Paylaş
Başbakan Ecevit'in ABD gezisi, Türkiye için büyük önem taşıyor. Sarılacak yaralarımız var... Hatta, Körfez Savaşı'ndan alacağımız var.
Ama, biz oradan medet umarken, ABD yönetimi de, başta Kıbrıs olmak üzere bizden ödünler koparmak istiyor.
Ben Ecevit'in Kıbrıs'ta ödün vereceğine asla inanmam. Benim bildiğim Ecevit, Kıbrıs Türkleri'nin Atatürk'ü sayılan Denktaş'ı kesinlikle silip atmaz. Denktaş'a, yani Kıbrıs Türkleri'ne rağmen de karar almaz!
Ecevit, Kuzey Irak dosyasını masaya yatıracak... ABD yönetimi, Heybeliada Ruhban Okulu'nu karşısına çıkaracak. Eğer, Ruhban Okulu'nun açılmasına izin verilecekse, Clinton'ın Yunanistan'a şunu kabul ettirmesi gerekir:
‘‘Batı Trakya'da, baskı altında yaşayan Türk azınlığının da aynı ölçüde inanç ve ibadetlerini serbestçe yapıp, müftülerini kendilerinin seçmelerini garanti edecek, okul kitaplarındaki Türk düşmanlığına son vereceksiniz.’’
Deprem acısı, bir umut kapısı açtı. Türk-Yunan dostluğu buradan bu denge ile geçebilir. Tek taraflı istekler, ödün demektir.
Yunan esaretini tüm hışmıyla yaşamış Rumelili bir ailenin çocuğu olarak, içimdeki endişe ve kuşkuları yüksek sesle dile getiriyorum.
Ecevit'in yola çıkacağı an yaşanan olay da, beni derinden sarstı...
Uğurlamayı izleyen arkadaşımız Şaban Sevinç, Esenboğa dönüşünde sordu:
‘‘Abi, Bülent Bey hasta mı?’’
İrkildim... Sustum. Sözün nereye geleceğini bekledim:
‘‘Basın toplantısı yaptığı salona girdiği andan itibaren rahatsız gibi bir izlenim aldık. Örneğin, 26 Eylül'ü 26 Ağustos ile karıştırdı.’’
İçim birden cız etti...
‘‘Hem de yazılı metinden okudu... Her zamanki gibi başladı. Notlarına bakarak konuşmaya başladı. Bir ara, ‘30 Ağustos Zafer Bayramı'nda yurtdışında olacağım' deyince şoke olduk. Ne dediğini anlayamadık, şaşırdık.’’
- Kimse uyarmadı mı? Hüsamettin Özkan yanında değil miydi?
‘‘Yoktu abi... Devlet Bahçeli ve Cumhur Ersümer iki yanında oturuyordu. Onlar da şaşırdılar. Heyetteki Ahmet Özal, diğer milletvekillerine dönüp, ‘ne oluyor?' dercesine baktı. Buz gibi bir hava eserken Bülent Bey, ‘TSK ve aziz milletimizin Zafer Bayramı'nı şimdiden kutluyorum' diye devam etti.’’
- Peki Rahşan Hanım da yok muydu?
Şaban, olayı en küçük ayrıntısına kadar anlattı:
‘‘Rahşah Hanım uzaktaydı, kapıya yakındı. Daha sonra, herkesin hayret dolu bakışlarından hatasını anlamış olmalı ki, Bülent Bey özür diledi.’’
Yanlış bilmiyorsam, Ecevit 1925 doğumlu... Geçen yıl da, ‘Ecevit hasta' diye yoğun söylentiler vardı. Hatta, Ankara Kulisi programına geldiğinde, NTV Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in odasında sohbet ederken sözü buraya getirmiştim. Program sırasında, canlı yayında da sormuştum:
‘‘Efendim, sağlığınız nasıl? Kulislerde çeşitli söylentiler yayılıyor.’’
Gülerek yanıt vermişti:
‘‘Çok şükür sağlığım yerinde. Bunu, belli çevreler özellikle yaymak istiyor olmalılar. Dediğim gibi, Allah'a şükür sağlığım yerinde.’’
Söylentiler yine de dinmedi. Geçenlerde bir siyasetçi anlattı:
‘‘ABD Savunma Bakanı ile görüşmesinde, ‘İstanbul'a gidecek misiniz?' diye soruyor. Konuk bakan, ‘İstanbul'a gitmiyorum' diyor. Bir süre sonra, ‘Buradan İstanbul'a mı geçeceksiniz?' diye yeniden soruyor. Konuk bakan, gitmeyeceğini yineliyor. Görüşmenin sonunda bir kez daha soruyor. Adam çok şaşırıyor. Çevresine şöyle bir bakıyor ve susuyor.’’
Dilerim, sağlıkla gider. Sağlıklı görüşmeler yapar.
Ve sağ salim döner.
Paylaş