Paylaş
Çocuk eve gelmiş, öğretmeninden dinlediklerini anlatmış. Annesi babası yememiş içmemiş, öğretmeni Milli Eğitim Bakanlığı’na şikayet etmiş.
Bakanlık şikayeti ciddiye almış, müfettiş görevlendirmiş, sınıftaki çocuklar dahil herkes sorguya çekilmiş.
Sonunda, gerçekte ortada bir suç veya kusur olmadığı halde yine de bir kusur bulunmuş: Daha ileri sınıflarda öğretilecek bir konuyu şimdiden söyledi diye öğretmene uyarı cezası verilmiş.
Şurada kısaca anlattığım öyküden çıkacak öyle çok ders var ki...
Benim oğlum henüz birinci sınıf öğrencisi. Geçenlerde, ‘Baba sonsuz diye bir sayı var mı’ diye sordu.
Ne demeliydim ona? ‘Daha vakti değil, büyünce anlarsın’ mı demeliydim, Milli Eğitim Bakanlığı’nın önerdiği gibi?
Kendimi tutamadım, sonsuzun bir kavram olduğunu anlatmaya çalıştım.
Çocuk bu, kafası dur deyince durmuyor ki, hemen ikinci soruyu patlattı: ‘Peki sonsuzdan bir önceki sayı kaç?’
Nefessiz kaldım. ‘Sonsuz eksi 1’ demek neden sonra aklıma geldi.
O öğretmeni çok iyi anlıyorum. Karşınızda bilgiye susamış, yeni şeyleri doğal bir içgüdüyle merak eden beyinler var ve size olmadık sorular soruyorlar. Siz onların gözünde ayaklı bir ansiklopedi gibisiniz, ‘Bilmiyorum’ cevabını kabul etmiyorlar, soruyorlar da soruyorlar.
Ne deseydi öğretmen? ‘Daha vakti değil çocuğum biraz daha büyü, iki yıl sonra öğretmenlerin sana anlatacaklar’ demeliymiş, bakanlık öyle düşünüyor.
Bence öğretmen ‘Ne maymunu, Allah insanı çamurdan yarattı’ demeliydi. İnanın bana böyle deseydi ne müfettişler gelirdi o okula ne de öğretmen ceza alırdı.
Bir beyin daha bilimsel düşünceden uzaklaştırılmış olurdu sadece, hepsi bu. Öğretmen, meslek hayatı boyunca defalarca yapacağı gibi kendi mesleğinin özüne bir kez daha ihanet etmiş olurdu sadece, hepsi bu.
Darwin ve evrim teorisi meselesi, çocuklarımızla bilimsel düşünce arasında duran en büyük duvar olmaya devam ediyor.
İşte son örneğini aktardım.
Mutki’nin ölüm tarlaları
BİTLİS’in Mutki İlçesi’nden toplu mezarlar çıkıyor. Şimdilik bulunan ceset sayısı 20. Ve memleketin kılı kıpırdamıyor. Ben de hayretler içinde izliyorum, hiçbir şey olmamasını.
15 yıl önce insanlar ölmüş, askeri birlik belediyeden dozer operatörleri istemiş, çukurlar kazılmış, ölüler o çukurlara atılmış, üstü kapatılmış. Kimse bir şey dememiş.
Bugün, eskinin dozer operatörleri çağırılıyor, onlar yer gösteriyor, yeni operatörler aynı yerleri kazıyor, insan kemikleri çıkıyor. Yine kimse bir şey demiyor.
İnsanlığımızdan bu kadar mı çıktık? Orada yatanların da anası-babası, kardeşi, arkadaşı, sevgilisi olduğunu unutuyor muyuz?
Normal bir ülkede skandala neden olabilecek, anında basınından hükümetine, muhalefetinden sivil toplumuna herkesin başına üşüşeceği, hemen sorumluların bulunması için seferberlik çağrılarının yapılacağı bir şey bu.
Dile kolay 12 kişinin gömüldüğü bir toplu mezar, ardından 8 kişinin gömüldüğü başka bir toplu mezar. Belki arkada başka toplu mezarlar da var.
Susuluyor. Bırakın yüksek sesi fısıltıyla dahi konu konuşulmuyor.
Pes.
Silahlı kuvvetlerimizin ‘PKK ile mücadele’yi nasıl yaptığını biz sormazsak kim soracak?
Kanuna karşı hile...
ÖNCE genel ilkemi yazayım: Yargılama tutuksuz olmalı.
Aynı anda binlerce dava var Ağır Cezalarda görülen ve bunların da binlerce, onbinlerce tutuklusu.
Bu yargılamaların tamamına yakınının tutuksuz yapılabileceğini düşünüyorum. Tutuklama bir tedbir kararı olmasına ve tanımı gereği kısa süreli uygulanmasının gerekmesine karşın ülkemizde bir cezalandırma yöntemi, hatta bir öc alma yöntemi olarak kullanılıyor.
En çok konuşulan davalardan biri olan Ergenekon’da herkesin tutuksuz yargılanabileceğini düşünüyorum.
Ancak Ergenekon’da bana göre haksız yere tutuklu yargılanmakta olan bazı sanıkların Cumhuriyet Halk Partisi tarafından milletvekili yapılacak olmasını da anlamakta güçlük çekiyorum.
CHP bu yolla bazı tutukluluk hallerinin sona ermesini sağlayacak.
Peki ondan sonra hangi yüzle çıkıp ‘Dokunulmazlıklar kaldırılmalı’ diyecek?
Kanuna karşı hile ve cinlik meşrulaşmamalı.
Paylaş