Paylaş
Çarşı pazar yanıyor. Vatandaş kan ağlıyor... Zamlar sanki otomatiğe bağlandı. Artık, günde üç öğün yemek yerine zam pişiriliyor. Elektrikten tüpgaza, tekelden şekere, gazdan motorin, benzin ve mazota, ekmekten fuel-oil'e... Vur abalıya!
Dün sabah Vize, Saray ve Lüleburgaz'dan tanıdığım üreticiler ziyaretime geldiler. Sohbete başlarken, otomobilinin deposuna benzin dolduran DTP'li Yılmaz Hastürk, soluğu yanımda aldı. Kapıdan söylenerek girdi:
‘‘Bir litre benzinin bir doların üstünde olduğu bir başka ülke dünyanın neresinde var? Bir haftada iki defa yüzde 4 zam yapıldı.’’
Petrol Ürünleri İşletmecileri Sendikası (PÜİS) tarafından Visa kartıyla ödemelerde uygulanan sıfır komisyon da kaldırılmış. Bunun hesabını yaptı:
‘‘Visa kartı kalktı, bir aracın aylık zararı 13-15 milyon lira.’’
Bu işten ekmek yiyen, aile geçindirenlere Allah kolaylık versin!
Hastürk, yıllar önce verdiği mücadeleyi hatırlattı:
‘‘Her işin başlangıcı, rant olayının miladı Özal dönemidir. 1984 yılının başında yüzde 3'lük zamlar başlamıştı. Dönemin Enerji Bakanı Cemal Büyükbaş hakkında soruşturma açılması için önerge vermiştim.’’
Anamsadım... ANAP'ın çoğunluk oyları ile reddedilmişti.
Kamuoyunda geniş yankı yaratmıştı. Ama, yol olup bugüne uzanmıştı:
‘‘1960'ta, 79 sayılı yasayla bir Akaryakıt İstikrar Fonu oluşturulmuştu. Fonda biriken para, tüketicileri koruyacaktı. Özal geldi, yüzde 3'ü aşmayan zamlarda tahakkuk yapılmamasını hükme bağladı. Bugünkü vahim tablo doğdu.’’
O günden beri olay, tüketicilerin aleyhine işliyor:
‘‘Depodaki akaryakıt da zamlanıyor, ama ürün stokları saptanmıyor. Kimin elinde ne varsa, fark cebine gidiyor. Fonun kasası tamtakır kalıyor.’’
İşte size rant ekonomisi ve haksız rekabet:
‘‘Bugün 2 milyon tona yakın beyan edilmemiş yakıt fiyat farkı, tüketiciyi koruyacak fona gitmiyor. İstasyon sahiplerinin cebine giriyor.’’
Bir haftada iki zam. Tüketici inliyor. Birilerinin cepleri doluyor. Devlet bu farkı fonda toplasa, depremzedelere harcasa fena mı olurdu? Tüketiciler yanık! Ya üreticiler? Kırklareli Sanayi ve Ticaret Odası bir faks çekti:
‘‘Buğday taban fiyatı, köylü üreticiyi perişan etmişti. Ayçiçeği taban fiyatı yakıp kavurdu. Çünkü Yağlı Tohumlar Kooperatifleri para ödemiyor.’’
1974, 78 ve 79 yıllarında da Ecevit Başbakan'dı. Büyük petrol şoku vardı. Ama, köylü üreticiler o dönemde belini doğrulttu. Dün, Trakyalı üreticiler, o günleri anarken şimdi nasıl iç geçirdiklerini dile getirdiler:
‘‘Bir yılda iki defa ayçiçeği taban fiyat veren Ecevit, o gün ektiklerini şimdi biçiyor. Son seçimde sandıktan dökülen oylar, o zamanın bereketi.’’
Daha önce, TMO ve Yağlı Tohumlar Kooperifleri önlerinde, haftalarca mal teslim etmek için kuyrukta bekleyen köylüler, Ecevit dönemine geldiği an ürün teslim edip aynı gün parasını alıyordu. Sorun, mahallinde çözülmüştü:
‘‘Kalkınma köylüden başlıyordu. Kasaba esnafı ve tüccarı da düğün bayram ediyordu. Neden etmesin? Köylüde varsa, kentte de oluyordu.’’
O günlerde kasketlileri, çarşı pazardan geçerken bir görmeliydiniz:
‘‘Kucak kucak para taşırdık arkadaş! Gazete káğıtlarına sarılmış para desteleriyle meydanı bir baştan bir başa geçerdik. Başımız dikti. Bakkala çakkala borç takmadan eve dönüyorduk.’’
Bu yıl, teslim edilen ayçiçeğinin bedeli ne zaman ödenecek? Belli değil. Üretici tarlaya girecek, tohum ekecek. Mazot ateş pahası. Elde avuçta yok!
Bu çileyi bilen bilir.
Bir eski günleri düşündüm, bir bugünleri.
Şu an tüketiciler de perişan, üreticiler de.
Paylaş