Paylaş
Önce göz ucuyla bir muayene yapılır, kırık yoktur ama derin bir yara vardır. Kanama durdurulmaya çalışılırken en yakın hastaneye yol alınır.
En yakın hastane bir özel hastanedir. Acil servisten girilir. Sağlıkçılar çocukla ilgilenir, gece olduğu için ortopedist evinden çağrılır. Yaraya ilk temizlik ve müdahale yapılır ama sonra beklenir.
Ortopedist gelir, kırık olup olmadığını, eklemlerde hareket kaybı olup olmadığı kontrol eder, sonra yine de bir röntgen ister. Anne-baba röntgen gerekmediğini bilirler ama o aşamada ses çıkarırlarsa çocuklarının sağlığını yeterince düşünmeyen insan konumuna düşmekten korkarlar.
Röntgen çekilir, hiçbir şey olmadığı görülür. Gece gelen ortopedist, yaranın etrafına uyuşturucu iğne yapar, sonra dört dikiş atar ve yaranın üstü kapatılır. Bütün işlem 20 dakika sürmemiştir bile.
Biraz sonra fatura gelir: 1.302 lira.
El insaf!
Anne-baba, özel hastaneye değil devlet hastanesine gitseler beş kuruş para vermeyecek, büyük ihtimalle o dikişi atacak bir doktoru 10-15 dakika beklemek zorunda da kalmayacaklardır.
Bir tarafta 0 lira, diğer tarafta 1.302 lira.
Kim demiş serbest piyasa dengesini bulur diye?
Şaşırtıcı olan, bu anlattığım basit girişime 1.302 lira alan hastanenin hâlâ hasta buluyor olması. Özellikle acil serviste.
Ah, tabii ya acil servis. İnsanın en çaresiz olduğu, hastasını taşırken en kafasının çalışmadığı dönemde kapısı çalınan yer.
Kendi gözlerimle gördüğüm 1.302 liralık fatura tıp alanında, hiç değilse acil tıp hizmetleri alanında serbest piyasaya olan inancımı derinden sarstı, hatta bu inancı tamamen kaybetmeme neden oldu.
Bence Sağlık Bakanlığı, hastane açmak isteyenlere belli bir büyüklükte, kapasitede ve belli kalitede elemanlarla çalışan acil servisler açma zorunluğu getirmeli. Acil servis açamayanlar da hastane olamamalı.
Ama bu hastanelerin acil servis hizmetlerine de mutlaka narh getirilmeli; daha doğrusu bu acil servisler devlet hastaneleriyle aynı fiyatları uygulamalı.
Yoksa çaresiz anların sömürüsünü yaşamaya, yanlış bir kapıdan girmiş olmanın yüksek bedelini ödemeye devam ederiz.
Sağlıkta yüksek fiyat tuzağı
BU anlattığım öyküdeki çocuğun da, anne babasının da özel sağlık sigortaları var. Sigorta şirketi ödeyecek o paranın yüzde 80’ini.
Ama bunun karşılığında çocuğun ve anne-babasının sigorta primi yükselecek. Özel hastaneler, bu insafsız fiyatları uygularken sigorta şirketleri de boş durmayacak, onların fiyatları da yükselecek.
Bu, tam da Amerika’nın yıllardır içinde bulunduğu ve her türlü çabaya rağmen bir türlü içinden çıkamadığı yüksek fiyat tuzağı.
Aslında sunulan hizmette 50 yıl önceye göre temelde bir fark yok ama aynı hizmetin fiyatı bugün o 50 yılın enflasyonunun yüzlerce kat üzerinde.
Verdiğim örneği hatırlayın: Bir gereksiz röntgen çekildi, dört dikiş atıldı ve 1.302 lira alındı.
Türkiye’de ülke sağlık giderlerinin ezici bir çoğunluğunu devlet ödüyor. Sonra aynı devlet o yükü bizlere yüksek vergilerle yansıtıyor.
Bu ülkede devletin üstlendiği bu yükün özel sektör tarafından paylaşılmasını, bu yükün hiç değilse üçte birinin özel sektörce sunulmasını istiyorsak, özel sağlık hizmetlerinin ulaşılabilir olmasını da sağlamalıyız.
Yoksa yükün tamamı devletin üzerinde kalır ve bu sürdürülebilir bir sistem değil.
Gerçek bir serbest piyasanın oluşması için sağlık alanında aktif tedbirler almaya ihtiyaç var.
Baksanıza bir yanda 0 lira, bir yanda 1.302 lira!
Hastanede gece kulübü tarifesi mi?
BU anlattığım olay Bodrum’da yaşandı. Bodrum, gece hayatıyla ünlü bir tatil beldemiz. Buradaki gece kulüpleri, lokantalar, barlar vs aslında sezonda iki aydan biraz fazla çalışıyorlar.
Ve Bodrum’da gece hayatı fiyatları spiral bir biçimde artıyor. Bunun sebebi işletmecilerin kısa sezonda ödedikleri kiraların yüksekliği, aynı işletmecilerin iki ay çalışıp 12 ay geçinmek istemeleri vs.
Bu yüksek fiyat politikaları bir hastalık gibi yayıldığından, Bodrum’da eskisi gibi orta halli insanların da gidip eğlenebileceği yerler bulmak giderek zorlaşıyor. Son olarak Bilyoner Clup da açıldı Bodrum’da. Müşteri olarak kimi bekledikleri isimlerinden belli.
O 1.302 liralık hastane faturasını gördüğümden beri merak ediyorum: Acaba lokantalar, gece kulüpleri ve barlar için geçerli olan mantık hastaneler için de mi geçerli?
‘Buraya bu kadar yatırım yaptık, koca hastane açtık ama aslında 2 ay hasta var burada’ diye mi düşünüyor hastane sahipleri?
Kısa ‘hastane sezonu’nda ne tutturabilirlerse onu almaya çalışıyorlar sanırım.
Yoksa, dört dikiş ve bir gereksiz röntgenin bedeli nasıl olur da 1.302 lira olur?
Paylaş