Paylaş
Yani, ülke çapında elektriklerin kesildiği 31 Mart’ın üzerinden 8 gün geçmiş durumda.
Hâlâ bu kesintinin nedeni hakkında hepimizi insan yerine koyan tatmin edici bir açıklama yapılmadığı gibi, bir daha böyle bir kesinti olmaması için ne gibi çalışmaların yürütüldüğüne dair bir belirti de yok.
Bu konuya neden kafayı taktığımı, masa başından kolayca yazılacak terör saldırısı gibi, siyasi lafazanlıklar gibi şeylerle neden ilgilenmediğimi merak edenler var.
Birincisi, elektrik kesintisi konusunun bu ülkenin ulusal güvenliğini, ekonomik güvenliğini ve en önemlisi halkın huzur ve güvenini daha fazla ilgilendiren temel bir konu olduğunu düşünüyorum. İkincisi, diğer konuları yazan yeterince yazar var, ben eksik kalayım.
31’indeki kesintiden buzdolabı çalışmadığı için yemeği bozulan vatandaştan fabrikası çalışmadığı için zarara uğrayan sanayiciye, trafik ışıkları çalışmadığı için yolda kalandan aylarca uğraşıp ameliyat günü alan ama o gün elektrikler kesik olduğu için ameliyatı ertelenen hastaya kadar her vatandaş etkilendi.
Bu kadar insana, koca bir ülkenin bütün halkına kimse hesap vermeyecek mi, en azından o gün ne olduğunu anlatmayacak mı?
Şimdi, Türkiye Elektrik İletim AŞ’nin (TEİAŞ) Genel Müdürü istifaya zorlandı. Genel Müdür giderayak kesintinin nedeniyle ilgili bir şey söyledi. Aynı gün aynı saatlerde Enerji Bakanı da ayaküstü bir şeyler söyledi. İki söylenen birbirine benzemiyor maalesef.
Genel Müdür’e göre ‘Pahalı elektrik almaktan korkan memurlar, durum düzelir ümidiyle yarım saat beklemişti’. Buna karşılık bakana göre her şey saniyenin onda birlik kesirlerinde olmuş, üst üste gelen bazı kötü olaylar yüzünden elektrikler kesilmişti.
Hangisi doğru? İkisi birden mi, hiçbiri mi?
Halkı insan yerine koymamanın, ona bırakın hesap vermeyi bilgi dahi vermemenin yepyeni bir zirvesini yaşıyoruz.
Kesinti dedektifliğine devam...
GEÇEN hafta bu köşede elektrik kesintisinin olası nedenleri ve kesintinin gerçekleşme biçimiyle ilgili iki yazı yazdım.
Yazımda, Türkiye’de enerji piyasasının oluştuğu PMUM’un (Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi) web sitesindeki verilerden yararlandım. Bu verilere göre arıza günü ve saatinde devreden çıkmış gözüken yegâne santral İskenderun’daki Atlas Termik Santralı’ydı ve devreden çıkan güç de 850 megavattı.
Atlas’ın sahibi olan şirketin yetkililerinden nazik bir mektupla bu verinin doğru olmadığı, hatta ülke arızaya girdiği anda kendilerinin 850 megavat enerji üretmekte olduğu bilgisini aldım. Santralın 1 ve 2. ünitelerinin olay anına ilişkin raporlarını benle paylaştı şirket yetkilileri. Buna göre her iki ünite de saat tam 10:36:10.023’te 480 kilovatlık ana şebekeden darbe alıyor, frekans yükselmesi yaşanıyor ve iki ünite 19 saniye sonra, tam olarak 10:36:29.777’de ‘trip’ atıyor, yani ana şebekeye elektrik vermeyi otomatik olarak kesiyor. (Gördüğünüz gibi sistem saati, dakikayı, saniyeyi ve saliseyi gösteriyor.)
Eğer sistemdeki hatırı
sayılır miktarda (en azından 800-1500 megavat olmalı) enerji kaybı Atlas’tan kaynaklanmıyorsa nereden kaynaklanıyor? Bu eksilen gücü TEİAŞ neden hemen batıdan karşılamadı? Enerji hatlarının koptuğunu varsaysak bile arıza neden bir şehir veya bölgede izole edilemedi de bütün Türkiye çöktü?
Sorular hâlâ aynı.
‘Start-up power’ Bulgaristan’dan mı?
ENTERKONNEKTE sistemde frekans kayıp santrallar devreden çıkınca koca sistemi yeniden ayağa kaldırmak da kolay değil.
Çünkü önce sistemde düzenli ve istikrarlı frekans yaratacaksınız, sonra da devreden çıkan üretim tesisleri bu düzgün frekansa katılacaklar.
Peki o düzgün frekansı nasıl elde etti sistem?
İlk gün yapılan ayaküstü açıklamalardan birinde, sistemin Avrupa enterkonnektesinden gelen elektrikle ayağa kaldırılmaya başlandığı söylendi. Birkaç kaynağım bu bilginin doğru olduğunu söylediler; ama resmi açıklama yapılmadığı için siz yine de bilgiyi şüpheyle karşılayın okurken.
TEİAŞ önce Trakya bölgesini izole ediyor, sonra Bulgaristan’dan elektrik geliyor, düzgün bir 50 Hz frekans oluşuyor, sonra bu bölgeden başlayarak enerji üretim tesisleri devreye giriyor, ülke çapında 380 kilovoltluk şebeke parça parça ayağa kalkıyor.
‘Teşekkürler komşu’ mu demeliyiz?
Paylaş