Öcalan'ın metni öldü mü, ölmedi mi?

Başbakan Ahmet Davutoğlu ve beraberindeki neredeyse bakanlar kurulunun yarısını oluşturan bakanları, bürokratları taşıyan uçak Pakistan'ın başkenti İslamabad'a doğru havadayken uçakta konuşulan iki konu var: 1. Çözüm sürecinde gelinen nokta; 2. Seçim stratejileri...

Haberin Devamı

Pakistan'a gidiyoruz ama herkesin aklı 7 Hazirandaki seçimde. Biraz da o yüzden, daha önce üç gün plananan gezi önce 2 güne inmişti, sonra İslamabad'da son güne ait bazı seremonilerden vazgeçildi ve sonuçta İslamabad'da 24 saatten bile az kalınmış oldu. Siz bu satırları okurken biz Türkiye'de olacağız.
Dedim ya iki önemli konu herkesin dilinde diye... Bunlardan birincisi ve en önem verileni çözüm süreci.
Çözüm sürecinde ilginç bir dönemden geçiliyor. Daha önce, Kürt siyasi hareketinin zor bir seçimle karşı karşıya olduğunu yazmıştım bu köşede.
Kısaca son durumu anlatmaya çalışayım:
- Bundan bir süre önce Abdullah Öcalan silahlı mücadelenin devrinin kapandığını bir kez daha söyleyen ve PKK'dan Türkiye sınırları içinde silahlı mücadeleye son verdiğini açıklayacağı bir kongre düzenlemesini isteyen bir çağrı metni kaleme aldı.
- Öcalan tarafından yazılan bu metin gerek hükümet ve gerekse HDP tarafından gözden geçirildi, sağında solunda bazı kelime oynamaları yapıldı ve nihai haline getirildi.
- Temelde HDP heyeti ile Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan arasında yapılan müzakerelerin sonunda metne son hali verildi, metnin o hali Öcalan'a da gösterilip onayı alındı.
- Sonra HDP heyeti metni alıp Kandil'e gitti. Ama anlaşılan o ki Kandil metne onay vermek yerine, o ana kadar müzakerelerde hiç gündeme gelmemiş olan iç güvenlik paketine ilişkin bir takım talepleri ve itirazları ortaya koydu.
- Kandil'den dönen HDP heyeti, Öcalan'ın metnini açıklamadı, deyim yerindeyse sümen altı etti ama Kandil'in itirazlarını kamuoyuna duyurdu, böylece iç güvenlik paketi çözüm süreci pazarlığının parçası haline geldi.
Bütün bu olan bitene Başbakanlık çevresinin tepkisi epey soğukkanlı aslında.
Seçime parti olarak girecek ve yüzde 10 barajını aşmayı deneyecek olan HDP'nin çözüm süreciyle daha da gelişebileceği, çatışmalı bir durumun yeniden belirmesi halinde ise yüzde 10'un altında kalacağı analizi yapılıyor.
Buna rağmen HDP'nin Öcalan'ı sansürleyip Kandil'in çizgisine yaklaşması üzerinde durulması gereken bir şey.
Öte yandan bir de Öcalan'ın metninin kaderi tartışması var. Acaba bu metin öldü, tamamen rafa mı kalktı, yoksa önümüzdeki günlerde yeniden canlanır ve açıklanır mı?
Başbakanlık çevresi soğukkanlı kalmaya çalışıyor ama bir gerçek apaçık ortada: PKK henüz silahı bırakıp demokratik siyasete girmeye hazır değil, bunu söyleyemiyor.
Kısacası, çözüm süreci gergin bir durgunluk dönemine daha girmiş durumda.


Adaletin mi peşindeyiz intikamın mı?

Haberin Devamı

Kadına karşı şiddet bu ülkenin en derin sosyal sorunlarından biri.
Özgecan'ın hunharca öldürülmesinin yarattığı büyük öfke ve utanma duygusu galiba iyi sonuçlara vesile olacak; kadına karşı şiddet konusunda bugüne kadar görülmemiş bir dayanışmaya ve ortak çözüm arayışına tanık oluyoruz bugünlerde.
Hepimiz biliyoruz, sosya meseleleri kanunla veya emirle değiştirmek, düzeltmek pek mümkün olan bir şey değil. Ama yine de, devletin ve özellikle de adalet mekanizmasının davranışları çok önemli. Kadına şiddet uygulayanların yaptıklarının hep hafifletilmesi, hep daha az cezayla veya hiç ceza bile almadan yaptıklarının yanına kar kalması haline bir son verilmesi gerekiyordu, gün umalım ki bugün olsun.
Polisin, savcılıkların ve mahkemelerin tacizin, tecavüzün, saldırganlığın her türlüsünün karşısına sıfır tolerans politikasıyla çıkması için hükümetin kararlılığı yeter aslında.
Çünkü yasalarımızda tacizden tecavüze, cinayetten kötü davranışa kadar her şey zaten suç. Mesele bu suçu işleyenlerin cezasız kalmaması.
Özgecan'ın katilleri için yasaların öngördüğü gereken cezanın verilmesini istemek bir şeyse, durduk yerde (üstelik Özgecan'ın katillerine uygulanmayacağı biline biline) idam tartışması açmak ise bir çeşit intikamcılık.

Yazarın Tüm Yazıları