Hükümet doğru yolda ama katkıya ihtiyacı var

ADALET ve Kalkınma Partisi, iktidara geldiği ilk günden beri, Türkiye’nin bilimsel ve teknolojik altyapısını iyileştirmeden bu ülkede refahı arttıramayacağını biliyor ve bu yönde ciddi çabalar da sergiliyor ama bu çabalardan hâlâ daha istenen verim alınabilmiş değil.

Haberin Devamı

Neden alınamıyor verim? Uzun tartışmaların konusu, bana göre, meseleye bütüncül bir vizyonla yaklaşılmıyor ve belli konularda odaklanılmıyor, o yüzden de verim alınamıyor.


Hükümet geçen hafta yeni bir teşvik paketi açıkladı. Bence tek tek çok sayıda yeni ve iyi uygulama var. Ama aynı eksik devam ediyor: Hükümet meseleye bir geniş stratejik plan çerçevesinde yaklaşmıyor, onun yerine sorun görünen
alanlardaki sorunları çözmeye odaklanıyor.

En başta başlayayım: Hükümet epey bir zamandan beri, Ar-Ge’ye harcanan paranın milli gelirin içindeki payının artmasını hedefliyor. Taa 2004’te, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir genelgeyle Ar-Ge harcamalarının 2010’a kadar
gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 2’sine yükselmesini istedi. Ama olmadı.

Açıkçası, şimdilerde konuşulan yüzde 7’lik hedef de olmaz. Olmaz, çünkü sadece şirketler kesimini doğrudan ve dolaylı yollarda destekleyerek bu rakama ulaşılamaz. Devletin üniversiteler üzerinden büyük çaplı araştırma altyapılarına para aktarması lazım. Bunu yapmanın bir yolu, uluslararası işbirliklerine katılmak, bir başka yolu da Türkiye’nin kendine belirleyeceği öncelikli bilimsel alanlarda kendisinin büyük çaplı araştırma altyapıları oluşturması.

Zaten eşzamanlı yapılması gereken en önemli konu, bilimsel odaklanma. Türkiye, 21. yüzyıl için hangi bilimsel alanları öncelikli görüyor ve hangi alanlarda odaklanmayı seçiyor? Bilimin her tarafında birden çalışalım elbette ama diyelim biyoteknoloji, diyelim enerji bilimleri, diyelim nötrino fiziği, diyelim mobil iletişim, diyelim malzeme bilimleri gibi bazı
alanları kendimize odak seçip bunları öncelikle desteklemeliyiz. Türkiye’de maalesef böyle bir
odaklanma yok.

Mesela Sağlık Bakanlığı, Türkiye’de ilaç icat etmek, ilaç patenti almak ve sonra da üretmek istiyor. Güzel bir odaklanma alanı. Eğer buna odaklanacaksak, bu alana yılda 300-500 milyon dolardan az olmayan bir kaynağı da akıtmalıyız.

Sadece bilim de değil; teknoloji konusunda da odaklarımız olmalı. Mesela yerli elektrikli otomobil üretmek istiyoruz, yerli uçak yapmak istiyoruz. Eğer dünya otomobil pazarına giremeyeceksek, bu pazarda dünya devleriyle rekabet edemeyeceksek otomobilin kendisini yapmak çok da anlamlı değil. Ve görebildiğim kadarıyla dünya elektrikli (ve otonom) otomobil konusunda büyük hızla ilerlerken biz çok yavaşız. Uçak konusunda ise daha ayağı yere basan bir politika izlendiği görülüyor ama devamını getirmek önemli.

Devletin ana katılımcısı ve para kaynağı olacağı büyük bilimsel altyapılar oluşturulmadan Ar-Ge harcamalarını milli gelirin belli bir seviyesinin üzerine çıkarmak kolay değil anlayacağınız.

Ama öte yandan, şirketler kesimi için Ar-Ge teşvikleri mutlaka devam etmeli; şirketlerimiz ve Türkiye’deki uluslararası şirketler, kendi teknolojilerini ve kendi tasarımlarını yaratmaya daha fazla teşvik edilmeli. Hükümetin geçen hafta açıkladığı paket bu alana hitap ediyor işte.

Baştaki cümleye geri döneyim: İktidar partisi, Türkiye için doğru yolun hangisi olduğunu biliyor ama bunu hayata geçirmekte, kurduğu hayali gerçekleştirmekte zorluklarla karşı karşıya.

Bence toplumun, özellikle de üniversitenin bu alanda katkı sunması, hükümete bir dizi yapıcı öneri sunması, hatta mümkünse stratejik planlamaya yardımcı olması gerek.

 

Haberin Devamı


Yurtdışındaki Türk bilimcilerle toplanmanın anlamı

 

 

Haberin Devamı

ARALIK ayının sonunda üçüncü kez yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları Toplantısı yapıldı.

Daha önceki yıllarda yapılan iki toplantıyla kıyaslandığında katılımın düştüğünü görmemek mümkün değil. Bu yıl 100 kişiye davet yapılmış, 65 kişi olumlu cevap vermiş ama 50 kişi katılmış toplantıya.

Katılımın düşmesinin belirgin bir sebebi var: Bu toplantıların neden yapıldığı, hedeflerinin neler olduğu ve bu hedeflere ulaşmak için gereken mekanizmaların ne olduğu belli değil.

24-25 Aralık’ta yapılan toplantıların sonunda ne olduğu hakkında katılımcılara geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da herhangi bir şey gönderilmeyecek büyük olasılıkla. Toplantı sonuçlarına ilişkin bir bilgi notunun devlet içinde paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılıyorsa ne işe yaradığı ise meçhul.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da geniş sayılabilecek vakit ayırıp görüştüğü bilimcilerden gerçek anlamda bir katkı isteniyorsa, bu toplantıların daha disiplinli ve mümkünse toplantıya hizmet veren bir sekretarya/yönetim
koordinasyonunda ve sonuç odaklı yapılmasında yarar var.

Yazarın Tüm Yazıları