Ertuğrul Özkök’ten rol çalayım: DSK’ya o yedi dakikada ne oldu?

BU yılın 14 Mayıs günü, Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) o sıradaki başkanı Dominique Strauss-Kahn (DSK) için unutulmaz bir gün oldu.

Haberin Devamı

O gün, New York’taki Sofitel Oteli’nde, DSK ile oda hizmetçisi Nafissatou Diallo arasında yaşananlar veya yaşanmayanlar, dünya çapında bir skandaldı. Ama her şeyden önemlisi, Fransa için belki de tarihin akışını değiştirecek bir skandaldı.
Çünkü, Fransa’da hemen hemen herkes DSK’ya Cumhurbaşkanı Sarkozy’yi koltuğundan indirecek adam gözüyle bakıyordu. DSK da bu konudaki iddiasını gizlemiyordu.
Bu skandal patladığında, belki de Fransız kafası öyle çalıştığı için, Fransa’da pek çok kişi bir ‘komplo’dan şüphelendi. Şüphe sahiplerine göre her şey siyasiydi, DSK da, Sarkozy’ye rakip olacağı için böyle bir suçlamayla gözden düşürülmeye adaydı, yaşanan da buydu.
Fransa’da birilerinin bir cinsel taciz/tecavüz girişimi iddiasını ‘komplo’ olarak nitelemesiyle ben dahil pek çok kişi dalga geçti. En başta da, bu suçlamaları hep çok ciddiye alan Amerikalılar.
Ama sonra biliyorsunuz DSK’ya suçlamaları yönelten Diallo’nun sorgusu sırasında yalanlar söylediği, tutarsız konuştuğu anlaşıldı, New York savcılığı da DSK hakkındaki suçlamaları düşürdü. Düşürdü ama DSK hiçbir zaman tam olarak temize de çıkmadı, yaşanan skandal onun siyasi hırslarının sonu oldu.
Ertuğrul Özkök, geçmişte bu soruşturmanın detaylarıyla çok uğraştı, çok sayıda yazı yazdı, otel odasındaki taciz/tecavüz girişimi iddiasıyla ilgili hemen hemen bütün bakış açılarını ele aldı.
Aldı ama, birkaç gün önce dünyaca ünlü The New York Review of Book dergisinde Edward Jay Epstein tarafından yazılan araştırmanın bazı bulguları, Özkök’ü bile şaşırtacak düzeyde. Ben de izninizle Özkök’den rol çalıp bu son bulguları bugün aktarmak istiyorum.
Daha o günün sabahı, yani 14 Mayıs 2011 sabahı DSK, daha önce yanında araştırma asistanı olarak çalışmış bir kadından cep telefonuna bir yazılı mesaj aldı. Mesajda, DSK’nın kullandığı o telefondan yazdığı kimi özel elektronik postaların Sarkozy’nin partisi UMP’nin yetkilileri tarafından da okunduğu söyleniyordu.
DSK bu mesajı aldıktan sonra o sabah saat 10.07’de Paris’teki karısını aradı ve ondan ortak dostları Stephane Fouks ile temasa geçmesini istedi. Fouks, eve gelip DSK’nın söz konusu BlackBerry telefonunu ve iPad gibi cihazlarını alıp onların içinde bir izleme programı vs yüklenip yüklenmediğini kontrol ettirmeliydi.
Aynı işi kendisinin yapacak zamanı yoktu, çünkü o gün öğle yemeğinde Columbia Üniversitesinde öğrenci olan kızıyla buluşacaktı. Kızı ona yeni erkek arkadaşını tanıştırmak istiyordu. Sonra da 16.40’da kalkacak uçakla Paris’e dönecek, ertesi gün de Berlin’e geçip Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşecekti.
Kendi anlattığına göre öğlen 12.00’den önce bavullarını topladı, sonra da duşa girdi. Otelin elektronik kayıtlarına göre saat 12.06 ile 12.07 arasında oda hizmetçisi Diallo odaya girdi.
Genellikle temizlik personeli misafir odadan ayrılmadan içeri girmez. Ve DSK’nın anlattığına göre bavulları kapı açılır açılmaz görünecek şekilde ortadaydı. Ama Diallo yine de girdi.
Yine elektronik kayıtlara göre saat 12.13’te, yani Diallo’nun odaya girişinden altı veya yedi dakika sonra DSK kızını telefonla aradı, yemeğe üç-beş dakika gecikeceğini söyledi.
Demek ki, o odada her ne olduysa o altı veya yedi dakika içinde oldu.
DSK, otelden 12.28’de ayrıldı. 12.54’te de kızıyla buluştuğu lokantaya vardı. Saat 14.15’te de oradan ayrılıp havaalanına doğru yola çıktı.
Kayıtlara göre Diallo, 12.13’te DSK’nın odasından ayrıldıktan sonra aynı kattaki başka bir odaya gitti. O odaya DSK’nın odasına gelmezden önce de gitmişti Diallo. Sonra DSK’nın odasına bir kez daha gitti.
Ve ancak ondan sonra otel görevlilerine şikayette bulundu. Ve otel güvenliği ile o sırada evinde olan güvenlik şefi arasında, sonra güvenlik şefiyle Sofitellerin sahibi olan grubun Paris’teki merkezi arasında pek çok telefon gitti geldi.
Otel güvenliği neden sonra, 13.31’de New York polisini aradı. Polis otele 14.05’te vardı.
Ne o 6-7 dakikanın ne de Diallo’nun girdiği öteki odanın sırrı hâlâ çözülebilmiş değil. Ama bazı şeyler var ki, başlangıçta benim bile alay ettiğim komplo iddialarını bugün daha ciddiye almak gerekiyor.

