Paylaş
Bu uzlaşma ortamının doğması için 246 vatandaşımızın ölmesine neden olan vahim ötesi bir darbe girişimi yaşamamız gerekti.
Geçmişe dönüp ‘Ama o zaman herkes bize düşmandı, bir tek onlar vardı elde’ diye konuşmak da, ‘Yolsuzluk iddialarını ciddiye almasa mıydık’ diye sormak da anlamsız; geleceğe bakmalıyız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düzenlediği liderler zirvesi sonrası ortaya çıkan mini anayasa paketi ihtimali ve bu pakette yargı bağımsızlığı ile tarafsızlığını sağlayacak düzenlemelerin yer alacağı haberleri gerçekten heyecan verici.
Yargının bağımsızlığını ve bir yerde hesap verebilirliğini sağlamamız lazım. Bu olmadan Türkiye’de ‘adalet’ tartışması bitmez, adında ‘adalet’ kelimesi olan partilerin de arkası kesilmez. Ama düzenleme yapmamız gereken yegâne alan yargı değil. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Bayındırlık Bakanlığı’na, Tarım’dan Maliye Bakanlığı’na kadar bütün idari teşkilatımızı yeni baştan kurmamız, bu devlet organlarının ele geçirilememesi için gereken tedbirleri almamız gerek.
“Ele geçirilemesin” derken polisiye tedbirlerden, istihbarat teşkilatlarının kişiler hakkında daha detaylı fişleme yapmasından söz etmiyorum.
Kurumlarımızın gücü de sınırlanmalı, bu kurumsal gücü kullananların liyakatsiz kişilerden seçilmesi de engellenmeli. Ama aynı zamanda ‘devlet memuriyeti’nin kendi başına bir kast haline gelmesinin de önüne geçilmeli. Partilerimiz bu gibi konuları açık dille konuşacak olurlarsa görecekler ki uzlaşabilecekleri zemin kavga ettikleri zeminden çok daha geniş.
Hadi, başladınız, sonunu getirin.
ÖMER DİNÇER’DEN ÖNEMLİ TAVSİYELER
GEÇEN hafta eski bakan, eski milletvekili ve daha önemlisi AK Parti’nin ilk yıllarında hazırlanan kamu yönetimi reformunda büyük emeği olan Ömer Dinçer’i hatırlatmıştım bu köşede. Dinçer birkaç gün önce Habertürk gazetesindeki köşesinde, darbeden sonra alınması gereken önlemleri ve yapılması gereken reformları anlattı.
Dinçer’in çok önemli yazısının ilgili bölümünü aktarıyorum: “Merkezi güçlendirecek kararlardan kaçınılmalıdır. Aksine çevreyi güçlendiren ve yapabilir kılan bir yaklaşım daha doğru olur.
Bugün yaşanan devlete sızma ve yeteri kadar güçlendikten sonra meydan okumaya tekrar muhatap olmamak için merkezi idarenin küçültülmesi önemli bir strateji olacaktır.
Merkezi idarenin uygulama yetkileri devredilirken, planlama ve denetleme gücü pekiştirilmelidir.
Bunun için ‘Kamu Yönetimi Temel Kanunu’ tekrar gündeme getirilebilir.
Normal süreçte gerçekleştirilmesi mümkün görünmeyen Kamu Personel Rejimi ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu değiştirilmelidir.
Devlet memurlarına sağlanan imtiyazlar, özel sektör dahil bütün çalışma hayatının kalitesini bozmaktadır. Bunun kısa sürede gerçekleştirilmesinin zor bir karar olduğunu biliyorum ama AK Parti’nin ilk iktidar döneminde dile getirdiği tek çalışma hayatı ve İş Kanunu politikası tekrar hatırlanmalıdır. Atama, istihdam etme ve terfi uygulamalarında modern yönetim teorilerinden yararlanılarak ehliyet, liyakat ve performans ölçülerini esas alan bir yeni sistem tasarlanmalıdır.
Ayrıca kamu yöneticilerinin hesap verme sorumluluğu yeniden düzenlenmelidir.”
16 TEMMUZ DA DEMOKRASİ BAYRAMI OLSUN
SABAHIN köründe, Alametifarika reklam ajansının kurucularından, sevgili arkadaşım Serdar Erener’den bir mesaj geldi.
15 Temmuz’u Şehitler Günü ilan ettik haklı olarak, o şehitlerin en dramatik ölümlerine sahne olan İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nün de adını Şehitler Köprüsü olarak değiştirdik.
Ama o şehitler durduk yerde ve boşu boşuna ölmediler. Alametifarika o yüzden, 16 Temmuz gününün de Demokrasi Bayramı olmasını teklif ediyor; hatta ajansın tasarımcıları emoji olarak da kullanılabilecek bir de simge tasarlamışlar Demokrasi Bayramı için.
Serdar Erener’in mesajı geldiğinde otomobilimle İzmir’den Çanakkale’ye doğru hareket halindeydim, Menemen çıkışı bir esnafın mağazasının ön yüzüne, üzerinde 15 Temmuz şehitlerine hitaben “Sizin hakkınız nasıl ödenir” diye yazdığını gördüm.
Gerçekten de, hepimizin ortak hayat tarzını, seçimli demokrasiyi korumak uğruna ölenlerin hakkını ödeyemeyiz.
O yüzden, Alametifarika’nın önerisini ben de destekliyorum. Şehitler boşu boşuna ölmedi, biz ve çocuklarımız demokrasiyle yönetilmeye devam etsinler, kendi kaderlerinde kendileri söz sahibi olabilsinler diye öldü.
Paylaş