Paylaş
‘Nedir Kürt sorunu?’ dediğinizde akla gelen başlıklardan biri de, 80 yıldan beri sistematik olarak ayrımcılığa tabi tutulmak, asimilasyon politikalarına muhatap olmak.
Dikkat edin, geçmişte asimilasyon ve ayrımcılık yapıldığını bu ülkenin Başbakanı çıktı söyledi, ‘Artık o devir bitti’ dedi. Geçmişte de devlet adına özür diledi aynı Başbakan.
Bence de ortada özür dilenmesi gereken durumlar var.
Milyonlarca insana onyıllarca dillerini kullandırtmamış, çocuklarına ana dilde isim verdirtmemiş, onların varlığını inkar etmiş, onları asimile olmadıkları sürece aramıza almamışsak, sırf ana dili Kürtçenin yanısıra Türkçe de bildiği için şarkıcı Aynur’u ‘Neden Türkçe şarkı da söylemedi’ diye protesto etme hakkını kendimizde bulduysak, bazı ipleri fena halde kopartmışız demektir.
Son dönemde bir ‘Türk sorunu’ndan söz edilir oldu, sanki bir tehdit unsuru gibi. Oysa ‘Türk sorunu’ taa en başından beri var bu ülkede. Öyle bir sorun olduğu için o ayrımcı-asimilasyoncu politikalar uygulandı.
Yani bence ‘Kürt sorunu’nun ‘Türk sorunu’nu yarattığını düşünenler yanılıyor. Sıralama tam tersi.
Peki bir gün gelir de, Kürtlerden özür dilenme işi gerçekleşirse bu nasıl yapılacak?
Pozitif ayrımcılık, uzun yılların ayrımcı ve asimilasyoncu politikalarını ve onun sonuçlarını affettirmenin, o sonuçları tedricen ortadan kaldırmanın en etkili yolu olabilir.
Ama ben bunu dedim diye dün sabahtan beri yemediğim laf kalmadı.
Hiç de kibarca diyemeyeceğim üsluplarla bana laf edenlerin bazıları, açıkça ırkçı cümleler kurmaktan da geri kalmıyordu.
Demek bu fikre alışmak zaman alacak. Umarım ‘Kürt sorunu’ diye bir şeyin varlığını kabul etmemiz için gereken zaman kadar çok zaman almaz, hiç değilse çocuklarımıza barışa kavuşmuş, yaralarını saran bir ülke bırakırız.
CHP ‘Barış ve Uzlaşma Komisyonu’nun ne olduğunu biliyor mu?
BİLİYORSUNUZ, Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçim öncesi Kürt sorunu bağlamında ortaya attığı önerilerden biri de ‘Barış ve Uzlaşma Komisyonları’ kurulmasıydı.
Geçmişinde derin ırkçılık bulunan bazı ülkelerde bu isimle komisyonlar kuruldu, genel olarak son derece olumlu bir işlev de gördüler.
Örneğin Güney Afrika’da beyaz azınlık ile siyahlar bu yolla barışmaya yaklaştı, Bulgaristan’da da Bulgarlar ve yıllarca ezilmiş, ayrımcılığa tabi tutulmuş, varlığı inkar edilmiş Türk azınlık.
Komisyon kabaca şöyle çalışıyor: Eski dönemde bir mağduriyete uğradığını iddia eden birey komisyona başvuruyor. Komisyon o bireyi, kendisini mağdur edenle (işkencecisiyle mesela veya yakının katiliyle) yüzleştiriyor. Mağdur eden eğer özür diler, samimi pişmanlık belirtir ve suçlarını hiç gizlemeksizin itiraf ederse duruma göre cezası çok indirilebiliyor veya tamamen aklanabiliyor.
Bugün, geçmişte Kürtlerin ayrımcılığa tabi tutulduğunu bile kabullenmeyenlerin yarın bu komisyonları nasıl kabulleneceğini bilmiyorum.
Ama bu önerinin CHP’den gelmesi bence olumlu. Hükümetten gelse başka türlü tartışıyor olurdu konuyu Türkiye.
Ama umarım CHP de bu öneriyi tamamen içine sindirmiş biçimde yapmıştır, yarın ‘Yahu biz bu komisyonları böyle bilmiyorduk, vazgeçtik’ demez.
Teoman müziği bırakmış...
KENDİ veda mektubunda da yazmış. İçinde müzik olan insanlar müzik yaparlar, çünkü başka türlüsünü yapamazlar.
Teoman da, bunca yıldır içinde müzik olduğu için müzik yaptı, sadece şarkı söylemedi, besteledi, yazdı.
Teoman’ın neden ve nasıl bu noktaya geldiğini, kendini ifade etmesinin en doğal yolu olan müzikten neden vazgeçtiğini bilmiyorum.
Ama bildiğim şu: İçinde müzik olan insan, o içindekinden kolay kolay vezgeçmez.
Kendisi vazgeçmek istese müzik ondan vazgeçmez.
Paylaş