Paylaş
Otomobillerimizle övünmeye pek meraklıyız.
Hatta, zaman zaman otomobillerimizin içindeki teknolojiyle de övünüyoruz. Yeni motorlar, daha verimli, daha elektronik, daha hızlı, daha az yakıt tüketen motorlar...
Oysa bugün üstündeki teknoloji ne olursa olsun, otomobilinizdeki motorun tasarımı temelde en az 150 yıllık.
Yakıt basınç altında püskürtülüyor, bujiler aracılığıyla yakılıyor, bu yanma sonucu doğan basınç pistonu itiyor, piston da bir mili çeviriyor, o mil sonunda gidiyor tekerlekleri çeviriyor. Motor bu.
Tabii fosil yakıtların yarattığı hava kirliliği, ortaya çıkan karbondioksitin küresel ısınmaya sebep olması ve galiba en önemlisi fosil yakıt fiyatlarının çok artmaya başlaması, otomobil üreticilerini yeni arayışlara itti
Kabaca iki yöntem üzerinde çalışıyor endüstri. Birinci yöntem tümüyle elektrikle çalışan otomobiller üretmek.
Tesla gibi son derece başarılı örnekleri var bu çabaların. Ancak Tesla bile aslında dolu bir pille 400 kilometreden biraz fazla yol yapıyor; pilini doldurmak zaman alıyor.
Pil teknolojisinin daha alacağı çok yol var. Dünyanın dört bir yanında bilimciler pilleri daha hafif ve daha fazla elektrik taşıyan aynı zamanda da daha hızlı doldurulabilen bir hale getirmek için gece gündüz çalışıyor. Hemen söyleyeyim, bu alandaki gelişme çok hızlı.
İkinci yöntem ise 'hibrit' yani melez otomobiller. Bunların en yaygın ilk örneğini Japon Toyota piyasaya çıkardı. Pirius marka bu araç özellikle Amerika'da hatırı sayılır miktarda sattı. Avrupalı üreticiler de, kimi Amerikalı üreticiler de hibrit araç işine girdiler, şu anda piyasada çok sayıda farklı seçenek var.
Mevcut hibrit araçlarda iki motor var. Biri klasik fosil yakıtlı motor, ikincisi elektrik motoru. Klasik motor belli durumlarda devreden çıkıyor (rölantiye geçiyor) ve elektrik motoru devreye giriyor.
Bu çeşit hibritlerin sorunu, yakıt tasarrufundan (ve dolayısıyla karbon salımı tasarrufundan) öteye fazla bir işe yaramamaları.
Önce Avrupalı BMW yepyeni bir hibrit konsepriyle çıktı ortaya. BMW'nun i3 EVmodelinde de fosil yakıt tüketen bir motor var ama bu motor hiçbir zaman doğrudan gücü tekerleklere aktarmıyor, onun yerine bir nevi jeneratör gibi çalışıp araca elektrik sağlıyordu.
Bu yepyeni konsept, yakıt tüketimini hibritlerle kıyaslandığında bile çok ama çok düşürdü. Dolayısıyla aracın karbon salımını da...
Arkadan Toyota geldi; hayli devrimci bir motorla. Japon devi de aracına koyduğu klasik motoru bir jeneratör olarak kullanıyor Orada üretilen elektrik pili ve pil de aracın ana ve yegane motoru olan elektrik motorunu besliyor.
Yalnız Toyota'nın bu yeni 'jeneratör-motor'u aynı zamanda klasik içten yanmalı motorlar için devrimci bir tasarım da içeriyor. Yani, 150 yıllık motor tasarımı (yakıt yanar pistonu iter, piston bir mili çevirir) tamamen değişiyor. Burada yakıt yine yanıp pistonu itiyor ama piston bir mile bağlı değil; pistonun ileri geri hareketlerinden doğrudan elektrik üretiliyor.
Evet, bir yandan tamamen elektrikli araçlar için arayışlar devamededursun, biryandan da hibritte çok önemli gelişmeler oluyor.
Fosil yakıtlardan vazgeçme zamanı çoktan gelmişti; nihayet otomobil endüstrisi de buna uyum sağlamaya çalışıyor.
Paylaş