Casusluk mu? Hukuku bu kadar zorlamayın...

CUMHURİYET Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün imzalarıyla yazdıkları haberler nedeniyle tutuklanmalarını konuşuyoruz.

Haberin Devamı

 

 

Sap ile samanın kolayca birbirine karıştığı ülkemizde, meseleyi daha iyi anlayabilmek için olan biteni tarih sıralamasına sokmak lazım. Önce izninizle kısa bir kronoloji:

 

1 Ocak 2014: Hatay Kırıkhan’da MİT’e ait TIR’lar durduruluyor ve arama yapılıyor.


19 Ocak 2014: Adana Ceyhan Sirkeli mevkiinde MİT’e ait TIR’lar durduruluyor ve arama yapılıyor.


15 Mayıs 2014: Hatay’da ve Adana’da MİT’e ait TIR’ları durdurup arama yapan jandarma ve polis görevlileri hakkında terör örgütü üyeliğinden casusluğa kadar bir dizi suçlama içeren iddianame kabul ediliyor.


29 Mayıs 2015: TIR’ların durdurulmasından 18 ay sonra Cumhuriyet gazetesi, Can Dündar imzalı haberinde bu TIR’larda yapılan aramanın fotoğraf ve videoları ile arama tutanaklarını yayınlıyor; o güne kadar devam eden ‘TIR’lar silah taşıyordu’ - ‘Hayır yardım malzemesi taşıyordu’ tartışması sona eriyor, TIR’larda silah olduğu kamuoyunun bilgisine sunuluyor.

Haberin Devamı


15 Temmuz 2015: Prosedürü daha uzun sürdüğü ve başlangıçta HSYK’da ciddi direnişle karşılaşıldığı için ve özel hukuki statülerinden ötürü, Hatay ve Adana’da görev yapıp TIR’ların durdurulmasında rol oynayan Cumhuriyet savcılarıyla ilgili iddianame kabul ediliyor. Savcılar, aynen jandarma ve polis görevlileri gibi örgüt üyeliğinden casusluğa kadar uzanan bir dizi ağır şeyle suçlanıyor.


26 Kasım 2015: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Can Dündar ve Erdem Gül’ü ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade vermeye çağırıyor, ifadelerin ardından Dündar ve Gül tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk ediliyor ve ‘Belgeleri yayınlamak suretiyle (terör) örgütün istekleri doğrultusunda hareket etmek ve casusluk’ suçlamalarıyla tutuklanıyor.


Örgüt meselesini ayrı tutalım, ‘casusluk’ konusunun üzerinde duralım.


Bu konuda, casusluk suçlamasının yöneltildiği iki ciddi dava devam ediyor zaten. Bunlardan biri Yargıtay’da, diğeri Ağır Ceza’da görülüyor.


Eğer bu iki mahkeme ‘casusluk’ suçunu sabit görürse, kararlarında suç tarihi olarak 1 ve 19 Ocak 2014’ü yazacaklar. Eğer MİT’e ait TIR’ları durdurup aramak ve içindekileri ifşa etmek casusluksa, bu suç 2014’ün ocak ayında işlendi. (Mahkeme yapılanın casusluk olmadığına karar verirse zaten konuşacak bir şey yok bu konuda.)

Haberin Devamı


Peki Can Dündar ve Erdem Gül’ün haberleri casusluk mu? Hayır, değil! Çünkü bu haberler, iddia edilen esas casusluğun yapılmasından 18 ay sonra yayımlandı.


Peki haberlerin kaynağı ne? Can Dündar da Erdem Gül de, temel bir gazetecilik kuralına uyup kaynaklarını açıklamıyor. Ama genel olarak bu kaynağın, Hatay ve Adana’daki (bugün yargılanmakta olan) savcıların TIR’larla ilgili dosyası olduğu açık.


Yani, yayınlanan haber, Adana ve Hatay’daki savcıların soruşturma dosyasındaki deliller.


Söylediğim gibi iki ayrı davada bu haberlerin kaynağı olan soruşturmanın bizatihi kendisinin ‘casusluk faaliyeti’ olduğu temel iddia. Ama bu durum gazeteciyi de, o TIR’ların ne taşıdığını merak eden vatandaşı da ilgilendirmez.

Haberin Devamı


Kaldı ki, büyük ihtimalle Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan görüntü, resim ve tutanaklar ile aramayı yapan personelin beyanları o iki ana davada yapılacak hukuki tartışmanın özünü oluşturacak; yani zaten dosyaya girmiş veya girmesi kaçınılmaz olan şeyler.


Bu bakımdan, Can Dündar ile Erdem Gül, gazetecilikten başka bir şey yapmış değiller ve savcılarımız onları illa suçlamak istiyorsa onlara yöneltilebilir yegâne suçlama hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal suçlaması olabilir.


Dündar ve Gül’ü özgürlüğünden eden casusluk suçlaması, olsa olsa Gezi olayları sırasında Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’ya yönelik darbe girişimi suçlaması kadar geçerli olabilecek bir suçlama.

Haberin Devamı


Vur deyince öldürmenin tipik bir örneği.


Başta siyasetçiler ve Gülen cemaati olmak üzere herkes bu ülkede hukuku kendi amaçlarına ulaşmanın bir aracı haline getirmek istedi ve istemeye devam ediyor. Ama bugün geldiğimiz aşamada savcı ve hâkimler de artık hukuku araç kılma taraftarı olmuş durumda.


Halimiz vahim olmanın da ötesine geçmiş durumda.

 

Yazarın Tüm Yazıları