Paylaş
Özellikle ‘Kısa vade’, ‘Orta vade’ ve ‘Uzun vade’ gibi kavramların belirsizliğinden hiç hoşlanmazdı. O yüzden meşhur lafını söylemişti: ‘Uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız.’
Hafta içinde önce bir dostumla Twitter üzerinden mesajlaşırken, sonra da birkaç görüşmede ‘Barış süreci’nin hangi vadede tamamlanacağı konusu tartışıldı.
Kişisel olarak benim, Türkiye’nin Kürt sorununu ilanihaye sürdürme lüksü olmadığına, bu sorunu mutlaka çözeceği konusunda bir şüphem yok. Bir gün çözülecek.
Ama ne zaman çözülecek? Hangi vadede?
Milliyet’in yayınladığı görüşme notlarında Abdullah Öcalan, eldeki fırsatın öneminden ve tarihiliğinden söz ediyor, ‘Kaçırmamalıyız’ demeye getiriyor, ‘Eğer yine olmazsa artık Apo’yu öldü kabul etsinler, ben yokum’ diyor.
Öcalan’ın bir önceki görüşmede de, ‘Yaşlandım, ölmeden barışı ve çözümü görmek istiyorum’ dediği gazetelere yansımıştı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu ‘vade’ endişesini duyanlardan. ‘Bir an önce bitmeli’ diyor.
Pek çok siyasi analizci, önümüzdeki yıl gireceğimiz ikili (büyük olasılıkla üçlü) seçim sürecine dikkat çekerek, ‘çözüm’ün bu seçimlerin atmosferine girilmeden gerçekleşmesini veya geri dönülemez bir yola girmesini elzem görüyor.
Geçen gün BDP’den gelen heyetle görüşen PKK’nın fiili lideri Murat Karayılan da vade endişesi yaşayanlardan. Ama onun endişesi tersten. Fazla acele edilmemesini istiyor, Türk medyasına zaman zaman yansıyan, ‘Bu iş tamam, birkaç ay içinde PKK dağdan inecek’ havasını eleştirmeye devam ediyor.
Gerek Öcalan’ın ve gerekse Karayılan’ın eğer çözüm gerçekleşmezse kanlı bir savaşın geleceğini söyleme gereği duymaları, sadece pazarlık masasına yönelik bir tehdit değil.
Bunun böyle olduğunu bu sorunun geçmiş aşamalarından da biliyoruz. Geçen yıl uzun bir aradan sonra en çatışmalı yıllardan biri oldu. Neden sanıyoruz?
Karayılan daha da ileri gidiyor, ‘Bahar geldi, birkaç hafta sonra saldırmamız için elverişli ortam da olacak’ diyor; kendince hükümeti bu yolla sıkıştırdığını düşünüyor.
Hükümet, biraz da sürecin doğası gereği, elindeki kartları kendine bir hayli yakın tutuyor, yandan uzananların onları görmesini istemiyor. O yüzden hükümetin veya Başbakan Erdoğan’ın nasıl bir vade öngördüğünü bilemiyoruz. Ama sorulsa tercihinin yarın sabah PKK’nın silah bırakıp dağdan inmesi olduğunu söyleyecektir Başbakan.
Uzun lafın kısası şu galiba: ‘Çözüm süreci’ne neresinden baktığınız çok büyük önem taşıyor.
İyimser olmamız ve çözümü iyimser biçimde aramamız için pek çok somut sebep var.
Ama eğer şüpheci ve kötümser biriyseniz, sürecin şu ana kadarki yürüme biçimi size kötümserlik yapıp bunu da etrafa yaymanız için pek çok malzeme verecektir.
Ben iyimserim. Fakat bu vade meselesi önemli.
4. Yargı Paketi Meclis’e indi
Türkiye’nin on yıllardır konuştuğu ama çözemediği bazı çok önemli temel meseyi çözen bir paket 4. Yargı Paketi.
Bu paket yasalaştığında, ifade özgürlüğü başta olmak üzere pek çok alanda Türkiye Avrupa insan hakları standartlarına biraz daha yaklaşmış olacak.
Daha önce de yazdım; bu paketin eksik bıraktığı, o yüzden de bizi yine de Avrupa standardından uzak tutmaya devam edecek başka şeyler de var hayatımızda.
En basiti, ‘örgüt üyeliği’ suçlaması. ‘Örgüt üyeliği’ni şiddetle bağlantılandırmamaya devam edersek, KCK davalarında olduğu gibi binlerce insanı içeri tıkmayı da sürdürürüz.
Türkiye yasalarındaki muğlaklıkları giderebildiği ölçüde Avrupa standardına yaklaşacak. 4. Yargı Paketi umarım bir an önce yasalaşır ama dediğim gibi, daha yapacak çok iş var.
Paylaş