Paylaş
Avrupa Birliği için aday ülke olduğumuz sırada biz Düsseldorf'un ilginç bir yöresindeydik.
Cadde boydan boya Türk işyerleri ve dükkánlarıyla doluydu. Daha çok da Bayburtluların ağırlık kazandığı bir yerdi.
Oruç bozmak için Ali Baba'nın küçük dükkánına doluşan Türkler, ya çorba içiyordu, ya da zeytinle oruç açıyordu. Burada tatlısından tuzlusuna, böreğinden çöreğine Türkiye'de olan her şey vardı.
Ali Baba bize de ikram etti. Erol Tuncer, Bayburtlu bu hemşerisinin sülalesini tanıyordu:
‘‘Ali Baba'nın tüm yakınları eskiden CHP'liydi.’’
Eskiden CHP'li... Ya şimdi?
Ali Baba, hacca gitmiş, buradaki Bayburtlular belli ki Milli Görüş'ün yaylım ateşi altında siyasi tercihlerini değiştirmişlerdi.
Veya bana öyle geldi. Yine de o Türk insanının sıcak ilgisi Ali Baba dahil, hepsinin yüreğinden fışkırıyor, bakışlarına yansıyordu.
Freudenberg'e giderken bu sıcaklık hálá içimdeydi.
Gustav-Heinemann Akademisi'ne yerleştik.
Almanya'nın bir dönemine damga vurmuş, cumhurbaşkanlığı yapmış Heinemann, bu şirin beldeye Sosyal Demokrat Parti mensuplarının eğitimden geçmeleri için bu akademiyi yaptırmış.
Bizim dışımızda çeşitli yerlerden gelmiş müzik hocaları ve müzik adamları ayrı bir eğitimden geçiyordu.
Biz sağdaki binaya yerleştik.
* * *
Düsseldorf'taki söyleşinin aksine burada bir seminere katıldık.
Düsseldorf'ta üniversitedeki söyleşide burada yaşayan Türkler'in her rengi vardı. PKK yanlısı da, Aleviliği öne çıkaran da, Milli Görüşçüler de, sosyal demokratlar da bize soru yönelttiler.
Freudenberg'deki akademide Niyazi Şahin semineri yönetti, sağına Erol Tuncer'i, soluna beni aldı. 25-30 katılımcıyla Türkiye'de siyasi partilerin tarihsel gelişimi, Sosyal Demokratlar'ın son durumu ve basın özgürlüğü konularını soru-cevap olarak tartıştık.
Örneğin, Cumhuriyet Gazetesi Avrupa Temsilcisi olan Araştırmalar Merkezi Basın Müşaviri Güray Öz, daha çok basın özgürlüğü üzerinde durdu.
Maden çırağı olarak gelen, teknik eleman olarak çalışan SPD üyesi Recep Sert şimdi emlak işleriyle uğraşıyor. Sert'in soruları partilerin lider sultası, delege uygulamaları ve basının partilere olan mesafesi ile ilgiliydi.
Yakup Osman Çelebioğlu, Çaykaralı bir öğretmen. Almanya'da çalışanların siyasi partilere katılım hakkı olmasının çok yararlı olduğunu vurguladı, ‘‘Neden Türkiye'de memurlar partilere serbestçe giremiyor?’’ diye sordu.
* * *
Ali Adıgüzel, solun birleşememe nedenleri üzerinde durdu. Ayrıca, Kemalist düşünceye yönelik yıldırma ve sindirme eylemlerini kınayarak, ‘‘Öldürülenlerin katilleri yakalanamıyor. Kışlalı'nın katili yakalanabilecek mi?’’ sorusunu bana yöneltti.
Yasemen Koçer ve eşi Nusret Koçer sendikal sorunlar üzerinde durdular. İsmail Parıltı cumhurbaşkanı adayı olmak istiyordu. Vural Emre 1962 yılından beri buradaydı. Nuran Ertem SPD'de kadınlar kolu yöneticisiydi. Kazım Aslan, Süheyla ve Metin Akanlar, Şansinem Şahin, Cafer Kalpaklı ve Musa Teyhani ile soru-cevap saatlerce tartıştık.
Tam bir akademik seminerdi.
Avrupa Birliği'ne aday olurken buradaki siyasi partilerin bugünkü konuma nasıl geldiklerini daha çarpıcı ve gerçekçi bir örnekte bizzat yaşadık. Darısı bizim başımıza!
Paylaş