Paylaş
EŞİ benzeri olmayan bir ülkeyiz. Sürekli şokta yaşıyoruz: - Şok karar: Devlet sekiz bankaya el koydu.
- Şişli Emniyeti'nde canlı bomba şoku.
Af şoku. F tipi şoku. Entel aydınlar şoku. İhanet şoku. Yenilgi şoku.
Bitip tükenmeyen şoklara bir yenisi eklendi:
- FP'de şok: Fazilet bölünüyor.
Eeee, ne demiş atalarımız:
- Etme bulma dünyası!
* * *
Bu ülkenin huzuru, Erbakan'da odaklanan siyaset anlayışıyla bozulmaya başladı. Çünkü, ondan önceki sarsıntılar sistemin içinde çözümleniyordu.
Erbakan zihniyeti, rejimi hedef aldı. (Ben bu partiye oy verenleri asla eleştirmiyorum, kınamıyorum. Yöneticilerin gerçek niyetini kastediyorum.)
Öyle bir dönem yaşandı ki, Erbakan başbakanlık koltuğuna oturma olanağı bulabildi. Bu siyaset anlayışının asıl niyeti o zaman anlaşıldı.
28 Şubat sürecini unutmayın. O tehlikeli noktaya kolay gelinmedi.
‘‘75 yıldan bu yana ilk kez, devletin şekli sorgulanmak istendi.’’
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşlarını sarsmaya çalıştılar.
RP boşuna mı kapatıldı? Vural Savaş, FP'nin kapatılması için boşuna mı dava açtı? Kısacası, FP'deki son telaş ve sancıları iyi görmek gerekiyor.
FP yönetiminin af yasasında bile, ‘‘Rabbena hep bana, her şey Erbakan'a’’ anlayışı, parti içi dengelerde ipleri koparma noktasına getirdi.
Cemil Çiçek, durduk yerde mi patladı? Abdullah Gül, CHP Genel Başkanı Baykal'dan boşuna mı ders alıyor? Şu an siyasi yasaklı olan Recep Tayyip Erdoğan, bugünden yarınını garanti altına almak için Ankara'ya gelmedi mi?
Cemil Çiçek'in, laik cumhuriyete karşı olmayan bir muhafazakár olduğunu yakın dostlarım söylüyor. Abdullah Gül için, değişik duyumlar aldım. Aynı üniversitede görev yapan Atatürkçü bir öğretim üyesi şöyle demişti:
- Burada çalışırken, Erbakan'dan farklı tek bir yanı yoktu!
Recep Tayyip Bey birkaç yıl önce kendini şöyle anlatmıştı:
- Demokrasi benim için amaç değil, araçtır.
Şimdi ne değişti? O yine, ‘‘tramvayın ulaşacağı durağa bakıyor’’ ve bence bal gibi takıyye yapıyor.
* * *
FP yol ayrımında.
FP uzmanımız Turhan Yılmaz da, ‘‘Erdoğan ve Gül kopma sinyali verdiler’’ demişse, sular geriye dönüşü olmayan mecraya girmiş demektir.
Bakıyoruz da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek bile batan gemiden mal kapmaya çalışıyor. Başkenti yaptı etti. Güzel Ankara'yı cadde, sokak çirkinleştirdiği yetmezmiş gibi, bir de parti kurmaya kalkışıyor.
Asıl şok bu! Önce Ankaralılar rahmetli İsmet Paşa gibi haykırmalı:
- Hadi canım sen de!
Sonra da Erbakan, çağırıp azarlamalı:
- Hadi ordan... Hadi, hadi...
Paylaş