ODTÜ partisi var da haberimiz mi olmadı?

BÖYLE durumlarda hep Bülent Ortaçgil’in meşhur şarkısının nakaratı gelir aklıma: ‘Ve sen, ben, değirmenlere karşı/ Bile bile birer yitik savaşçı...’Yanlışlar zinciri şöyle başladı:

Haberin Devamı

Başbakan’ın Göktürk 2 uydusunun fırlatılma törenini izlemek için ODTÜ kampusuna geleceğini öğrenen bir grup öğrenci onu protesto etmek istedi.
Başbakan ODTÜ’ye gidecek ve bu protestolar konusunda ODTÜ biraz sabıkalı diye polis 3500 memuru kampusa yığdı. Biber gazı stokları yerindeydi polislerin.
Bu kadar polis ile görece cılız bir öğrenci topluluğu karşılaşınca Türkiye gibi demokrasiden nasibini almamış ülkelerde sık yaşanan şey oldu, çatışma çıktı.
Polis ODTÜ kampusu içindeki çocuk kreşlerine kadar her yere biber gazı sıktı, eylemci öğrenciler taş attı.
Ertesi gün ODTÜ Rektörü hem orantısız polis gücünü ve şiddetini hem de protesto eylemine şiddeti karıştıran öğrencileri eleştirdi.
Ve Başbakan Erdoğan aldı sazı eline. Kaç gündür Erdoğan neredeyse her gün ODTÜ’den, öğrencilerden ve öğretim üyelerinden söz ediyor, onları eleştiriyor, laf ediyor, polisi de görevini yaptı diye kutluyor.
Ve birden bire, aslında Başbakanın bu iletişim stratejisi sayesinde, memleketin ana muhalefet odağı ODTÜ kampusu ve oradaki bir grup öğrenci oldu.
Tabii, Ak Parti’den, hükümetten, başbakandan haz etmeyen neredeyse bütün kesimler için de ODTÜ ve öğrencileri bir nevi kahramana dönüştü.
Evet, hükümetin üniversiteye ve üniversite yönetimine karşı tavrı kabul edilemez bir tavır. Öte yandan diğer bazı üniversitelerin başka işleri güçleri yokmuş gibi ODTÜ yönetimini kınamaları işgüzarlığın ötesinde zavallı bir tutum.
Ama ODTÜ’den bir muhalefet çıkarma düşüncesi de bana göre pek acınası bir hal.
Hükümet, uzun zamandır yaptığını yapıyor, elindeki devlet gücünü çok orantısız kullanarak çatışmalı ortamların doğmasında pay sahibi oluyor.
Bu çatışmanın ötesine geçerek düşünmeliyiz: Türkiye’de legal, meşru muhalefet odakları dururken ne oluyor da ‘üniversite öğrencileri’ adı verilen dar bir grup ‘muhalefet kahramanları’ hatta ‘direniş kahramanları’ mertebesine çıkıyor?
Daha geçen gün yazdım, ülkede bir ‘muhalif şahlanış’ın en ufak bir izi bile yok. Yani muhalefet kendisi çok doğru şeyler söylediğine inansa dahi bir halk desteğine sahip değil.
Neden böyle oluyor? Neden CHP rolünü bile isteye kaptırıyor? Hükümetten memnun olmayan ve bu memnuniyetsizliklerini demokratik bir hak olarak duyurmak isteyen kesimler neden CHP muhalefeti ile tatmin olmuyorlar?
Bu sorular sadece CHP’yi değil bana soracak olursanız iktidarı da yakından ilgilendiren, iktidar tarafından da cevapları samimiyetle aranması gereken sorular.
Bir yerde yanlış var ama nerede?

Haberin Devamı

Siyasette hırçınlık sertleşme, şiddet...

Haberin Devamı

BİRKAÇ gün önce de aynı şeyi yazdım. İktidar, en yakın siyasi rakibinin iki katı kadar oy aldığı halde, garip bir hırçınlık ve sertlik içinde. Aynı şekilde muhalefet de, bunca yıldır gıdım ilerleyemediği halde, hırçınlık, neredeyse şiddete varan, şiddeti kutsayan bir tutum sergiliyor.
İktidarı ile ana muhalefeti böyle olunca, sokakta o ana muhalefeti bile yetersiz ve ‘pasif’ bulan insanlar ile ‘İktidarın düşmanı devletin de düşmanıdır’ anlayışıyla eğitilmiş polis sık sık karşı karşıya geliyor.
Bu arada ‘değirmenlere karşı’ bir takım kahramanlık efsaneleri yaratılıyor, yenilgilerden ve başarısızlıklardan destanlar çıkarılıyor.
Şimdilik az da olsa ‘İlk taşı kim attı’ sorusu hala soruluyor. Ama korkarım bu çatışmalar devam ederse, ilk taşı kimin attığının hiçbir önemi kalmamaya başlayacak.
Türkiye geçmişte buralardan geçti. Hem de aynen bu biçimde geçti.
Dönüp dönüp aynı noktaya gelmemizin altında yatan nedeni iktidar-muhalefet ayrımı yapmadan hepimiz aramalıyız.

Yazarın Tüm Yazıları