Paylaş
BUGÜNDEN sonra on altıncı gün oy vermek için sandık başına gideceğiz.
Seçime bu kadar az süre kalmış olmasına rağmen ortada pek de seçim havası yok. Bunun iki sebebi var: Birincisi biz vatandaşlar açısından bu dördüncü seçim, artık yorulduk. İkincisi, partiler de hem yoruldular hem de paralarını tükettiler.
Anketlere baktığımızda 1 Kasım seçiminin sonucunun 7 Haziran’a benzeyeceği anlaşılıyor. Birebir aynı olmayacak belki ama benzeyecek.
Bu kez seçimin konusu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidar olup olamayacağı. Bunu AK Parti’nin alacağı oylar kadar Halkların Demokrasi Partisi HDP’nin alacağı veya alamayacağı oylar da belirleyecek. Yani hem AK Parti hem de ülkenin tamamı açısından HDP’nin barajı geçip geçmemesi son derece belirleyici olacak.
Ancak 7 Haziran’dan farklı olarak bugün neredeyse bütün anketlerde HDP barajın üzerinde gözüküyor; bu parti için 7 Haziran öncesinde olduğu gibi canlı bir kampanya yapılmıyor, bu baraj üstü hali sanki partinin taraftar kitlesinde bir rehavet yaratmış gibi duruyor.
Oysa 7 Haziran’da yurtdışı oylar dahil 6 milyon 50 bin oy almış olan HDP’nin bir miktar oy kaybına uğraması sürpriz sayılmamalı. Dedim ya, parti sempatizan kitlesi 4 ay önceki heyecanı bugün sergilemiyor.
Peki kim sergiliyor? Açıkçası çok seçim havası hissedilmediği için heyecanı da çok fazla göremiyoruz sahada. Ankara katliamı sonrası partilerin mitinglerini iptal etmesi de bu heyecanın hissedilmemesine neden oluyor.
Peki o zaman ne belirleyecek seçim sonucunu?
Benim en çok ilgimi çeken iki rakam olacak 1 Kasım gecesi bakacağım. Bunlardan birincisi seçime katılım.
7 Haziran’da yurtiçinde 53 milyon 750 bine yakın kayıtlı seçmen vardı; bunlardan 46 milyon 450 bini oy kullandı, o oyların 45 milyon 121 bini geçerli sayıldı. Yurtiçi katılım yüzde 86 oldu.
Yine 7 Haziran’da yurtdışında kayıtlı 2 milyon 866 bin seçmen vardı; bunlardan sadece 931 bini oy kullandı, oyların 918 bini geçerliydi. Yurtdışında katılım yüzde 32’de kaldı.
Yani biz 7 Haziran’da 46 milyon geçerli oyu saydık; baraj da 4.6 milyon seviyesinde oluştu.
1 Kasım’da katılım düşerse, doğal olarak baraj da düşecek. Benim beklentim, yurtiçi-yurtdışı toplamının 45 milyonun altına gerilemesi; yüzde 10 barajının da 4.5 milyon civarında oluşması.
Bu durumda HDP 7 Haziran’da aldığı 6 oydan 1’i gibi ciddi bir kayba uğrasa dahi yüzde 11’in üzerine çıkacaktır.
Peki ya AK Parti? Bu parti 7 Haziran’da yurtiçi-yurtdışı toplam 18.8 milyon oy aldı. Seçime katılımın söylediğim gibi düşmesi ve 45 milyon civarına gelmesi halinde bu partinin oylarını aynen koruması bile başarı olacak; AK Parti’yi oransal olarak 7 Haziran’daki 40.7’den 41.7’ye taşıyacaktır. Ama katılım düşerken AK Parti’nin sabit kalması beklenemez. Kaldı ki, AK Parti oyları 7 Haziran’a kadar hep düşme eğilimindeydi, bugün bu eğilimin değişmiş olması için fazla bir sebep de yok.
Dolayısıyla 1 Kasım gecesi benim gözüm iki rakamda olacak: Katılım ve AK Parti’nin oylarının sayısı.
CHP makûs talihini yenecek mi, MHP’de düşüş sürecek mi?
CUMHURİYET Halk Partisi son birkaç seçimdir olduğu yere çakılmış gibi gözüküyor; bu partinin oyları 11.5 milyon ve civarında seyrediyor.
Hatta şunu söylemek de mümkün: CHP aslında yeni seçmen kazanamıyor, bu yüzden ülkede seçmen sayısı arttığı halde bu partinin oyları artmıyor, hatta reel olarak düşüyor.
Ama 1 Kasım’da CHP oylarında bir artış bekleyen partilerin başında geliyor. Hep birlikte göreceğiz, acaba parti bu kez 12 milyon oy sınırını geçecek mi, geçemeyecek mi? 45 milyon geçerli oyda CHP’nin 12 milyon oy alması, yüzde 26.6 demek.
MHP’de ise 2014’teki yerel seçimde tavana vuran oylar 7 Haziran’da ciddi bir miktar azalmıştı; acaba bu azalma 1 Kasım’da da devam edecek mi? Bu partinin 7.5 milyon olan toplam oyunun 7 milyon sınırına gerilemesi, MHP’nin oranını da yüzde 15.5’e düşürür.
Paylaş