Başbakan sahiden Bodrum’u kurtarmak istiyorsa...

Hep birlikte öğrendik ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ramazan Bayramı ertesinde iki üç günlük bir Bodrum kaçamağı yapmış; ama tatilde de boş durmamış, Bodrum Yarımadası’nın Güllük Körfezi’ne bakan tarafında çıktığı bir tekne gezintisinde yapılaşma felaketini görmüş, bunun üzerine bakanlarını Bodrum’a çağırıp bu felakete çözüm yolları aramışlar hep birlikte.

Haberin Devamı

Başbakan’ın Türkmenistan dönüşü uçakta gazetecilere söylediklerinden anladığımız, öncelikle ‘kıyı kenar çizgisi’ne yapılan tecavüzlerin önlenmesi için Bodrum Yarımadası sıkı bir denetimden geçirilecek.
İşin aslına bakarsanız, devletin şu aşamada Bodrum’da gerçek bir felaket boyutlarına erişmiş olan yapılaşma patlamasına karşı yapabileceği sınırlı şeyden biri bu. Ama şunu da unutmayın, daha birkaç ay önce çıkan bir torba kanunda ‘kıyı kenar çizgisi’ yarı yarıyadan fazla azaltıldı, yani binaların denize veya göllere daha fazla yaklaşabilmesine olanak sağlandı.
Bodrum Yarımadası, Gökova ve Güllük körfezleri, Marmaris ve Hisarönü Körfezi, Fethiye ve Göcek Körfezi, bu bölgeler esasen birer ‘ulusal hazine’.
Bu ‘hazine’ olma hali bu saydığım geniş bölgenin hem doğasından hem de taşıdığı iç-dış turizm potansiyelinden kaynaklanıyor.
Ve Başbakan’ın Bodrum Yarımadası’nda yaptığı sınırlı bir tekne turunda bile gözlemleyebildiği gibi biz bu hazineyi har vurup harman savurmaktayız.
Başbakan’ın ve devletin bu bölgeyi ‘kurtarmak’ konusunda yapabilecekleri sınırlı; çünkü felaketin esas müsebbibi olan yapıların tamamı özel mülkiyet.
Ulusal hastalığımız olan imar plansızlığı, tarım arazilerinin küçük yerel belediyelerin kısa vadeli kazanç hesaplarıyla imara açılması vs son 30 yılda bu felaketi yarattı. Ve yaratmaya devam da ediyor.
Herhalde Başbakan da gördü, mesela Güllük’te Cennet Koyu’nda tanesi 8 milyon Euro fiyatlarla satılığa çıkarılan bir yapılaşma felaketini son bir yıl içinde yaşadık.
Yine Başbakan, herhalde Güllük’e bakan Rixos’ta kaldı, o otelin hemen etrafındaki yeni yeni otel yapılaşmasını ve bunların tuhaf büyüklüğünü de gördü.
Bu hale gelmiş ve yaz aylarında nice büyük şehirlerimizden daha büyük bir şehir haline gelen Bodrum başta olmak üzere Marmaris ve Fethiye için yapılması gereken şey, Meclis’ten özel yasa geçirmektir.
Son yasayla kendisi büyükşehir haline gelen Muğla’nın bu üç ilçesidir esas ‘Büyükşehir Belediyesi’ statüsünde yönetilmeyi hak eden. Ancak bu yöntemle bu üç ilçenin sahip olduğu hazineye bütünsel bir bakış getirilebilir.
Ama büyükşehir olmak tek başına yetmez. Bir de bu üç ilçe için özel imar düzenlemesi yapmak gerekir. Özelden kastım, bu üç ilçe sınırlarında her türlü imar inşa faaliyeti bugünkü statü neyse o statüde dondurulmalı, yeni bir şey yapılmasına izin verilmemelidir.
Mevcut felaketi yaratan yapı stokunun azaltılması için, yeni yapılacak her santimetrekare
kapalı alan yaratan inşaat için eşit miktarda (hatta yer yer daha fazla) kapalı alanın yok edilmesi şartı getirilmelidir.
İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli gibi büyükşehirlerde özel mülkiyet alanlarında kentsel dönüşüm yapmak için mal sahiplerine bir teşvik olmak üzere ekstra inşaat alanı veriliyor. Oysa Bodrum, Marmaris ve Fethiye’de bunun tam tersi modelin daha geçerli olacağını düşünüyorum.
Çünkü inşaat yasağı ve inşaat yapmak için mevcut binaların yok edilmesi şartı, arazi ve bina değerlerini bir teşvik oluşturacak kadar arttıracaktır zaten.
Kıyı kenar çizgisine yapılan tecavüzler çok önemli elbette ama bu bölgenin sorunları içinde sadece bir detay. Esas mesele, imar inşa faaliyetinin hız kesmeden devam etmesi.
Başbakan Bodrum’u kurtarmak istiyorsa, konuya daha kapsamlı yaklaşmalı.

Yazarın Tüm Yazıları