Paylaş
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, güya partide olup bitenleri anlatacaktı. Ne mümkün! Randevumuzun üstüne 'Devlet Krizi' düştü:
- Neler oluyor İsmet? Sen ne diyorsun bu işe?
- Ne diyeyim Deniz Bey? Olan, Türkiye'ye oluyor:
İki ay kadar önce, Ecevit için, ‘‘Zamanı geldi... Çekil’’ diye yazmıştım.
Zamanı çoktan gelmiş de geçiyor! Gelelim Baykal'ın tespitine:
- Bu bir mizaç patlamasıdır! Başbakan'ı ikimiz de iyi tanıyoruz...
* * *
Baykal'a ‘‘CHP'de neler oluyor?’’ diye sormak yerine, ‘‘Türkiye'ye neler oluyor?’’ diye sormak zorunda kaldım. Uzun uzun anlattı, notlar aldım:
- Bu bir bitiştir, çürüyüştür... Üzüntü ve kaygı verici bir manzaradır. Bu sıkıntıları bir köklü tazelenmeyle aşmak zorundayız. MGK'da yaşanan bu tablo, Cumhuriyet tarihinde ve bir başka ülkenin MGK benzeri kuruluşlarında görülmüş, yaşanmış şey değildir. Devlet adamlığına da uymaz.
- MGK, devletin çatısıdır. Bu kuruluşa protokol ve gelenek egemendir; kural, nezaket ve zarafet egemendir. Şimdi yara almıştır. Böyle kurumlar varlıklarıyla ve çalışmalarıyla topluma güven verirler. MGK, adeta devletin bayrak dalgalandırmasıdır. MGK toplanınca işler yürüyor demektir. Peki bu!
Baykal, ısrarla Başbakan'ın davranışını eleştirdi:
- MGK ilk kez toplanamamış ve dağılmıştır. Başbakan, ağır devlet krizi içinde olduğumuzu ilan etmiştir. Fakat krize neyin yol açtığı konusunda bir açıklama yapmamıştır. Ve bu krizin Türkiye'ye çok ağır bir bedeli olmuştur.
- 5 milyar doların üzerinde döviz çekilmiş, ekonomi yeniden sarsıntıya sokulmuştur. Faiz yüzde 700'e tırmanmış, borsa dibe vurmuştur. Ve sakin bir siyasi ortamda yapılması gereken iç borçlanma ihalesine darbe vurulmuştur.
- Fevri bir tepki... Bir siyaset adamının, bir ülkeye daha ötede zarar vermesi mümkün değildir. Bir siyaset adamının ülkeye verebileceği en yukarı düzeydeki zararlardan birisi ortaya çıkmıştır. Anlamak mümkün değildir.
* * *
Deniz Bey'e, ‘‘Bundan sonra neler yapılmalı?’’ diye sordum:
- Türkiye hem yolsuzluklarla mücadele etmek, hem de bunu usullere uygun, kurumsal ve hukuksal çerçevede yapmak durumundadır. Bu hem araştırılmalı, hem de cadı kazanı kaynatılmasına fırsat verilmemelidir. Türkiye, herkesin suçlandığı bir cadı kazanı sendromunun ortaya çıktığı ve herkesin korkuya teslim olduğu, gelecekten endişe duyduğu bir tabloya sürüklenmemelidir.
Cadı kazanı uyarısı çok yerinde. Toplumu korku sarması da tehlikeli:
- Türkiye'de yolsuzlukla mücadele siyaset düzeyine taşınmalı ve siyasi dayanak noktaları ortaya çıkarılmalıdır. Bankalarla ilgili sorumlu siyaset adamları hesap vermelidir. Bu Enerji Bakanı, hemen oradan alınmalıdır.
- Türkiye artık bugünkü hükümetin çizgisinin ötesine geçilmesini talep etmektedir. Bu çizgi yolsuzlukları idare etme çizgisidir.
Bu Baykal, farklı kulvarda... Sezer çizgisine yakın duruyor. Uyardım:
- Deniz Bey... Korkarım, Bülent Bey şimdi size de kızacak(!)
Güldü... CHP'ye katılan gençleri anlattı ve sohbeti şöyle bağladı:
- Zamanı geldi. Şimdi, CHP geliyor!
Paylaş