‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ mudur?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan salı günkü grup konuşmasının son bölümünde Merkez Bankası’na uyguladığı faiz politikası nedeniyle bindirirken, iktisat bilim literatürü açısından garip karşılanacak bir de teori ortaya attı.

Haberin Devamı

Başbakan bu teorisini ilk kez söylemiyor, daha önce de farklı vesilelerle faizler ile enflasyon arasındaki ilişkiyi kendine göre yorumlamış ve ‘Faizlerin yüksek olmasının sebebi enflasyon değil, enflasyonun yüksek olmasının sebebi faizlerin yüksek olmasıdır’ demiş ve eklemişti: ‘Faizler düşünce enflasyon da düşer, Merkez Bankası faizi düşürmeli.’
Acaba söylediği ne kadar doğru Başbakan’ın?


*

İktisat fakültelerinin birinci sınıfında ‘iktisada giriş’ dersinde enflasyon, ‘Paranın satın alma gücünün azalması’ olarak tanımlanır.
Bugün 100 liraya satın aldığınız mal ve hizmetleri bundan bir yıl sonra 105 liraya alabiliyorsanız, paranızın satın alma gücü yüzde 5 civarında azalmış demektir.
Faiz ise en basit haliyle paranın kira getirisidir. Bu parayı ister borç olarak bir bankaya veya kişiye verirsiniz, ister üretim amaçlı sermaye olarak kullanırsınız ama vade sonunda o paranın size bir getiri sağlamasını istersiniz.
Eğer vade sonunda paranızın size sağladığı getiri enflasyon oranı kadarsa, sermayenizi korumuşsunuz ama ondan bir kazanç elde edememişsiniz demektir. Yok enflasyon oranının üzerinde bir kazanç elde ettiyseniz, sermayenizi büyüttünüz demektir.


*

Haberin Devamı

Birkaç konuda anlaşalım.
Bir ülkede yüksek enflasyonun varlığından esas olarak devletler kârlı çıkar; bu yolla yüksek iç borçlanmalarını daha kolay finanse eder, aldıkları borcun üzerindeki faiz yükünü ‘enflasyon vergisi’ sayesinde azaltırlar.
Türkiye hem çok ama çok yüksek enflasyondan hem de çok ama çok yüksek iç borçlanma oranlarından geliyor ama bugün enflasyonun ve toplam kamu borcunun düne göre düşük olması sizi yanıltmasın; hem enflasyonumuz hâlâ yüksek hem de kamu borcumuz.
Kamu borçlanmasının temel nedeni, devletimizin bütçe açıkları vermeye devam etmesi; yani elde ettiği gelirden daha fazlasını harcaması.
Yani, ülkemizdeki enflasyonun ve dolayısıyla yüksek faizin başlıca sebebi, kamunun borçlanmak zorunda olmaya devam etmesidir.


*

Haberin Devamı

Tekrar başa dönelim.
Diyelim ki 100 liranız var. Bu parayı bankaya borç olarak verebilirsiniz, devlete borç olarak verebilirsiniz, kira geliri elde etme ümidiyle gayrimenkul alabilirsiniz veya üretime yönlendirmek üzere bir şirkete sermaye katkısı olarak verebilirsiniz.
Öte yandan, bankalar da, devlet de, şirketler de sizin paranıza taliptir ve kendilerini size çekici kılmak için yarış halindedir.
Siz paranızı enflasyona karşı da korumak istediğiniz ve enflasyonun üzerinde bir getiri sağlamak istediğiniz için, enflasyondan daha yüksek bir getiri sağlamayacak hiçbir yere paranızı koymazsınız ve sermayeniz olan 100 lirayı korumanın başka çarelerine bakarsınız.
Bu basitlikte baktığınızda, Başbakan’ın teorisi baştan sona yanlıştır. Enflasyonu yükselten şey faiz değil, tam tersine faizi yükselten şey enflasyondur.
Faiz sebep değil sonuçtur. Sebepler yerine sonuçlarla uğraşmak boşa bir çabadır.
Başbakan, Merkez Bankası ile uğraşacak yerde bütçeyi sıkılaştırsa ve bütçe açıklarının önüne geçse, faizlerin de enflasyonun da düştüğünü görecek.
Sadece bilim değil, ülkemizin tecrübesi de bunu söylüyor.

Haberin Devamı

Merkez Bankası faizi anlamlı mı?

EĞER Merkez Bankası’nın bankalara borç verme faizi düşük buna karşılık mesela Hazine’nin faizi yüksekse, parayı Merkez Bankası’ndan borç alıp sonra da Hazine’ye, yani devlete borç olarak vermek, iki faiz arasındaki farkı da cebe atmak mümkün. Bu Türkiye’de yapıldı.
Bir başka örnek vereyim: Kamu bankaları zaman zaman hükümet kararıyla piyasa faizinin altında faizlerle esnafa veya KOBİ’lere veya başka kesimlere kredi veriyor. Bu krediyi kamu bankasından alıp daha yüksek faiz veren başka bir yere yatırmak ve aradaki farkı cebe atmak da mümkün oldu bu ülkede, hâlâ daha oluyor.
Bu havadan kazançlar olmasın isteniyorsa, hem Merkez Bankası’nın hem de kamu bankaları başta bankaların borç verme faiz oranları ile piyasada geçerli faiz oranı arasında bir paralellik olmak zorunda.
Bir daha hatırlayalım: Faiz sebep değil bir sonuç.

Yazarın Tüm Yazıları