Parya sınıfı yaratmanın garantili yolu: Eğitim

HANİ Cem Yılmaz’ın meşhur ettiği ‘Eğitim şart’ diye bir laf var ya.

Haberin Devamı

Galiba o kadar da doğru değil.
Eşitsizliklerin kalıcı olduğu, sürekli sosyal sürtüşmeler yaşayacak, minik bir azınlık tarafından yönetilecek, en büyük kalabalığı neredeyse köle düzeyinde maaş ve ücreti ancak alabilenlerin oluşturduğu bir toplum yaratmanın garantili yolunu Türkiye bulmuş durumda.
Bizim eğitim sistemimiz, hiç durmadan bu toplumu yaratmak için çalışıyor. Ve her yıl da yeniden yaratıyor.

* * *

İstatistik, insanlığın hizmetinde bir analiz aracı. Olasılık kuramının da doğal bir uzantısı.
Doğada ve sosyal bilimlerde pek çok şey, istatistiki olarak incelendiğinde ‘normal dağılım’ adı verilen ve grafik olarak da meşhur ‘çan eğrisi’ndeki gibi dağılır.
Bu neden böyledir, her zaman çok iyi anlaşılamaz ama neredeyse bir doğa kuralı gibidir ‘normal dağılım.’

Parya sınıfı yaratmanın garantili yolu: Eğitim

İnternet ansiklopedisi Wikipedia’dan aldığım bu grafik, tipik bir normal dağılım grafiği, yani çan eğrisi. Büyük kalabalık tam ortada toplanmış. Ortanın sol ucunda ve sağ ucunda ise kalabalık giderek azalıyor gördüğünüz gibi.
Şimdi gelin bir de bizim bu yıl yapılan LYS sınavının çeşitli grafiklerine bakalım. İlk grafik matematik testi. Grafikte son üç yılı birden görüyoruz.

Parya sınıfı yaratmanın garantili yolu: Eğitim


Toplamda 50 soru sorulan bu testte esas büyük kalabalığın 6-10 arası doğru cevap verenlerden oluştuğunu görüyoruz. Az önceki ‘normal dağılım’la çarpıcı bir tezat var burada.

Parya sınıfı yaratmanın garantili yolu: Eğitim

İkinci grafik, fizik testi. 30 soru sorulmuş ama esas büyük kalabalık ‘normal’de 12-18 doğru cevap aralığında toplanacakken 5-10 aralığında toplanmış.

Parya sınıfı yaratmanın garantili yolu: Eğitim

Üçüncü ve son grafik ise Türk dili ve edebiyatı testinden. 56 soruluk bu teste 621 bin aday katılmış. Grafik, klasik çan eğrisine benziyor. Yani belki de en ‘normal’ sonuç bu testte alınmış.

* * *

Haberin Devamı

Bu grafikleri veriyorum; çünkü gören göze başka bir şey söylemeye gerek yok. Eğitim sistemimizin kalitesizliği ve eşitsizlik yaratıcı yapısı burada apaçık gözüküyor.
Türk dili ve edebiyatını küçümsüyor değilim ama eğer ülkemiz dünyayla rekabet ediyorsa, bu rekabetteki en önemli sermayemiz olan insan kaynağımızın bir fark yaratması gerekir. O farkı da matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi derslerdeki başarımızla yaratabiliriz ancak. Kendi dilimizi kullanma becerimiz kuşkusuz çok önemli ama tek başına yeterli değil maalesef.
Türk dili ve edebiyatı dersi dışındaki derslerin sınavından sonra ortaya çıkan grafikleri çan eğrisine benzetemediğimiz, yani esas büyük kalabalıklara vasat bir fen bilimi eğitimi veremediğimiz sürece o farkı yaratamayız.

Haberin Devamı

Yaratamadığımız gibi, vasatın hayli altında alınan bu eğitim yüzünden, sınıflı, sosyal çatışmalı, gelir eşitsizliğinin kalıcı olduğu, küçük bir eğitimli azınlığın eğitimsiz kitleleri yönetmesinin kural olduğu bir topluma da sahip oluruz.
Baktığınızda bizim toplumumuz tam da böyle bir toplum. Gelir dağılımımız bütün ekonomik başarıya rağmen düzelmez; çünkü eğitimsiz insanın alacağı maaş/ücretin ister istemez bir limiti vardır.
Küçük bir azınlık (mesela TÜSİAD’ın birkaç yüz üyesi aile) ülke ekonomisinin yarıdan fazlasını kontrol eder; yakın zamana kadar toplumun geri kalanına göre bir gıdım daha iyi eğitimli bir grup (asker) koca ülkeyi vesayet altında tutar; siyasetçi sınıfı bile aslında daracık minicik bir sosyal çevreden gelir; gazetecileri bile ‘seçkin’ kabul edilir.
O ülke Türkiye.

Yazarın Tüm Yazıları