapılmış besteler. Bülent Ersoy’dan Zeki Müren’e, Göksel’den Kıraç’a pek çok kişi söyledi bu şarkıları. Fakat maalesef kimse Ayşe Mine’nin adını bile anmaya gerek duymadı.


AYŞE’CİM SENİN GÖZLERİN İÇİN ŞARKI BESTELEDİM

* Hep bir kırgınlık, hep bir hüsran...
- Mesela bir gün Yusuf Nalkesen arayıp “Ayşe’cim senin o güzel gözlerin için öyle bir şarkı besteledim ki” dedi. “Hocam nedir?” diye sordum, “Gözlerin Doğuyor Gecelerime”yi okumaya başladı. Bu şarkıyı okuduğum albüm çok sattı.

* Yanlış hatırlamıyorsam Zeki Müren’le özdeşleşmiş bir beste o...
- Bir gün Zeki Bey’le karşılaştığımızda bu şarkı için “Ben senden daha güzel söylüyorum” dedi. Eh ne yapayım ben de “Tabii paşam” diye cevap verdim. Zaten üç sene sonra da kendi okudu. Şarkı yeniden patladı. Ama yine benim adım bile geçmedi.

* Sevmiyor muydu seni Paşa?
- Yok canım, hatta “Benden sonra tek düzgün Türkçe’yle şarkı söyleyen sensin” demişti bir keresinde. Mahcubiyetimin ve utangaçlığımın kurbanı oluyorum galiba her seferinde.

* Kusura bakma ama biz buna “salaklık” diyoruz...
- Haklısın, mütevazılığı aptallıkla karıştırıyorum. Bir gün Pop Star’ı seyrediyorum. Bülent Ersoy “Unutamazsın”ı okuduktan sonra Osmantan Erkır “Bülent Hanım siz Unutamazsın’ı, Zeki Müren de Gözlerin Doğuyor Gecelerime’yi meşhur etti” dedi. Ertesi sabah Osmantan’ı aradım. Aşkın Nur Yengi’nin ablası Süheyla açtı, ona “Bu şarkıları ilk okuyan, meşhur eden benim. Bestecileri bizzat bana özel olarak bu eserleri bestelediler. Bir daha programınızda ilk sen okudun, o okudu falan derseniz sizi mahkemeye veririm” dedim. Adımı söylemeyerek beni yok edemezler çünkü böyle bir yorum, böyle bir ses ve böyle bir kadın var!

Haberin Devamı

HEPSİNİN GEÇMİŞİNİ BİLİYORUM

* Hiç yok mu o günlerden sana vefa borcu olan dostların?
- Hepsinin geçmişini o kadar iyi biliyorum ki, galiba bu yüzden beni aramıyorlar. Nedense insanlar eski günlerine aşina olanları pek sevmezler. Hele ünlü üç kadın sanatçı var ki hayatımı karartan, hiçbiri de “Bunun çoluğu çocuğu var, yazıktır” demedi. Yıllarca evde oturdum, onu sattım, bunu sattım, hayatımı idame ettirmeye çalıştım.

* Nasıl bir duygu, gökdelenin en üst katındayken birden kendini en aşağılarda bulmak?
- Hayat derslerle dolu. Baktım şatafatlı günler geride kaldı, “Sen de milyonlarca insan gibi yaşayabilirsin” dedim kendime. Lüks arabalardan inip otobüse bindim.

* Peki ne zaman küllerinden doğup kanatlanacak bu Anka Kuşu?
- Dediğin gibi küllerimden doğacağım inşallah. Şu an yeni bir albüm hazırlığı içindeyim. Sevdiğim şarkıların cover’larını yapıyorum. Beni bu hale getirenlere de selam eder, onlara korkulu günler dilerim...

Hiç yakılacak fotoğrafım yok ama artık çektirmek istiyorum

Haberin Devamı

ASLA KİMSENİN ALT KADROSUNDA ÇALIŞMADIM

* Bülent Hanım’la tanışıklığın var mı?
- Var tabii, eski eşimin arkadaşıydı.

* Hiç alt kadrosunda sahneye çıktın mı?
- Ben kimsenin alt kadrosunda çalışmadım, çalışmam da. Bülent Hanım’ın bana belki bu yüzden kızgın olduğunu ve beni sevmediğini düşünüyorum. Ama ne yapayım, bu da benim prensibim. Birinin alt kadrosunda çıkmaktansa kendimi tamamen yok etmeyi tercih ederim. Zamana ayak uydururum ama ayak oyunları yapmam. Maksim hariç tüm büyük gazinolarda çalıştım. O bakımdan son assolistim!

* Peki neden Maksim hariç?
- Çünkü Fahri Bey’in şartları bana uymuyordu. Kendisinin daha farklı çalışma şekilleri vardı. Fazla detaya girmeye gerek yok, bilenler bilir...

* Bunca yıl köşene çekilmiş halde ne yedin, ne içtin, nasıl geçindin?
- Telefonun başında oturup çalmasını sabahlara kadar beklediğim o kadar çok gün oldu ki... Ama ne arayan, ne soran vardı. Hiç iş teklifi gelmeyince de yılbaşlarında falan evde iki gün saklanıp “Yurtdışında konserdeydim” diye insanları kandırdım. Belki de söylediği tek yalan bu oldu Ayşe Mine’nin inan! Onun dışında ne yapayım, önceden kazandıklarımı yedim. Şimdi ise ev hanımları için kurduğum Türk müziği koroları ve dershanelerinden kazandığım parayla geçiniyorum.

* Senin zamanında esamesi bile okunmayan isimlerin bugün gerçek birer star olduğunu görünce için hiç burkulmuyor mu?
- Bak starlık bir ödün müessesesidir. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm şöhretler ödün vermek zorunda kalmışlardır. Bense hiçbir zaman öyle bir star olmak istemedim.

* Zirvedeyken rüzgarın tersten estiğinin farkına varamadın mı?
- Varamadım çünkü ayak oyunlarını ne becerebildim ne de becermeye çalıştım. Birilerinin arkasında hep güçlü adamlar oldu ben hep tek başımaydım. Fakat önümü kesenlerin hesaplayamadığı bir şey var; benim bir gün tekrar dirileceğim...

Haberin Devamı

GÖBEĞİM FARK EDİLMESİN DİYE AYLARCA EVDE PALTOYLA GEZDİM

* Aşk var mı aşk?
- Aşktan bir beklentim kalmadı artık. Fakat 10 senedir beni çok iyi anlayan, dinleyen, tanıyan biriyle beraberim. Kısıtlandığım an her şeyin biteceğinin farkında.

* Zamanında kocaya kaçmışlığın bile var halbuki...
- (Kahkahalar) Yahu ne kaçması, birbirimizi sevdik evlendik. Tabii evlendiğimizde hamile olmam hem benim hem de onun ailesini rahatsız etmişti. Annemler göbeğimi fark etmesin diye evde aylarca paltoyla dolaştım.

* Çocukların ne diyor annelerinin “saflıklarıyla” sekteye uğrattığı kariyeri için?
- Bazen üzülüyorlar, gözleri doluyor. Yeniden şarkı söylememi, gündemde olmamı istiyorlar ama ben nereden başlayacağımı bilemiyorum.

* Bu cesaretsizlik niye?
- Vallahi ne bileyim, ben kimseden bir şey istemeyi, kapı çalmayı beceremiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları