Paylaş
Mültezim, genellikle madenden çıkan kömürün yüzde 84’ünü zaten ‘kira’ olarak veriyor, kalan yüzde 15 için belirlenen fiyat da bu.
Çıkardığınız kömürün tamamında ton başına maliyeti 40-70 liranın çok çok altına indireceksiniz ki, size kalan yüzde 15’lik kömürle hem yüzde 100’ü çıkarabilin hem de kâr edin.
Köle işçilik, güvenliği hiçe sayma, ‘Yahu bu maden yanıyor galiba, içerisi fazla ısındı’ uyarılarını ‘Bize bir şey olmaz’ diyerek önemsememe ve madende üretimi durdurmama, sonra 301 kişi öldüğünde ‘Ben yapmadım, o yaptı’ diye kendini savunmaya kalkışma hep buradan kaynaklanıyor.
Mültezimlik yapan şirket suçlu, evet.
Ama geçen gün de yazdım, esas azmettirici, şirketi bu koşullarda çalışmaya zorlayan TKİ, yani Enerji Bakanlığı.
‘Burası yıllık 2 milyon ton kapasiteli bir ocak, sen ne yaptın da buradan 6 milyon ton kömür çıkardın’ sorusunu soracak olan kurum da Enerji Bakanlığı.
Ama bu soruyu sormuyor, çünkü tam bu noktada bir ‘çıkar çatışması’ yaşanıyor. Çünkü şirketlerle daha bu sözleşmeler imzalanırken bakanlık şirketleri imkânsıza zorladığını biliyor. Zorlayan kendisi, sonra da dönüp ‘Yahu sen niye böyle yaptın’ diyemiyor elbette.
TKİ, ocakları köle düzeni yaratmaya zorlayarak, hiçbir teknolojik yatırım yapılmayacağını bile bile üretim artışını sonuna kadar zorlayarak ve çok ucuza aldığı kömürü kaça satıyor dersiniz?
TKİ’nin kendi web sitesinde yazıyor: 140 liradan 300 liraya kadar değişen fiyatlar söz konusu. TKİ’nin bu kömüre tek katkısı, onu yıkayıp paketlemesi. (Yıkama işlemi kömürün yanma kalitesini arttırıyor.)
*
Eski zamanın KİT düzeninden, o düzende siyasetçilerin hesapsız kitapsız işleri yüzünden yaşanan devasa ‘görev zararları’ndan çok çekmiş bir ülkeyiz. 2001 krizini tam da bu sebeple yaşadık.
Ama şimdi görüyoruz ki bir uçtan ötekine savrulmuşuz. Eskiden yarattığı zararlar yüzünden tamamen kapatılmasını ciddi ciddi konuştuğumuz TKİ gibi işletmeler bugün en acımasız patron şirketinden daha acımasız bir düzen kurmuş durumda.
Şunu söyleyeyim: TKİ bir devlet işletmesi değil özel şirket olsaydı, Türkiye hep bir ağızdan ona yükleniyor olurdu, çünkü TKİ pazardaki tekel konumunu kullanıp kömür fiyatının tek belirleyicisi olarak ‘fahiş’ kelimesinin bile yetersiz kalacağı kazançlar elde ediyor.
Belli ki bu hükümet döneminde ‘devlet çıkarı’ kavramı böyle tanımlanıyor, TKİ bu şekilde yönetiliyor.
Tamam ama bir de ‘millet çıkarı’ diye bir şey var.
Soma katliamı bize ‘devlet çıkarı’ ile ‘millet çıkarı’nın çatışabildiğini, devletin millet aleyhinde kendine bir çıkar geliştirebildiğini bir kez daha gösterdi.
Milletin çıkarı ucuz ve temiz enerji. Bizim enerjimiz ne ucuz ne de temiz. Enerjiyi pahalı yapan da, kirli yapan da devlet.
Ve biliyorsunuz o kirlilik 301 insanımızın ölümüyle oluştu.
Soma Termik Santralı’nı kim alacak?
SOMA Termik Santralı epeydir özelleştirmeye hazırlanılıyor, devlet oraya yeni yatırımlar yapıyor, tesisi daha verimli hale getiriyor.
Sonra tesis özel şirkete neredeyse ‘kusursuz’ biçimde devredilecek. Orayı alanların epey bir süre yatırım yapması gerekmeyecek, çünkü yatırımların hepsini şimdiden yaptık bile.
Neden böyle bir yöntem izliyoruz özelleştirmede? Devlet zaten yatırımı yaptıysa işletmesini de yapsa ya? İlla para kazanmak istiyorsak, bir kişiye satmak yerine tesisi halka açsak ya?
Rüzgâr ve güneş enerjisi dışında Türkiye’de özel sektörün kendi parasıyla yaptığı enerji üretim tesisleri maalesef çok sınırlı. Bazı doğalgaz çevrim santralları var, birkaç tane hidroelektrik santral var, olursa nükleer santral olacak. Ama hiç termik santral yok, sıfırdan özel sektör tarafından yapılmış.
Özel sektörün sıfırdan yaptığı bütün enerji üretim tesislerinde durum aynı: Devlet fahiş bir fiyattan elektrik alım garantisi vermiş, özel girişimci ancak bu şartla projesine finansman bulabilmiş.
Bunun sebebini sorgulamayacak mıyız? Bu çarpık, milletin çıkarını gözetmeyen sistemi biz kurmadık mı?
Paylaş