Kim vurduya gidenler cumhuriyeti...

ALPARSLAN Arslan, 17 Mayıs 2006 sabahı Ankara’da Danıştay binasına girdi.

Haberin Devamı

Belinde silahı vardı ama elinde de avukat kimliği, o sayede üstü aranmadı.
Doğruca 2. Daire’ye yöneldi. Hâkimler toplantı halindeydi, odaya çay servisi yapılıyordu, kapı açıktı. İçeri girdi, silahını çekti ve içerideki hâkimlerin üzerine mermi yağdırmaya başladı. Hâkim Mustafa Yücel Özbilgin öldü, üyeler Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Mustafa Çobanoğlu ile 2. Daire Başkanı Mustafa Birben yaralandı.
Alparslan Arslan’ı elinde silah kaçmaya çalışırken Danıştay’da görevli polisler yakaladılar.
İki ay sonra 8 yıl dolmuş olacak. Bizim adalet sistemimiz hâlâ Alparslan Arslan’ı işlediği cinayet ve yaralamalar sebebiyle mahkûm edemedi.
Alparslan Arslan’ın saldırısından 11 ay sonra, 18 Nisan 2007’de Malatya’daki Zirve Yayınevi’nde Alman uyruklu Tilman Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel, boğazları kesilerek hunharca öldürüldü. Failler olay yerinde yakalandı. Bir ay sonra 7 yılı dolacak olan cinayette, daha ilk gün suçüstü halinde yakalanan faillerden henüz hiç kimse hakkında hüküm verilmedi.
Malatya’daki katliamdan üç ay önce, 19 Ocak 2007’de gazeteci Hrant Dink, İstanbul’un göbeğinde, yayınladığı gazetenin kapısının önünde güpegündüz öldürüldü. Katili kısa sürede yakalandı, katilin bütün ilişkileri de kısa sürede ortaya çıkarıldı.
Ama aradan geçen 7 yılı aşkın sürede bizim adalet sistemimiz bir tek kişiyi bile hâlâ mahkûm edemedi, hüküm veremedi.

*

Haberin Devamı

Bu saydıklarım kamuoyunun yakından bildiği büyük cinayet davaları. Sistem içinde her yıl kabaca 60 bin cinayet dosyası daha ele alınıyor; onlarda durum nedir, bilmeye imkân yok.
Bugün bu dosyalarda fail gözüken ve suçu işlediklerine dair pek tartışma da olmayan katillerin veya işbirlikçilerin tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmesine isyan ediliyor.
Ama esas isyan edilmesi gereken şey, cinayet dosyalarını bile yargı sisteminin karanlık labirentlerinde kaybolmaya götürebilen usul hukukumuz.

Cinayet ve örgüt suçu iki ayrı yargılama olamaz mı?

Tipik örnek olduğu için onu alıyorum; yoksa verdiğim üç örnekte de durum aynı:
Zirve Yayınevi katilleri bundan dört yıl önce mahkûm olabilir, haklarındaki hüküm de bu vakte kadar çoktan kesinleşebilirdi aslında.
Ama bu davayı Ergenekon’a bağlamak için bir hayli çaba sarf edildi; sonunda da emir demiri kesti, dava neredeyse sil baştan başlatılarak Ergenekon’un parçası oldu, yeni yeni sanıklar eklendi, bunun için yeni bir ‘terör örgütü’ bile icat edildi ve sonuçta dava uzadı.
Hadi diyelim Zirve davasında ortada delil olmamasına rağmen örgüt suçu için bir zorlama yapıldı, yani kötü niyet vardı. Ama Hrant Dink cinayetinde durum tam tersi. Orada da mahkeme örgütü görmedi, görmek istemedi, zaten örgüt de devletin her aşamasından yardım gördü.
Her iki davada da sonuç aynı: Yargılama gerekmediği kadar uzadı, hatta Zirve davasında çıkmaza saplandı.
Oysa, cinayet suçlamasını ayrı, cinayeti işleten örgüt ile ilgili suçlamayı ayrı yargılayabilsek, en azından katiller için hükmü kesinleştirebilirdik. Fakat maalesef bizim usul hukukumuz buna izin vermiyor.

Haberin Devamı

Tarifsiz bir acı...

Okmeydanı’nda evinden ekmek almak üzere çıkmıştı Berkin. 16 Haziran 2013 Pazar günüydü.
Bir daha geri dönemedi; dün sabah da hayatını kaybetti. Daha 15 yaşındaydı.
Onu öldüren, bir polis tarafından ateşlenen biber gazı kapsülüydü.
Berkin Elvan polis tarafından öldürüldü.
Gelin de, Berkin’in annesine-babasına sabır tavsiye edin, onları adaletin bir gün yerine geleceğine ikna edin kolaysa...

Gezi sanığı kaç polis var?

Polislerin Gezi olayları sırasında gaz kapsülü atan tüfekleriyle hedef gözeterek, insanları vurmak üzere atış yaptıklarının onlarca delili var.
Gazeteci Ahmet Şık ve milletvekili Sırrı Süreyya Önder böyle silahlarla vurulup yaralandılar.
Onlarca insan hastanelik oldu; gözünü kaybeden, beyin sarsıntısı geçiren, kafatası kırılıp komalık olan çok sayıda insanımız var.
Peki bir tane olsun gaz atan polis memuru ‘cinayete teşebbüs’ veya ‘Yaralama kastıyla ateş etmek’ gibi suçlamalarla yargı önüne çıktı mı? Hayır.
Ha evet, Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın, Ankara’da Ethem Sarısülük’ün öldürülmesi nedeniyle zor bela da olsa yargı önüne çıkan polisler var.
Peki ama onbinlerce gaz kapsülünün kullanılmasını emreden bir tane müdür, amir var mı yargılanan veya yargılanmak istenen?

Yazarın Tüm Yazıları