Paylaş
En başta, iktidarın önce polisiyle sonra da bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından Gezi eylemcilerine muamelesi geliyor.
Sonra, paketin ifade özgürlüğü gibi temel konularda hiçbir şey içermemesi ama buna karşılık başörtüsüne kamuda özgürlük getirmesi, koca Kürt sorununu ilkokullardaki andımızı kaldırmak ve üç harfi serbest bırakmaya bağlaması, bir üniversite adı değiştirerek kırılmış Alevi gönüllerinin düzeleceğini düşünmesi gibi eeleştiriler geliyor.
Üstüne bir de Hürriyet’in pazar günkü manşetinde yer alan toplumsal olaylarda polise önleyici gözaltı yetkisi veren hazırlık eklenince güvensizlik had safhaya ulaşıyor.
Bunların hepsi gerçek ve kendi içinde tutarlı gerekçeler. Bunlara bakan, Ak Parti’nin gerçek demokrasiden nasibini almadığını, onun yerine bazı hak ve özgürlükleri vatandaşa bir lütuf gibi verdiğini ve verdikten sonra da teşekkür beklediğini rahatça söyleyebilir. Söyleniyor da zaten.
Tamam, dediğim gibi bir tarafın yürüttüğü eleştirel mantığa söylenebilecek çok şey yok. Ama bir de bunun tersini söyleyenler var, unutmayın. Ak Parti’nin demokratikleşme ve özgürleştirme karnesinin artı taraflarını gören ve gösteren, bu partinin başından beri reformcu, özgürleştirici olduğunu anlatanlar.
Neyse ki güncel meselemiz Ak Parti’nin özgürlükçü olup olmadığı, özgürleştiriciliğinde nalıncı keseri gibi kendine yontan mı yoksa bütün toplumu kucaklayan politikalar mı izlediği değil. Meselemiz, bugün içinde bulunduğumuz somut durumda, Ak Parti dışındaki siyasi aktörlerin gelen pakete karşı ne tutum alacağı.
Alınacak tutumu başta özetlemeye çalıştığım argümanlar, akıl yürütmeler belirleyecek.
Siyaset, elbette ilkeler ve ideolojiler çerçevesinde ama günlük kararlarla yapılan bir şey. Ak Parti’nin getireceği pakete CHP, MHP ve BDP’nin ne tepki vereceğini göreceğiz.
Esasen MHP’nin tepkisini biliyoruz. Onlar ‘Hayır’ diyorlar, diyecekler.
Peki ya CHP? Başta özetlediğim akıl yürütmeleri en çok CHP yapıyor. Henüz net bir tutum söylemediler ama paketi küçümsedikleri, yetersiz buldukları çok açık. Ancak bu yetersiz bulmaya rağmen ‘Yetmez ama evet’ mi diyecek CHP, ‘Yetmez ve hayır’ mı? Bu iki soru BDP için de geçerli.
Siyaset, bir yanıyla da önünüze konan iki cevap seçeneğine üçüncü, dördüncü seçenekleri ekleme sanatıdır. Eğer sonunda hayır diyecekseniz, eklemek isteseniz de cevap seçeneklerini arttıramazsınız. Ama yok amacınız ‘evet’ demekse, o zaman gerçekten üçüncü, dördüncü seçenekler ekleyebilir, hatta iktidarın sonunda sizin sunduğunuz seçeneklerden birini tercih etmesini bile sağlayabilirsiniz.
Bu söylediğim özellikle CHP ve BDP için geçerli. Bu iki parti de paketi yetersiz ve hatta ‘göstermelik’ buldular. O zaman paketin ‘yeterli’ olmasına yardımcı olmayı seçebilirler.
Eğer CHP ve BDP paketi daha genişletmek, daha anlamlı özgürleştirici ve demokratikleştirici unsurları pakete ekletmek isterlerse, kendilerini birden bire ‘Özgürlükçülükle imtihana tabi tutulan parti’ olmaktan, ‘Ak Parti’yi özgürlükçülükle imtihana tabi tutan partiler’ statüsüne geçirebilirler.
Pakete kafadan hayır demek ise Ak Parti’yi özgürleştirici yegane siyasi güç olarak tescil eder.
‘Türkiye özgürlüklere hazır değil’ lafları nereden çıkıyor?
Geçen hafta cuma günü yazmaya çalıştım; eğer bütüncül bir bakışınız ve onu besleyen bir felsefeniz yoksa, ülkenize özgürlükler ve demokrasi böyle ‘paket paket’ gelir.
O paket paket demokrasi hali de ister istemez hak ve özgürlükler arasında bir hiyerarşi, bir öncelik sıralaması, bir önem sıralaması olduğu izlenimini doğurur. Özgürlükler tüm toplum için değil de sanki belli kesimler için veriliyormuş gibi olur.
‘Paket paket demokrasi’nin arkasındaki mantık, ‘Toplum henüz bütün özgürlüklere hazır değil’ cümlesiyle özetleniyor. O yüzden tedrici yapılıyor yapılan işler.
Peki ama bu cümle doğru mu? Toplum sahiden hazır değil mi? Hazır olup olmadığını nasıl bileceğiz? Kim karar verecek neye ne zaman ve ne kadar hazır olduğumuza?
Vesayet rejimi de tam olarak böyle işlemiyor muydu? Vasiler, siyasetçiler ve toplum yeterince ‘olgun’ ve ‘eğitimli’ değil diye kendilerine durumdan vazife çıkarmıyor muydu?
Cuma günü bu konuyu biraz konuşalım.
Paylaş