Paylaş
Çimkent
3 günlük Asya maratonunu tamamladık. Yol boyunca ve yoğun toplantılarda Demirel'in temposuna ayak uyduran resmi heyeti gözlerken, ‘‘Yetişkin insan gücü’’ potansiyelimizle gurur duydum.
Demirel, her görüşmeden sonra, Özel Kalem Müdürü Elçi Ender Arat'ı çağırıp, ikili görüşmeleri zapta geçirdi. Arat da, aldığı talimatlara göre hemen yeni hazırlıklara başladı.
Dışişleri'nin bu dönemdeki kadrosu dört dörtlük.. Her biri kendi uzmanlık alanında birikimli ve deneyimli müsteşar yardımcıları tıkır tıkır işleri götürdü; Müsteşar Yardımcıları Yaman Başkut ve Necati Utkan, TİKA Başkanı Tugay Özçevi, Almati Büyükelçimiz Kurtuluş Taşkent ve bu ekibin çıtasını yükseltmek için çırpınan İlhan Yiğitbeşoğlu, Sevinç Dalyanoğlu, Aykut Çetirge ve Sencer Özsoy namludan çıkacak fişek gibi hazır bekliyordu.
Bir de Çankaya ekibini ekleyin; Başyaver Reha Taşkesen, Danışmanlar Ahmet Acet, Feridun Sinirlioğlu ve Mehmet Ali Bayar.. Baba'nın her sağlık sorununa koşturan Prof. Osman Müftüoğlu, Koruma Müdürü Şükrü Çukurlu, Basın Merkezi Müdürü Figen Türkvan... Bu yıl Köşk'te göreve başlayan bizim Bülent Hiçyılmaz bile elindeki makineyle bu tempoya ayak uydurmuş.
* * *
Heyette YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz, DPT Müsteşarı Prof. Orhan Güvenen, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, Vakıflar Genel Müdürü Mustafa Keten, THY Genel Müdürü Yusuf Bolayırlı ve üst düzey çok sayıda bürokrat da vardı. Gazeteci sayısı bu kez daha azdı.
EKA İnternasyonel Dergisi'nin son sayısı Kalkınma İçin İşbirliği'ne ayrılmıştı. Muharrem Özgüven, Demirel'in her görüştüğü devlet başkanına bu güzel dergiyi keyifle sundu.
Son günümüzü bir kültür deryasında geçirdik. Sabah erkenden Çimkent'e geçtik. Ancak Baba, Nazarbayev'in özel uçağındaydı. Ayrıca, devlet bakanları Prof. Ahat Andican ile Metin Gürdere, Büyükelçi Taşkent, Başyaver Taşkesen ve Prof. Müftüoğlu da aynı uçaktaydı. Çimkent'ken Türkistan'a heyet üçe bölünerek gitti. Cumhurbaşkanı ve bakanlar ayrı helikopterlerle, biz Antonov-24 uçağına doluştuk. Doğruca, Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesine geçtik. 1200'lü yılların ‘‘Büyük âlimi, mutasavvıf, din bilgini’’ bir Türkmen hocası Ahmet Yesevi... Etkileri Demirel'in deyimiyle, ‘‘Asya-Anadolu-Balkanlar arasında bir kültür köprüsü’’ olarak hâlâ sürüyor.
* * *
Yesevi'nin Timur tarafından yaptırılan türbesi Sovyetler'in bu bölgeyi sulama sahası yapması yüzünden yıkılmak üzereydi. Türkiye, devlet olarak işe el attı. Yıl sonunda her şey bitecek. Zaten kurtulmuş durumda. Demirel, ‘‘Bu 5. ziyaretim’’ derken bana baktı. Benim de 4. ziyaretimdi. Türk mimar ve ustalarının tamir ettiği türbe sadece Yesevi'ye değil, onun Anadolu'daki öğrencileri sayılan Hacı Bektaşi Veli'ye; Ahi Evran, Balım Sultan, Yunus Emre, Şah Kulu ile Balkanlar'daki Sarı Saltık ve Gülbaba'ya da saygıydı.
Hoca Ahmet Yesevi'nin adını taşıyan Türk-Kazak üniversitesi de Türkistan'da... 15 bin öğrenci okuyor. Türkiye bu güne kadar 50 bin dolar yatırım yaptı. Üniversite kampusu 10 yıl içinde tamamlanacak. Demirel, ‘‘Çağın gereklerine uyarak, ortak eserlere böylece sahip çıkmış oluyoruz’’ diyor. Dönüşte, Prof. Osman Müftüoğlu'yla sohbet ediyoruz:
‘‘Olaylardan ders almak başlıklı yazını okudum. Diyabetle ilgili Cumhurbaşkanı'nın yaptığı büyük hizmeti çok iyi anlatmışsın. Biz de Numune Hastanesi olarak ABD'nin en ünlü diyabet kliniği Harward Joslin Clinic'in Başkanı Kenneth Jr. Quickel'i Türkiye'ye getirdik. Bu işbirliği gelişiyor.’’
Ne güzel.. Türkiye yerinde duramıyor ve sürekli ilerliyor.
Paylaş