Paylaş
Programın iki de uzman konuğu var, biri mimar diğeri şehir plancısı. Sonra bir de demiryolu işçileri sendikası temsilcisi katıldı programa.
Hepsi şunu söylüyor: Haydarpaşa gar olarak kalsın.
* * *
Benim ‘büyükbabam’ yani annemin babası demiryolcuydu. 60’lı yılların sonunda emekli oldu, maalesef 1974’te de öldü.
Büyükbabam ve onunla aynı dönemde emekli olan birkaç arkadaşının konuşmalarını hatırlıyorum çocuk halimle tanık olduğum.
Emekli ikramiyelerini nasıl değerlendireceklerini konuşuyorlardı ve hepsi de Haydarpaşa Garı’nın kapanacağını, ana garın artık Söğütlüçeşme olacağını, o yüzden Söğütlüçeşme yakınındaki emlakın değerleneceğini söylüyordu.
Nitekim oralarda yatırım amaçlı binalar ve evler aldılar sonra o emekli demiryolcular.
Yıl daha 1970 değil.
Yani taa o zamandan yatırım planlarına girmiş, projesi yapılmış bir şey bugün hayata geçmesine az kalmış olan Marmaray.
Zaten, Boğaz’ın altına yapılacak bir tünelin trenin tırmanabileceği bir eğime sahip olması gereği yüzünden Haydarpaşa Garı’nın işlevsizleşeceği, tünelin daha ileri bir noktadan, Söğütlüçeşme’den çıkacağı bilindiği içindir ki, ben çocukken Söğütlüçeşme’deki minicik tren istasyonunun yerine devasa bir istasyon yapıldı.
* * *
Ama bakın bugünün ‘uzman’ konuklarına... Haydarpaşa’nın gar olmaktan çıkacağını daha yeni öğreniyorlar ve ‘Hayır’ diyorlar, ‘Gar olarak kalsın.’
Haydarpaşa gar binası İstanbul’u, bu ülkeyi ve bu ülkenin tarihini temsil eden çok önemli yapılardan biri. O yüzden bu binanın kamusal bir işlev görmek üzere korunması gerektiğini düşünenlerdenim.
Rant meraklılarının aklındaki otel projelerine karşılık ben bir kültür merkezi ve müze olmasını isterim buranın. Paris’teki eski gardan bozma ‘D’Orsay Müzesi’ gibi mesela.
İçinde tiyatro, sinema, konser salonları olan bir opera binası olmasını isterim Haydarpaşa’nın.
Sınırlarında yaşayan şehir
GEÇEN hafta yağan değil de ondan iki hafta önce yağan kardan söz etmek istiyorum.
Öğleden sonra kar ansızın ve çok bastırdı. Belediye hazırlıksız yakalandı. Metrobüs hattında buzlanma oldu ve birden bire İstanbullular’ın büyük bir çoğunluğu yolda kaldı.
Halbuki karın başladığı saatlerde ne trafikte bir anormal yoğunluk vardı ne başka bir şeyde ama kar yağdıktan bir süre sonra metrobüsdeki aksama adeta bir domino etkisi yaptı ve insanlar evlerine gidebilmek için saatlerce yollarda kaldılar.
* * *
Yine ocak ayının ortasında, tam olarak 14 Ocak’ta Bursa’da bir elektrik trafosunda meydana gelen arıza sonrası Bursa, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’de saaatlerce elektrik kesintisi yaşandı.
Tek bir trafo bütün kesintinin sorumlusu değildi ama o trafodaki arıza 20 milyona yakın insanın yaşadığı bu yedi şehrin saatlerce elektriksiz kalmasına neden olan olaylar zincirini başlattı.
Bir trafonun sistemden eksilmesi, sistemin diğer unsurlarının üzerindeki yükü çok arttırdı ve kısa zaman içinde ‘frekans atlaması’ denen şey oldu.
Aslında, talep edilen elektrik arz edilenden fazlaydı ve sistem içinde sigorta mekanizmaları olmadığı veya iyi çalışmadığı için, çok daha küçük bir bölge arızaya gireceğine koca yedi şehir saatler sürecek elektriksizliğe mahkum oldu. (Benzer bir arıza birkaç yıl önce yaz aylarında Ege’de yaşanmış, yine çok sayıda şehir saatlerce elektriksiz kalmıştı.)
* * *
Bu iki örneği çoğaltabilirim, dikkat ediyorsanız aslında her gün bu iki örnektekine benzer hadiseler yaşıyoruz. Avcılar’da bir küçük kaza oluyor, onbinlerce insan o kaza yüzünden saatlerini yollarda geçiriyor.
Bunun böyle olmasının sebebi belli: Pek çok alanda yeterli yatırımı zamanında yapmadığımız için aslında limitte yaşıyoruz.
Trafikte İstanbul çok hassas bir limitte. Eski adıyla E5 üzerinde bırakın kazayı arızalanan araç bile çok büyük aksamalara ve etkilere neden olabiliyor; çünkü bu yol limitte.
Aynı şey TEM için de geçerli elbette.
Elektrik üretim ve dağıtım sistemimiz çok uzun zamandan beri limitte. O yüzden literatüre bir Türk katkısı olarak ‘Arıza gezdirmek’ tabirini kazandırdık. Yani gerçekte bir arıza yok ama arz ile talebin uyumunu sağlamak için rastgele bölgelerin elektriğini ‘arıza’ya sokuyoruz, sonra orası ‘onarılıyor’ ama başka yer ‘arıza’ya giriyor.
Bu limitte yaşama hali ciddi tehlikelerin, hatta çöküntülerin habercisi. Belli ki, ciddi yatırım planlamaları yapmak ve limitten uzaklaşmak gerekiyor.
Pazar bilmecesi...
ASLINDA yıllar önce yazdığım, okurlarıma sorduğum bir bilmece ama geçenlerde bir sohbet sırasında hâlâ daha güncel olduğunu keşfettim bunun. O yüzden yeniden soruyorum. Bilenler, bilmeyenlere söylemesin.
A noktasından B noktasına, 30 kilometrelik yolu otomobilinizle 1 saatte, yani ortalama 30 kilometre/saat hızla gittiniz. Ama dönüş yolunda aceleniz var. Acaba hangi süratle giderseniz, gidiş dahil bütün yolculuğun ortalama hızını 60 km/h’ye çıkarabilirsiniz?
Haftaya cevaplayacağım.
Paylaş