Paylaş
TÜRKİYE Sanayici ve İşadamları Vakfı'nın geleneksel ‘‘Yılın Gazetecisi’’ ödülü bu yıl bana verildi. Vakıf Başkanı Veli Sarıtoprak'a kürsüden sordum:
- Sayın Başkan, bu ödülün bana verilmesinde yanlışlık yok değil mi?
Sarıtoprak gibi, davetliler de şaşırdı:
- Medyanın, parlatılan entel yıldızlarından değilim. Laik cumhuriyete bağlıyım, ödünsüz bir Atatürkçüyüm. Vatanın bölünmez bütünlüğünü ve ulusal birliği savunurum. Meslek etiğine bağlıyım. Mandacı veya Sevr özlemcisi numaralı cumhuriyetçilerden de değilim. Üstelik tam bağımsızlıktan yanayım.
Vakıf Başkanı'na bir kez daha sordum:
- Malum çevreler bu özellikte gazetecileri sevmezler Sayın Sarıtoprak. Sizler, buna rağmen bu büyük ödülü bana vermekte ısrar ediyor musunuz?
Gülerek, ‘‘Evet’’ dedi. Ve ödül gerekçesini açıkladı:
- Her zaman doğruları söyleyip yazdığınız, kaleminizi satmadığınız, laik cumhuriyetten ödün vermediğiniz için oybirliği ile ödüle layık görüldünüz.
Kıskananlar da olabilir, kızanlar da. Doğrusu, gerekçeden duygulandım.
Ödülümü emekli Tümgeneral Erol Özkasnak'ın vermesi de gurur verici idi:
- Size ödül vermek, benim için de onurdur İsmet Bey.
Birilerini rahatsız edeceğimi bile bile mikrofona yaklaştım:
- Paşam, ideallerimiz örtüşüyor. Ben, 28 Şubat'ı yürekten destekliyorum.
Ekonomi dalındaki ödülü, Sabah'tan Okan Müderrisoğlu kardeşim aldı.
* * *
Yılın Devlet Adamı Ödülü, bu yıl, CHP lideri Deniz Baykal'a verildi:
- Siyaset bayrağının yerlerde dolaştığı, siyasete umut bağlayanların azaldığı bir dönemde bu ödülün verilmesi çok anlamlıdır. Ama, yolsuzlukları siyasetle yeneceğiz, krizleri yine siyasetle ve birlikte aşacağız.
Yılın ‘‘üstün hizmet ve başarı ödülleri’’ dağıtıldı. Maliye Bakanı Sümer Oral, Vakıfbank Genel Müdürü Altan Koçer, DGM Savcısı Hamza Keleş, Prof. Tamer Müftüoğlu, TV-8, Çankaya Belediye Başkanı Haydar Yılmaz, genç işdamı Selim Gençler, Kadın Siyasetçiler Derneği Başkanı Yurdusev Arığ ve Milli Parklar Genel Müdürü Hüsrev Özkara ödül alan kişi ve kurumlardı.
* * *
Törenden sonra, koyu ve sıcak sohbetler başladı.
Cam terasın köşesinde ünlü savcılarımız Vural Savaş, Nusret Demiralp, Nuh Mete Yüksel vardı. İlerde eski bakanlar Barlas Doğu ve Şerif Ercan.
Sağ köşede Sezer Aygen, Sedat Örsel, Aycan Giritlioğlu, Salim Taşçı, Prof. Cafer Tayyar Sadıklar ve Sinan Aygün'ü gördüm.
Bayanların ağırlıklı olduğu bölümde, müthiş değerlendirmeler yapıldı:
- Dağlara taşlara ‘‘Karaoğlan’’ ve ‘‘Umudumuz Ecevit’’ diye yazılmıştı. O dönemin Ecevit'i ile bu Ecevit aynı mı? Egemenlik hakkımızı yitirdik.
- Hayır, hayır. O Ecevit olsaydı; ABD Başkanı, IMF ve Dünya Bankası'nın müdahalesi olduğunda mektupları yüzlerine çarpardı. Gölge etmeyin, derdi.
- Haşhaş yasağını kaldıran, sendikal hakları getiren, Kıbrıs'a çıkarma kararını veren biri, ‘‘Kemal Derviş'i biz gönderdik’’ diyen Dünya Bankası Başkanı'na, ‘‘Öyleyse alın, başınıza çalın’’ diye kükrerdi.
Hey gidi günler hey...
Ecevit'in seçim gezilerinde, her yerde bu kadınları görüyorduk. Şimdi sanki, o günlerine yanıyorlar... Şu sözlere bakın:
- Bir zamanlar Ecevit'in, özelleştirmeden önce özerkleştirelim dediği kamu kuruluşları ve Cumhuriyet'in 78 yıllık birikmiş değerleri tek tek elden çıkarılıyor. Üstelik Ecevit başbakan ve kendisi imza atıyor!
Kadınlar haklı... Ecevit'in bir ömür savunduğu ilkelere, şimdi Enis Öksüz sahip çıkıyor. Üstelik, nerdeyse ‘‘Hain’’ ilan edilip idam edilecek!
Paylaş