Baba nasihatı: Birbirimize ‘mukayyet’ olalım...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Ankara Kulisi'ni bugün Arap Yarımadası'nın güneyine taşıdık. Oman Sultanlığı'ndayız. Coğrafya atlasında, Basra Körfezi'nin en altındaki ülke.

Yemen, hemen güneyde kalıyor. Uzak dedemin, yani annemin büyükbabasının, rahmetli Palabıyık Mehmet dedemin 7 yıl esir yaşadığı topraklar...

Oman değişik bir ülke.. Arap, ama Afrika'yı andırıyor. Arap, ama Hindistan'a benziyor. İnsanlar sanki daha bir sıcak, ülke sanki daha bir değişik. Üstelik çok gelişmiş.

Oman Devlet Başkanı Sultan Kabus Bin Said... Başkent Muskat'ı 20 yıl içinde çağdaş bir mimari anlayışla yeniden kurmuş... Herşey pırıl pırıl.

Çöle 20 yılda hayat vermiş. Bütün bunları 27 yıl önce babasını tahttan indiren Sultan Kabus gerçekleştirmiş. Fakiri-zengini ile bu ülkede yaşayan tüm insanlar Sultan'ı çok seviyor ve şimdiden, ‘‘Ya sonrası?’’ endişesiyle kaygısını dile getiriyorlar. Sultan Kabus, henüz 60'ında bile değil.

Bu ülkeye pazartesi sabahı geldik. Uçağımız kalktığında, Seçkin Türesay, ‘‘Biz şimdi bir yere gidiyoruz. Peki, bu gezi Türkiye'ye ne gibi avantajlar sağlar?’’ diye sordu. Ben de önümüzde oturan Kurtul Altuğ abimize aynı soruyu aktardım. Omuz silkti. Rahmi Turan da dinliyordu. ‘‘Vallahi gidip görmeden bir şey söylemek yanlış olur’’ dedi. İşte tecrübe bu!

Akşam yemeğinden sonra kaldığımız otelden çıkıp, yürüyüş yaparken yanımıza bir otomobil geldi ve durdu. İçinden sevinerek ve gülerek inen üç genç çıktı. Selamlaştık, sohbete daldık. Ayaküstü öyle ilginç şeyler anlattılar ki, Kurtul Altuğ bana dönüp, ‘‘Bak gördün mü? Baba buraya boş yere gelmez arkadaş. Ah şu genç siyasiler de bunu görebilseler ve uygulayabilseler’’ dedi.

Türkiye öyle bir hale geldi ki, genç girişimciler ele-avuca sığmıyor. Nereye gitsek umut ve azimle karşımıza çıkıyorlar. İşte Hamdi Bağdatlı bunlardan biri ve Oman'da onunla sohbet ediyoruz. Neler anlatıyor neler: ‘‘Oman insanları Arap ülkeleri içinde en çağdaşı, en gelişmişi, en kalkınmışı... Kalkınmışlık insani açıdan... Kazancın halkın hizmetine kral veya sultan tarafından en çok sunulduğu yer.’’

Bunu zaten görmüştük ve hayretle izliyorduk. Hamdi devam ediyordu:

‘‘Oman'da 30 yıllık petrol rezervi kaldı. Ama biten her kuyunun yerine, yeni açılan her kuyudan petrol çıkıyor. Üstelik çok büyük bir doğalgaz rezervi bulundu. Afriya'nın pırlanta pazarlaması burada yapılıyor. Burada platin, bakır, her türlü maden var. Nereyi kazmışsa bir maden ocağı.’’

Kurtul Altuğ'un, ‘‘Bakın gördünüz mü?’’ diye sorduğu işte buydu.

Boşuna gelmemişiz... Rusya bir gün ‘‘Kestim doğal gazınızı’’ dediğinde eğer Oman devreye girerse, kesilse de bir şey ifade etmez.

Devlet adamlığı dediği bu... Kurtul abi bunu vurguluyor, ‘‘diğer siyaset adamları da bunu görebilse’’ derken.

Türkiye'nin üre gübre ihtiyacı var.. İGSAŞ Genel Müdürü Feridun Güray heyette demek ki bu yüzden gelmiş. İşadamları buraya büyük ilgi gösteriyor.

Heyetimiz kalabalık... YÖK Başkanı ve dört üniversitenin rektörü de burada. Üniversitede ders veren hocalarımız var. Ama işveren sayısı az. Abdullah Karadağ adlı bir işadamımız 6 fabrika yapmış. İkisi deterjan, biri yağ, diğeri asit fabrikası. İnşaatları devam ediyor.

Burada müthiş servet var, maden var, en az Türk'ün olduğu yer de galiba Oman. İşte Demirel bu yüzden buraya gelmiş olmalı. Zaten Oman Sultanı yıllar önce Gebze'de bir malikâne yaptırmış, oturamadığı halde tamamlamış ve orada bir de vakıf kurmuş. Buradaki Türkler için en önemli sorun sponsor bulmak. Omanlı bir güvence verince Türkler iş yapabiliyor ama, biraz para kazanınca sponsorlar bizimkileri yolmaya başlıyor.

Demirel, Oman'a doğru havalandığımızda, ‘‘Uğurlar olsun’’ diyerek elimizi sıkarken, Seçkin Türesay ve ikimizi yan yana görünce gülmeye başladı:

‘‘Birbirinize mukayyet olun.’’

İçerde ve dışarda birbirimize mukayyet olsak zaten her işimiz rayına girer.

Yazarın Tüm Yazıları