Paylaş
Bir yandan ortada, savaşın en önemli malzemesi olan yolsuzluk iddiaları var; ki hiçbiri yenir yutulur, kolayca unutulur cinsten değil. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ve oğlunun da adının karıştığı bu ciddi yolsuzluk iddiaları, maalesef gerçekliği veya yalanlığı ortaya çıkarılacak yerde siyasi savaşın bir unsuru haline geldi; getirildi.
Ama öte yandan bir de, Türkiye’de başbakanları konuştuğu özel kriptolu telefonda bile dinleyebileceğini, bu görüşmeleri kaydedebileceğini ve canı isterse hükümeti neredeyse hareket edemez hale getirebileceğini sergilemekten çekinmeyen bir güç var.
Bu köşede son birkaç yazıyı kriptolu telefon konusuna ayırdım; sebebi basit: Mesele, bana göre güncel (ve hepsi de çok ciddi) yolsuzluk iddialarının ötesinde, ulusal güvenlik açısından büyük önem taşıyor.
Cuma ve cumartesi günü çıkan yazılarda, kriptolu telefonların nasıl dinlenebileceğini anlatmaya çalıştım. Bugün, Ankara’da edindiğim bazı bilgiler ışığında, devlet ve hükümet yetkililerinin kriptolu telefonlardan yaptıkları görüşmelerin dinlendiğini nasıl anladıkları üzerinde durmak istiyorum.
Bir güvenlik yetkilisi, kriptolu telefonların dinleniyor olabileceğinden ilk olarak cemaatin kontrolünde olduğu bilinen bir gazetede çıkan birkaç köşe yazısında verilen bilgilerden sonra şüphelenildiğini söyledi. Tarih,
Kasım 2013.
Daha sonra cemaat taraftarı bazı kişilerce hükümete yönelik bazı şantaj girişimleri olduğunu öne sürdü bu yetkili. Şantajın unsurları nelerdir, sahiden şantaj girişimi olmuş mudur, ne istenmiştir gibi sorularım cevapsız kaldı; o yüzden ben de burada şüphemi belirterek yazıyorum ama bu yetkiliye göre o girişimlerde dile getirilen bazı bilgiler, kriptolu telefonların dinlendiği şüphesini daha da büyütmüş, bu yüzden bir inceleme yapılmış ama telefonların güvenilir olduğu sonucuna varılmış.
O arada bazı devlet kurumlarındaki bazı bilgisayarlarda çeşitli ‘Truva atı’ tarzı programlar bulunmuş. Bilgisayar diliyle bu ‘malware’ler, örneğin toplamı 14 bin satır olan bir programa sızmış tek bir satırdan ibaret. O satırda, bilgisayardan topladığı bilgileri internete bağlanır bağlanmaz belirli bir mail adresine mail olarak göndermesi isteniyor.
Bu Truva atı virüsün bulunmasından sonra TÜBİTAK’ın üretimi olan kriptolu telefonlar bir kez daha mercek altına alınmış.
Aynı konuda bilgi veren bir başka güvenlik yetkilisi, ısrarla tam günü ve olayı söylemekten kaçınarak, kısa bir süre önce kriptolu telefonların dinlendiğini kesin olarak saptadıklarını söyledi.
Peki kim dinledi ve nasıl yaptı bu işi?
KİMİN dinlediği konusunda hep cemaat işaret ediliyor.
Peki nasıl?
Olası iki yöntem var. Biri geçen hafta benim yazdığım yöntem; bunu ortaya çıkarmak imkânsız gibi bir şey.
İkincisi ise bilgisayar virüsü gibi bir ‘malware’in bu telefonlara yüklenmiş olma olasılığı. Bu ikinci olasılığı ortaya çıkarıp kanıtlamak ise mümkün.
Normalde bu çeşit ‘casusluk’ şüphelerinde devletler konuyu kamuoyu önünde konuşmaz, önlemlerini de soruşturmalarını da kapalı kapılar ardında yaparlar.
Ama bizde konu bizzat Başbakan tarafından kamuoyuna duyuruldu; ayrıca kriptolu telefon dinlemesinin sorumlusu olduğu iddiasıyla TÜBİTAK’ta bazı kişiler de
görevden alındı.
Madem her şey kamuoyu önünde ve cemaate karşı yürütülen savaşın parçası olarak yapılıyor, o zaman gerçekten kriptolu telefonların dinlendiğiyle ve bunun yöntemiyle ilgili kanıtların da kamuoyuyla paylaşılması lazım.
Başbakan’ın oğluyla konuşması kriptoludan mı?
BÜTÜN ısrarıma rağmen, Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen ve Başbakan tarafından ‘Dublaj ve montaj’ denilerek toptan reddedilen konuşmanın kriptolu telefon dinlemesi olup olmadığını öğrenemedim.
Ancak öyle bile olsa, bu telefonlarla sadece bu çeşit özel işlerin konuşulmadığını, devletin güvenliğiyle ilgili çok gizli sırların da zaman zaman mecburen bunlarla konuşulduğunu unutmamak gerek.
Bu noktada iki soru öne çıkıyor ister istemez:
1. Kriptolu telefonlar ne zamandan beri dinleniyor? 2. Bu dinlemeyi yapanların elinde kaç saatlik ve hangi içerikte kayıt var?
Birinci soru için Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dahil devletin güvenliğiyle ilgili başka pek çok kaynak, ‘Taa ilk günden beri dinlendiklerini varsayıyoruz’ cevabını veriyor. Yani yaklaşık 2 yıldır.
İkinci soruya ise kimse cevap veremiyor.
Hükümet-cemaat savaşını başlangıçta ‘Casusluk romanı tadında’ diye tanımlamıştım; iş roman boyutlarını çoktan aştı anlaşılan.
Paylaş