Diyarbakır’dan Ankara’ya uzatılan el

Bir yandan televizyonda Diyarbakır’daki Newroz alanında toplanmış milyondan fazla insana bakıyorum, bir yandan elinden kalemi alınan Hasan Cemal’i düşünüyorum.

Haberin Devamı

Bu tarihi günü nasıl yazardı, nasıl yorumlardı acaba?
Bir şey kesin: Sabahın köründen itibaren yakaladığı herkese ‘Bugün ne yazacağız oğlum’ diye sormazdı. Ne yazacağını önceden biliyor olurdu.
Benim gibi kızar mıydı acaba, koca koca haber televizyonlarının Öcalan’ın önce Kürtçe okunan mesajı için simültane tercüman bulundurmamasına?
Öcalan, ‘Silahlı mücadele bitiyor, siyasi mücadele başlıyor’ derken ne düşünürdü?
Aklı, 1984’e, Eruh’a yapılan o saldırının haberinin Cumhuriyet yazıişlerine düştüğü güne gider miydi?
O zaman Öcalan başlatmıştı, bugün Öcalan bitiriyor, der miydi?
Öcalan’ın konuşmasında söylemediği şeylere dikkat çeker miydi? Bağımsız Kürdistan’dan, özerklik veya federasyon gibi şeylerden söz edilmemesini o da önemser miydi benim gibi?
Başlangıçta, ‘Kürtlere statü-Öcalan’a özgürlük’ olarak belirlenen Newroz temasının bu köşe dahil köşelerde eleştirilmesi ve BDP ile Öcalan arasındaki mesafe olarak yorumlanması üzerine ‘Demokratik çözüm-Öcalan’a özgürlük’ şeklinde değiştirilmiş olmasına dikkat eder miydi, yoksa çok üstünde durmaz mıydı bunun?

***

Haberin Devamı

Önce silahlar susacak, ardından PKK’nın silahlı güçleri Türkiye dışına çıkacak, sonra da silahlı mücadele bir daha başlamamak üzere sona erecek. Sıralama bu.
Bu çağrı Diyarbakır’dan yapıldı. Muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisi.
Acaba Meclis, Diyarbakır’dan uzatılan bu barış elini ne yapacak? ‘Sen kim oluyorsun da bana barış eli uzatıyorsun’ deyip geri mi çevirecek, yoksa sözü edilen ‘siyasi mücadele’yi mümkün kılacak Anayasa ve yasa değişikliklerini gerçekleştirmek için çalışmaya mı başlayacak?
Diyarbakır’a dönüp ‘Sen de kim oluyorsun’ diyenler çok olacaktır. ‘Güvenmiyorum, esas amaçlarını gizliyorlar, hedefleri olan bağımsızlığa böyle adım adım ulaşacaklar’ diyeceklerdir. ‘Madem barış istiyorlar, gelip teslim olsunlar’ diyenler çıkacaktır.
Bunların hepsi eski ezberlerin tekrarı. Bu ezberleri tekrar etmekten kolayı yok. Zaten son 30 yıldır bunları tekrar ede ede geliyoruz. Ama ezberlerimizi yeniden yeniden söylemek ortadaki kanlı sorunu bitirmedi. Aksine bu ezberlerin dozu azaldıkça barışa ulaşma ihtimali belirdi.
Bazıları sahiden şunu bekliyor: Türkiye’de hiçbir şey değişmesin ama PKK silah bırakıp dağdan insin, bu sorun bitsin.
Türkiye’de bir şeyler değişecek. En önce, Anayasa ve yasalardan kaynaklanan ırkçılık, ayrımcılık ve eşitsizlikler giderilecek. Ardından devletin davranışlarından kaynaklanan ırkçı, ayrımcı, eşitlik bozucu şeyler ortadan kalkacak. Ve bu arada toplumdan kaynaklanan ırkçı, ayrımcı tutumlarla da mücadele edilecek.
Birisi kendi ana dilinde eğitim almak istiyorsa da ona biz karışmayacağız; köyüne, dağına, ırmağına, şehrindeki sokağına meydanına bir isim vermek istiyorsa da karışmayacağız.
Ama belki en önce, Kürtçe yapılacağı önceden ilan edilmiş bir konuşmayı canlı yayında yayınlayacaksak bir de simültane tercüman bulunduracağız, o dile ‘Bilinmeyen bir dil’ muamelesi yapmayacağız; hele hele 15 milyon vatandaşınızın ana diline bunu hiç yapmayacağız.

***

Haberin Devamı

Biliyorum hafif oldu Hasan abi, daha iyisini yazabilirdim.

Yazarın Tüm Yazıları