Paylaş
Geçen hafta bir cenazede izlediğim manzara gözlerimin önünden gitmiyor. Turgut Toker'in kardeşi vefat etti. Yıllarca bakanlık ve parti yöneticiliği yapan Toker, Demirel'den hiç kopmadı. Son olarak DTP kurucusu oldu...
Cenazeye Cumhurbaşkanı Demirel de geldi. Baba, bu görevlerini pek aksatmıyor. Asıl manzara, yolları ayrılan eski kadim dostlar arasındaydı. DTP Lideri Hüsamettin Cindoruk, tüm ekibiyle gelmişti; İsmet Sezgin, Mehmet Batallı, Refaiddin Şahin, Muhtar Mahramlı, Ayseli Göksoy, Mahmut Yılbaş, Gökberk Ergenekon, Özden Özbidun, Ankara İl Başkanı Cihat Emiroğlu ve arkadaşları. Biraz sonra DYP ekibi göründü; Necmettin Cevheri, Mehmet Gölhan, Ali Şevki Erek, Halit Dağlı...
Cevheri ve arkadaşları Toker'e başsağlığı diledikten sonra, DTP Lideri Cindoruk ve arkadaşlarını tek tek öpmeye başladılar. İşte tam o anda, Demirel'in bakışını yakaladım. Elimde film makinesi olsa, hemen çekerdim. Eski dostlar birbirlerine sarılırken Demirel, belli etmeden bu seremoniyi izledi. Bir ara dudakları titredi. Çok merak ettim, acaba içinden neler geçiyordu? Her gün siyasete eliyle soktuğu kadının kendisini ‘‘demokrasiyi yok eden dayatmacı gücün başı’’ gibi göstermesine nasıl tahammül ettiklerini mi merak ediyordu yoksa? Dikkat ettim, Cindoruk bıyık altından gülüyordu. Daha sonra kendisine sordum ve çok net cevap verdi:
‘‘Baba ne düşündü ise, ben de öyle düşünmüş olabilirim. Çok uzak olmayan bir süre içinde, bu kadından kurtulacağız... Onlar da kurtulacaklar. Ayrı kalmanın anlamı kalmayacak ki... Bunu düşünüp tebessüm ediyordum.’’
* * *
Cindoruk, ertesi gün ünlü sanatçımız Nejat Uygur ile karşılaştı. Uygur, sıkı sıkı tembihlerde bulunuyordu:
‘‘Ankara'da oyunumun galasına geleceksin Hüssam... Mutlaka bekliyorum.’’
‘‘Oyunun adı ne Nejat?’’
‘‘Zamsalak... Gel bak, çok beğeneceksin...’’
Cindoruk gülmeye başladı:
‘‘Gelirim gelirim... Arkadaşları da getiririm, ama bir şartla; Z'yi at.’’
Uygur, iki avucu ile ağzını kapattı:
‘‘Abovvv... Sen benden berbat adamsın be!’’
* * *
Cindoruk'tan ayrıldıktan sonra, Şahin Mengü ile karşılaştım. Mengü, 12 Eylül yasakları sırasında Hasan Bıyıklı ile birlikte Ecevit'in avukatıydı:
‘‘Bak, şu belgeyi oku... Eski Çalışma Bakanı Necati Çelik'i biraz önce mahkûm ettirdim. Perihan Sarı adındaki Çalışma Genel Müdür Yardımcısı'nı Danıştay kararına rağmen görevine döndürmediği için Ankara 29'uncu Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 750 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm edildi.’’
* * *
Bağımsız yargı arayışları içinde karamsarlığımızı yok eden bazı kararlar da alınıyor işte. Bu ülkede hukuk devleti kendini ancak böyle hissettirip halka umut verecek. Bazı enteller ve Refahlılar hücum ediyor, ama Başsavcı Vural Savaş da halkımızın gözünde böyle yürekli bir hukuk adamı. Yekta Güngör Özden ise bir simge. RP davası ne olacak diye sordum, işte cevabı:
‘‘Yasalar orada (Mahkemeyi gösteriyor), vicdan (eli kalbinde) burada...’’
Ceketimin düğmesini saygıyla ilikledim.
Paylaş