Paylaş
Elbette eğer ilgili anne-babalarsak kendi çocuğumuzun durumunu yakından izliyoruz ama ülkenin toplamına bakmak isteyen ve eğitim planlaması için analizler üretmek isteyen araştırmacı ve uzmanlar için iki temel kaynak var.
Bunlardan birincisi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından her yıl iki kez ve en az 6 derste uygulanan TEOG sınavı. Bu sınava ortaokul son sınıf öğrencileri katılıyor. İkinci önemli kaynaksa Ölçme, Seçme, Yerleştirme Merkezi ÖSYM tarafından yapılan YGS ve LYS isimli iki sınav. Buna da o yıl liseyi bitirecek öğrenciler (daha önce bitirmişlerle birlikte) katılıyor.
Maalesef TEOG sonuç bilgileri eğitim araştırmacılarının yararlanabileceği şekilde toplu halde yayınlanmıyor; o yüzden eğitimin ilk 8 senesi hakkında yeterli bilgimiz yok; Türkiye çapında öğrencilerin hangi dersleri ne kadar başardıkları veya başaramadıklarını, dersin neresinde takıldıklarını vs göremiyoruz. Keşke bakanlık bu bilgileri yayınlasa...
Şimdi ÖSYM de giderek daha az bilgi yayınlıyor YGS ve LYS hakkında. Soru bankası sil baştan yenilenmekte olduğu için soruların tam açıklanmak istenmemesini bir ölçüde anlayabiliyorum ama sınav sonuçlarının giderek daha az bilgi içerecek şekilde açıklanmasını anlayamıyorum doğrusu.
Bugün bu köşede bir grafik yayımlıyorum; eskiden ÖSYM bu grafiği her sınav için ayrı ayrı da hazırlardı; bu sefer dört sınavın toplamı olan 160 soru üzerinden bir grafiği açıkladılar sadece.
Grafiğin önemi şu: Son üç yılın trendinde hafif bir kıpırdanma var gibi gözükse de, aslında sınava katılanların büyük bir çoğunluğu 160 sorudan 40 civarındakine doğru cevap verebiliyor.
Bu çeşit grafiklere bakma alışkanlığı olmayanlar için izaha çalışayım:
Evet bu bir ‘çan eğrisi’ ama çanın tepe noktası yanlış yerde oluşuyor, 40’ta değil 80 doğru cevapta olması gerek bu tepenin. Daha da iyisi 120 civarında oluşması olurdu.
Grafikte yatay eksende soru sayısı var, dikey eksen ise 10 bin kişilik dilimler halinde doğru cevap verenlerin sayısı. Çizgiler ise (2015 sınavı için mor renkli) sınava giren adayların sorulan 160 sorudan kaçına doğru cevap verdiğinin sayısal dağılımını ifade ediyor.
Örneğin grafikteki eğrinin tepe noktası 36-40 doğru cevap arası bir yerde ve 50 bin kişi bu kadar doğru cevap vermiş. Sol yönde 35, 34, 33 doğru cevap, sağ yönde ise 41, 42, 43.. doğru cevap istikametindeki yığılmalara bakınca esas büyük çoğunluğun bu seviyelerde olduğunu görüyorsunuz. O seviye de 160 soruda 40 civarında doğru cevap seviyesi işte. 100 üzerinden 25, 10 üzerinden 2.5 alırsınız.
Bir başka anlatımla, sınava giren adayların ezici çoğunluğu 160 sorudan en fazla 40-48’ine doğru cevap verebilmiş, ondan sonra doğru cevap sayısı arttıkça insan sayısı azalıyor.
O yüzden söylüyorum, bu çan eğrisinin tepe noktası 80 civarında olsaydı, dağılıma daha ‘normal’ diyebilirdik, hiç değilse çoğunluk 10 üzerinden 5 almış olurdu. Başarı yaygınlaştıkça tepe noktanın 80’den 120’lere (10 üzerinden 7.5) kayması çok daha arzu edilen bir durumu ifade eder elbette.
Eğitimde durdurulamayan kötüye gidiş tam da bu. Yıllardır, devletin 12 yıllık eğitim çarkından geçen çocuklarımızın ezici çoğunluğu 160 sorudan sadece 40’ına (yüzde 25) doğru cevap verebiliyor.
Yüksek başarı, mesela 160’ta 120 doğru cevap başarısını sayıca küçük bir azınlık sağlayabiliyor. Daha yüksek başarıları ise daha da küçük azınlıklar elde edebiliyor.
Uzun yıllardır devam eden bu trendi gören Milli Eğitim Bakanlığı’nın normalde yıllar öncesinden bir dizi önlemi devreye sokmuş, öğrencilerin akademik başarısını arttırmanın yollarını arayıp bulmuş olması gerekirdi.
Ama bizim bakanlığımız böyle arayışları yapmak yerine eğitimin özüyle ikincil dereceden ilgili Osmanlıca dersi vs gibi sembolik meseleleri konuşmayı, eğitimin en temel meselesini konuşmaya tercih ediyor maalesef.
Eğitim sorunumuzun bütün diğer sorunlarımızın kök sorunu olduğunu bir gün anlayacağız umarım.
Paylaş