Paylaş
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılı sonunda, Başbakanlığı sırasında kullandığı iki çalışma odasında dinleme cihazlarının bulunmasıyla ilgili olarak açılan davanın iddianamesini okumaya devam ediyoruz.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 2014/2222 numaralı iddianameye göre, söz konusu dinleme cihazlarının 28 ve 29 Aralık 2011 günleri, Keçiören’deki özel konutta ve Çankaya’daki Başbakanlık Konutu’nda bulunduğunu dün yazdım. Yine dün, bu dinleme cihazlarıyla ilgili ve adli sonuç doğurucu nitelikte iki resmi soruşturmanın da, cihazlar bulunduktan 1 yıl sonra başlatıldığını belirttim.
Soruşturma bir yıl boyunca beklemek yerine anında başlatılsaydı bugün elimizde daha farklı bir iddianame mi olurdu, bunu bilmeye imkân yok.
Savcılık resmen 2012 sonunda soruşturmasını başlatmış olsa da, gerçekte Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun aynı konuda yaptığı soruşturmanın sonuçlanmasını beklediği için fiilen 13 Ocak 2014’ten sonra yani ‘böcek’ler bulunduktan iki yıl sonra kendi soruşturmasına başlıyor.
Savcılık, ilk iş olarak 1 Temmuz-29 Aralık 2011 tarihleri arasında Başbakan’ın her iki çalışma odasına girebilen kişileri saptıyor ve bu kişilerin geçmişe dönük cep telefonu sinyal bilgilerini çıkarıyor.
Savcılık ikinci olarak, dinleme cihazları bulunduktan sonra MİT tarafından TÜBİTAK’a yaptırılan bilirkişi incelemesini bir de TOBB Üniversitesi’nden bir uzmana yaptırıyor. Keçiören’deki çalışma odasında dinleme cihazı bir altılı elektrik prizinin, Çankaya Başbakanlık Konutu’nda dinleme cihazı ise üçlü elektrik prizinin içine gizlenmiş olarak bulundu. O kadar ki, her iki ‘böcek’ de enerjisini 220 volt alıyor, yine gizlenmiş bir güç adaptörü bu enerjiyi 6 volta çeviriyordu vs. Ve bütün bunlar çoklu prizlerin içine ustalıkla yerleştirilmiş, silikon bir malzemeyle de gizlenmişti.
İşte bilirkişiler bu silikon malzemenin katılaşma durumuna bakıp ‘böcek’lerin hangi tarih aralığında yerleştirilmiş olabileceğini tahmin ettiler. Biraz Amerikan filmi gibi... İki bilirkişinin verdiği tarihler birbirine yakındı, dinleme cihazları çoklu prizlerin içine Kasım 2011’in son 10 gününde konmuş olmalıydı.
Savcılık bu bilirkişi raporları ışığında kasım ayının ikinci yarısında her iki konuta giren çıkanlara daha yakından baktığında, 24 ve 25 Kasım’da yaşanmış bir hareketlilik dikkati çekti.
O iki gün hem Keçiören’deki evde hem de Çankaya’daki Başbakanlık Konutu’nda Başbakanlık Koruma Dairesi’nden polisler, yanlarında İstihbarat Şube’den başka polislerle birlikte ‘böcek araması’ yapmışlardı.
İki yıllık zaman kaybının ardından savcıların o iki günden şüphelenmek için birden fazla nedeni vardı.
‘Siyasal casusluk amacıyla fırsat operasyonu...’
SERHAT Demir, 2011 yılının kasım ayında Başbakanlık Koruma Dairesi’nde ‘Teknik Arama Ekip Amiri’ olarak görev yapıyor. İşi, Başbakan’ın elektronik güvenliğini sağlamak. Buna, başbakanın yurtiçinde ve yurtdışında çalıştığı, bulunduğu odalarda ‘böcek’ araması yapılması da dahil.
Başbakan Erdoğan 23 Kasım 2011’de İstanbul’a gidiyor, beraberinde Serhat Demir dahil bütün koruma ekibi de. Ama aynı gün Serhat Demir, Ankara’da Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nden Sedat Zavar’dan bir telefon alıyor. Bu telefon sonrası THY’den kendisine Ankara uçuşu için rezervasyon yaptırıyor. Onu Esenboğa’da Sedat Zavar karşılıyor.
Ertesi gün, Serhat Demir ve yanında İstihbarat Daire Başkanlığı görevlisi polisler Sedat Zavar, Enes Çiğci ve İlker Usta olduğu halde önce Çankaya’daki Başbakanlık Konutu’nda, bir gün sonra, yani 25 Kasım 2011’de de Keçiören’deki evde ‘böcek araması’ gerçekleştiriyor.
Normalde bu aramaları sadece Başbakanlık Koruma Dairesi personeli yapıyor ama bu sefer İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan personel geliyor. Daha şüphe çekici olanı, Serhat Demir aramada bulunan Sedat Zavar’ı Konut Güvenlik Amir Yardımcısı Murat Çelik’e ‘Eski bir emniyet mensubu ve güvenlik şirketi üst düzey yöneticisi’ olarak tanıtıyor nedense.
Savcı, iddianamesinde 24-25 Kasım 2011 için aynen şöyle yazmış: ‘Serhat Demir’in sevk ve idaresinde şüpheli Sedat Zavar ile birlikte diğer şüpheliler Enes Çiğci ve İlker Usta tarafından fırsat operasyonu şeklinde siyasal casusluk amacıyla dinleme cihazlarının mekânlardaki prizlere yerleştirilerek dinlemelerin yapıldığı; örgütlenmeyi yapanın ve diğer şüphelileri ayarlayanın Ali Özdoğan olduğu ve yapılacak dinlemeler konusunda şüpheli Ahmet Türer’in destek verip faaliyeti yönlendirdiği...’
***
Bu heyecanlı hikâyeyi savcılık iddianamesi üzerinden okumaya yarın da devam edelim.
Paylaş