Haberin Devamı

Paris bağlantısı: Hepsi tesadüf olabilir mi?

Haberin Devamı

NEW YORK’taki Sofitel’in sahibi, ülkemizde de otelleri olan Accor Grup, Fransa merkezli bir şirket.
New York Sofitel’in güvenlik müdürü John Sheenan o 14 Mayıs günü saat 13.03’te otelden telefon geldiğinde evindeydi. Bilgiyi aldıktan sonra hemen otele doğru yola çıktı. Yolda da telefonu eline alıp hem Amerika’da bazı numaraları hem de Paris’teki şirket merkezini aradı.
Sheenan’ın kimleri aradığı tam olarak bilinmiyor ama aramış olması gerekenlerden biri, Accor’un güvenlik başkanı René-Georges Querry. Bu, özellikle tanıdık bir isim, çünkü yakın zamana kadar Fransız polisinin ünlü anti-çete polislerinin başındaydı Querry. Ve polisliğinde çok yakın çalıştığı isim olan Ange Mancini, bugün Başkan Sarkozy’nin istihbarat koordinatörü.
Zaten, Querry, eğer arandıysa, arandığı saatlerde bir futbol maçı seyretmekteydi. Başkan Sarkozy’nin locasında! (Querry, o sıra New York’ta gelişmekte olan olayları ancak saatler sonra öğrendiğini söylüyor.)
Sheenan’ın arayıp haber vermiş olması gereken bir başka isim, o sırada Accor’un Paris’teki merkezinde nöbetçi güvenlik amiri durumundaki Xavier Graff’tı. Onun adı ancak olaydan haftalar sonra ortaya çıktı. Hem de ne çıkmak. Graff, Fransa Çevre Koruma Örgütü’nün başındaki dostuna bir elektronik posta göndermiş ve bu postada ‘DSK’yı alaşağı etmek’ten söz etmişti. (Graff sonra bunun bir ‘şaka’ olduğunu söyledi.)
Bütün bunlar birer tesadüf müydü, siz karar verin.

 

Yazarın Tüm Yazıları