KRİZ, bağımsız bir ülkenin vatandaşlarını, ‘‘Olmazsa olmaz’’ sayılacak değerlerinden koparacak noktaya götürüyor.
Serdar bile, ‘‘Ara rejim hükümeti gerekiyor’’ diye yazdı. İyi mi?
Hadi o yazdı. Ama, Ertuğrul Özkök bile çok önemseyip de, ‘‘Serdar haklı çıkabilir’’ deyince iş değişti. İş değişir ve orada durmak gerekir:
‘‘Serdar haklı çıkamaz, çıkmamalıdır!’’
Ertuğrul Özkök'ün yazısını çok önemsiyorum? Çünkü...
Hürriyet'te, ‘‘Sivil Kuvvetlerin Zaferi’’ diye manşet atan Genel Yayın Yönetmeni, Ertuğrul Özkök'tür. Bu manşeti ben, ‘‘Hem kendi çocuklarıma, hem de bizden sonraki kuşaklara bırakacağımız övünç madalyası’’ gibi görüyorum.
Ara rejim hükümetinin hem yurttaş, hem de 39 yıla varan mesleki kıdemim açısındangündeme taşınmasını, asla haklı göremem.
Sadece aş yetmez. Güven ve demokrasi olmadan yaşanmaz. Üçü de lazım!
* * *
Ülkemizde aslında ‘‘güven’’ çöktü. Bu teşhiste herkes birleşiyor. Ama çözümde ayrı düşüyoruz. 30 yılımı verdiğim Ecevit için, geçen yıl üzülerek, ‘‘Her şeyin bir zamanı var. Sizi seven herkes aynı düşünüyor Sayın Ecevit; zamanınız geldi. Lütfen çekilin!’’ diye yazmıştım.
Bunu yazarken dostluğun biteceğini biliyordum. Ama, gazeteci ve yurttaş olarak görevimi yaptığıma da inanıyordum. Ecevit benim için, ‘‘İşçi babası, esnafı ve köylü üreticiyi ezdirmeyen ve destekleyen, memuru ve emeklileri koruyup kollayan, haşhaş ve Kıbrıs kararlarıyla ulusal onurumuzu doruğa taşıyan’’ bir liderdi. Onu bu haliyle görmek içimi yakıyordu.
Aklın yolu birdir. Demirel'in tecrübesi de aynı işareti veriyor:
‘‘Sokaktaki 100 adamdan 90'ı hükümete, Meclis'e, siyasete, demokrasiye ve devlete güveni olmadığını söylüyor. Bu kurumların beşine birden sövüyor. Bu işin çözüm yeri nedir? Millet! Siyasetçi yorulup terlediyse, yıkanmalıdır. En temiz su, milletin muhabbetidir. Git millete yıkan gel. Çare seçimdir.’’
Bulgaristan seçimden çıktı. Yeni hükümeti, üstelik oradaki Türklerle kuruyorlar. Yunanistan üst üste seçimler yaptı, istikrarı buldu. İran bile seçimini yaptı. İsrail savaş ortasında, silahlar patlarken sandığa gitti.
Onlar beceriyor da, biz neden hálá ‘‘Ara rejim hükümeti’’ arıyoruz?
Bu yüzden, ‘‘Serdar haklı çıkamaz’’ diyorum. Haklı çıkmamalıdır!
* * *
Cumartesi sabahı,Kayaş'ın Gökçeyurt Köyü'ne gittik. Eski adı Nenek.
Salim Taşçı, bu köye 1 milyon 300 bin ağaç diktirmişti. Hatıra ormanları içinde Atatürk ve Bill Clinton ormanları vardı. 9 Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel adına dikilen 10 bin ağaçlık hatıra ormanında, ceviz ağaçları boy atmıştı. Görünce neşemiz arttı. Çünkü, biraz ilerde Emin Çölaşan ile benim adıma ekilen orman duruyordu. Sonraki Ertuğrul Özkök-Sedat Ergin ormanıydı.
Demirel'e bir ara, ‘‘Türkiye ne yapmalı?’’ diye sordum.
12 Temmuz 2001 tarihli bir not káğıdını uzattı:
‘‘Türkiye ne yapmalı?
1- İçine düştüğü bunalımın ne olduğunu, neden bu bunalıma düşüldüğünü dürüstçe söylemeli.
2- Bunalımın, önümüzdeki günlerdeki gelişmesini doğru tahmin etmeli.
3- Halka güven vermeli. Bu bunalımın içinden (Ne yaparak ve ne zamanda) mutlaka çıkılacağı anlatılmalı.
4- Yeni bir şevk, yeni bir kararlılık, yeni bir azim ortaya konmalı.
5- Türkiye bunları yaparken, diğer önemli sorunlarını ihmal etmemeli.
Kolumdan tutup, ‘‘Teşhisi iyi koymalı’’ dedi ve bu kez o sordu:
‘‘İki yıl önce tam kapasite çalışan fabrikalar neden kapandı?’’