Paylaş
Ben TV’yi açtığımda saat 01.00’i geçiyordu; biri tarih diğeri yerbilim profesörü olan iki katılımcı, daha çok da yerbilimci olanı, Moğol istilasını ve Cengiz Han’ı konuşuyordu; sonra konu Timurlenk’e, oradan kısmen Osmanlı ve Selçuklu’ya ve derken Rusya ve Almanya’nın orman kültürüne geldi. Nasıl oraya varıldığını anlayamadım ama birden Rusya’nın bilime verdiği önem konusu konuşulur oldu ve derken program Merkür gezegenindeki gelişmeler ve evrenimizin aslında ne kadar büyük olduğuyla ilgili örneklerle sona erdi.
Katılımcıların ikisi de kendi alanlarında dünya çapında önemi olan bilim insanları. Ama nasıl olduysa bu kahve sohbetine kendilerini kaptırmış durumdalar ve sabahın erken saatlerine kadar konuştular. Zaten program, katılımcılardan birinin kolundaki saate bakıp ‘Oooo, saat ikiyi geçmiş’ demesi ve canlı yayında sunucunun ‘Kapatalım mı’ demesiyle bitti; kimsenin aklına gelmese sabaha kadar konuşacaklar.
Bizim evde veya başka bir samimi ortamda olsa bu sohbet bitmesin isterim aslında; zevkle dinliyor insan. Ama TV’de olunca yadırgıyorum; belki benim eski kafalılığım ama ben bu çeşit mecraların görevinin bilgi iletmek olduğuna, bunun için de mecraya düşen sorumluluğun bilgiyi süzgeçten geçirmek ve kaliteli bilgiyi iletmek olduğuna inanıyorum.
Ama belli ki benim ne düşündüğümün hiçbir önemi yok; bilgidense spekülasyonlarla ve duygulara hitap eder şekilde konuşmayı daha çok seviyoruz.
*
Hafta başında Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü UNDP, bu yılın ‘İnsani Gelişmişlik Endeksi’ni açıkladı. Beklerdim ki, benden başkaları da konuya ilgi göstersin, endekste yer alan veriler ve bilgiler ışığında bir tartışma olsun. Ama olmadı, olacağı da yok.
İnsani Gelişmişlik Endeksi’nin şöyle bir faydası var: İnsan kendi ülkesini türlü çeşitli veriler ışığında dünyanın geri kalanıyla kıyaslayabiliyor; hangi alanlarda iyiyiz, hangi alanlarda daha kat etmemiz gereken mesafeler var, bize benzediğini düşündüğümüz ülkelerle aramızdaki temel farklar ne gibi sorulara cevaplar bulabiliyor.
BM, İnsani Gelişmişlik Endeksi’ni her ülkeden derlediği onlarca farklı istatistiğe dayanarak oluşturuyor. Bu dayanak yerine geçen temel rakamları da ayrıntılı tablolar halinde yayınlıyor.
Ben de oturdum, Türkiye dahil sekiz farklı ülkeyi, endeksi oluşturan alt rakamlardan kendi seçtiğim yedisi üzerinden kıyasladım. İsteyen başka ülkelerle veya başka rakamlarla aynı kıyaslamayı yapabilir tabii.
Tabloda ülke isminin başında yazan rakam, o ülkenin İnsani Gelişmişlik Endeksi’ndeki sıralaması:
Cinsiyet eşitsizliği çok çarpıcı
UNDP, son yıllarda ‘İnsani Gelişmişlik Endeksi’ni bir de cinsiyet eşitsizliğine uyarlayarak hazırlıyor. Ülke içinde kadınların iş ve sosyal hayattaki rollerinden hareketle bir anlamda ‘Kadını eşit gören ülkeler endeksi’ yapmış oluyor örgüt.
Bu endekse bakınca, normalde 17. sırada yer alan Kore 23. sıraya düşüyor; 29’uncu sıradaki Yunanistan ise 5. sıraya yükseliyor. Arjantin 40’ıncılıktan 69’unculuğa, Brezilya 75’incilikten 97’nciliğe düşüyor.
Rusya 50’nci sıradan 24’e, Çin 90’dan 40’a yükseliyor.
Türkiye 72’den 71’e yükselirken Hindistan yerinde sayıyor, yani 130’uncu.
Paylaş