İsmet Solak: Bizim diyarın söylencesi

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

1999 yılı başında, Başbakan Bülent Ecevit, ‘‘Ahmet Yesevi'den Hacı Bektaş Veli'ye’’ uzanan belgeselin startını vermişti.

Gazi Üniversitesi'nin o dönemdeki rektörü Prof. Enver Hasanoğlu, İletişim Fakültesi Dekanı Alemdar Yalçın ve arkadaşları bize yeni kurulan araştırma merkezinin dergisinden ikişer adet dağıtmışlardı.

Bu dergileri Kırklareli'ndeki evimin kütüphanesinde buldum.

* * *

Doç. Belkıs Temren'in Seyyid Ali Kızıl Deli Sultan söylencesi beni çok sardı. Sultan ve arkadaşları, Rumeli'ye ilk geçen Türkler.

Kırkpınar güreşlerinin başlangıcı da bu kırk dervişe dayanıyormuş.

Seyyid Ali Sultan rüyasında Hz. Muhammed'den talimat alıyor. Hacı Bektaş Veli'ye gidiyor ve kırk derviş Rumeli'ye geçiyorlar.

Çanakkale'nin Çardak yöresine geliyorlar. Tam boğazın önüne.

Kendilerini karşıya geçirecek Rum salcılar bunlardan ürküp kaçıyor.

Söylenceye göre, Seyyid Ali Sultan kucağına kum doldurup denize saçıyor.

Rüstem Gazi de bu kum tepeciklerine basa basa denizde yürüyor.

Salcılar bunu görünce dönüp hepsini karşıya geçiriyorlar.

Çanakkale Boğazı'ndaki bu kum yığınının Lapseki yakınında hálá bulunduğu söyleniyor.

Trakya'da köy, kasaba yürümeye başlayan dervişler kimsesiz çocukları da tutsak alıp devşirme yapıyorlar.

Bir kadın oğlunu istiyor. Seyyid Ali Sultan, ‘‘Oğlun kim’’ diye sorunca, kadın ‘‘Dimitri’’ yanıtını veriyor. Seyyid Ali Sultan, ‘‘İsmiyle bulamazsın. Bak şu çocukların içinde bul ve ayır oğlunu’’ diyor.

O günden sonra yörenin adı Bolayır diye anılıyor.

Karşılarına bir nehir çıkıyor. Suları gür. Birbirlerine tutup geçmek için karşı tarafa ip salıyorlar.

Bu yörenin adı İpsala olarak anılıyor.

Bir yerde yiyecek arıyorlar. Rumlar zehirli et veriyor. Dervişin biri, ‘‘Bu mal, kara, yemeyelim’’ diyor.

Yörenin adı hálá Malkara diye anılıyor.

Susadıklarında Mehmet Gazi bir keramet gösterip yere vuruyor ve su çıkıyor. Dervişler, ‘‘Mehmet Gazi hayırı buldu’’ diye seviniyorlar.

Orası hálá Hayrabolu diye biliniyor.

* * *

Güneşten korunmak için Seyyid Ali Sultan bir yere çubuk dikiyor. Burada ulu bir çınar büyüyor. Dedeağaç diye anılıyor.

Şimdiki Yunanistan'ın içinde kalan bir kaleyi fethediyorlar. Yumuşak toprakta ilerleyemeyince Seyyid Ali Sultan, ‘‘Gömülün içine toprağın’’ diye emir veriyor.

Burası da Gümülcine olarak anılıyor.

Sonunda kırk derviş bir çayırda şehit düşüyorlar. Her şehidin düştüğü yerde bir pınar fışkırıyor. Burası da Kırkpınar olarak anılıyor.

Bu söylence ile Ahmet Yesevi'den Edirne'ye uzanan sevgi yolunda yürüyüp gidiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları