Susurluk’un kısa tarihine devam

ASLINDA Susurluk’la ilgili hâlâ daha bilmediğimiz çok şey var. Bunların bir kısmı, bugün ‘Susurluk’ diye adlandırdığımız davranış biçimi ve siyasetin tam olarak ne zaman ve kimler tarafından oluşturulduğuyla ilgili. Bir kısmı ise ‘Susurluk çetesi’nin işlediği cinayetlerle...

Haberin Devamı

Ben burada daha çok kurucu adımlarla, bu fikrin geliştirilmesi, sonra devlet düzeyinde kabul görmesi ve uygulamaya konmasıyla ilgiliyim.
Tek tek cinayetlerin hepsiyle birden ilgilenmeme, hepsi hakkında detaylı bilgi sahibi olmama imkanım yok.
Ama şunu biliyoruz: Bazı sembol cinayetler var, mesela Cem Ersever’in öldürülmesi gibi, mesela Musa Anter’in öldürülmesi gibi, bunlarla ilgili bilgiler mevcut, hatta açılmış davalar bile var ama nedense fazla ilerleme sağlanamıyor.
Bugün, gerek eski özel timci polis tetikçisi Ayhan Çarkın’ın ve gerekse aynı takımdan Ercan Ersoy’un savcılıkta ve mahkemelerde söyledikleri sayesinde yeni bir ümit ışığı belirmiş, genel Susurluk çerçevesi hakkında yeni bir soruşturma ihtimali ortaya çıkmış gibi duruyor.
Türkiye’nin ne yapıp yapıp bu yeni imkanı değerlendirmesi gerek. Geçen hafta, Susurluk diye adlandırdığımız davranış biçiminin kaynağını ve karar alma süreci hakkında bilebildiklerimizi yazmaya çalıştım.
İlginçtir, Susurluk’ta devletin rolü
konusunda Türkiye’de en bilgili insanların başında gelmesi gereken eski Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı ve Susurluk raporunun yazarı Kutlu Savaş da gidip savcılığa bilgi verdi.
Demek savcılık da bu genel gerçeğin peşinde, sonra detaylara ve somut suçlara da girecek. Benim önerim, savcılığın işe Kutlu Savaş’ın o meşhur raporunun ekinde yer alan 10 klasörü elde etmeye çalışarak başlaması. Çünkü Kutlu Savaş da gayet iyi biliyor, o klasörlerde somut suçlarla ilgili bilgiler de var.
Susurluk şansı bir kez daha heba edilmesin.

Haberin Devamı

Gazetecilik mesleği taraf olma mesleği değildir

TÜRK medyasının hukuk devleti ve hukukun üstünlüğüyle imtihanı bitmiyor, anlaşılan bitmeyecek de.
Kimseyi somut olarak kastetmeden yazmak istiyorum: Yürüyen soruşturmalarda veya davalarda gazetecinin rolü olup biteni aktarmaktan ibarettir.
Gazeteci kendini bu soruşturmalarda veya davalarda savcının ya da sanık avukatlarının yerine koyarsa, kendi gazeteciliğini bu rollerden herhangi biriyle özdeşleştirirse bence gazeteci olmaktan çıkar. Bir fikri, bir inancı, bir davayı kendi özel hayatınızda savunuyor olabilirsiniz ama işin içine gazeteciliğinizi katarsanız, bu savunulara gazeteci kimliğinizle katılırsanız, bana göre gazeteciliğinize zarar vermiş olursunuz.
Gazeteci olarak sizin
inandırıcılığınız, olayların dürüst aktarıcı rolünü sürdürdüğünüz sürece mevcuttur, mesafeyi kaybedip taraflardan birini savunur hale geldiğinizde gazeteciliğiniz
de eksilmeye başlar.

Haberin Devamı

Mehmet Ağar neden üstüne alındı ki?

HAFTA içinde Mehmet Ağar’ın avukatlarından bir ‘Cevap ve Düzeltme Metni’ aldım. Aynen yayınlıyorum ama sonra diyeceğim birkaç söz olacak:

“HÜRRİYET GAZETESİNİN
2 TEMMUZ 2011 tarihli nüshasında yayınlanan “SUSURLUKU UNUTMA UNUTTURMA” başlıklı yazılara
dair cevap ve düzeltme yazısıdır.

Yukarıda  belirtilen yazıda Müvekkilimin adı ve soyadı açık bir şekilde geçirilerek, Müvekkilim, henüz bitmeyen ve yargılaması devam eden dava ile ilgili olarak kamuoyu önünde suçlu ilan edilmeye çalışılmaktadır. Muhataplarında bildiği gibi müvekkilime karşı iddialar Ankara 11.Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olup görülen bir davayı etkilemeye yönelik bu tür yazılar hem hukuka hemde gazetecilik etiğine aykırıdır. Bu güne kadar hakkında yazılmış yazılarla ilgili olarak tekzip hakkını kullanıp, dava yoluna gitmeyen müvekkilimin bu iyi niyeti istismar edilmekte, konu bulamayan yada gündemden düşen kişilerin can simidi haline gelmektedir. Müvekkilim ile ilgili ütopik bilgilerle yıllardır okuyucuyu yanlış yönlendiren ve müvekkilimi suçlu ilan etmeye ant içmiş tavırlar ile Müvekkilime hukuk dışı saldırılarını sürdüren kişilere karşı tüm haklarımız kullanılacaktır.
Müvekkilim Emniyet Genel Müdürü, Adalet bakanı ve İçişleri Bakanı olarak her zaman hukuk dairesinde görevini ifa etmiştir. Bu tür yazılar Müvekkilin hem manevi haklarına hem de sosyal ve siyasi itibarına büyük zarar vermektedir. Toplum belleğinde yanlış algılamalara meydan vermektedir. Söylenecek husus şimdilik bundan ibarettir. Müvekkilim hakkında kesinleşmiş bir yargı kararı olmadığından bu iddialar iftiradan ve müvekkilimi suçlu gösterme gayretinden ibarettir. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız. 04.07.2011 
Mehmet Kemal AĞAR Vekili Av.Abdullah EGELİ”
* * *
Meraklı okuyucuya tavsiyem dönüp benim yazımı okumasıdır. Mehmet Ağar, sonuç itibarıyla o dönem Türkiye tarihinde yer almış bir kamu yöneticisi/siyasetçi. Benim işim insanları suçlamak veya yargılamak değil, o işi savcılar ve mahkemeler yapar. Mehmet Ağar’ın yazıda adı geçti diye neden alınganlık içine girdiğini anlamama imkan yok.


 

Yazarın Tüm Yazıları