Avrupa ile yeniden başlamak...

En son 2004 yılında, Türkiye-Avrupa Birliği zirvesi yapılmıştı; AB Liderler zirvesinin bir devamı olarak.

Haberin Devamı

11 yıl sonra bu kez 28 ülkenin lideri Türkiye için özel olarak Brüksel’de toplandı.

 

Neden?

Mülteciler yüzünden diye düşünenler yanılıyor. Evet, mülteci krizinin büyük bir etkisi var ama esas sebep bir temel fikir değişiminde.

 

2004 yılında Türkiye ile tam üyelik müzakereleri başladığında Avrupa’da çatışan iki fikir vardı. Birincisini, daha sonra Fransa’da Cumhurbaşkanı seçilecek olan ve o sırada başbakanlık koltuğunda oturan Sarkozy yüksek sesle dile getiriyordu. İkinci fikri ise artık hükümetten gidecek olan Almanya’nın Yeşil Dışişleri Bakanı Joshka Fischer yüksek sesle savunuyordu.

 

Birinci fikir, AB’nin Türkiye’yi içine alarak ‘sorunlu bölgelerle’ (‘Ortadoğu bataklığı’ lafını yüksek sesle söylemiyorlardı da bu formülasyonu bulmuşlardı) komşu olacağını, bunun AB’yi sorunların içine çekeceğini söylüyordu.

 

Haberin Devamı

İkinci fikir ise, Türkiye’ye tam üyelik perspektifi verilmesinin ‘sorunlu’ denen bölgelere bir gelecek ümidi vereceğini, Türkiye sayesinde o bölgelere de iyilik götürülebileceğini dile getiriyordu.

 

Şimdi AB, Türkiye’yi içine almasa bile ‘sorun’un kendi göbeğine kadar geldiğini görünce, ‘Acaba 11 yıl önce yanlış mı düşündük’ sorusunu sormuş mudur kendine? Belki de sordu ki, bu zirve yapılıyor.

 

Başka pek çok ilerlemeye rağmen şimdi sadece 1 başlık açılacak müzakerelerde ama bu başlık tam da Sarkozy’nin bloke ettiği başlık olacak, Avrupa ile mali ve parasal uyum başlığı.

 

İki taraf, bundan sonra yılda iki kez bu zirve gibi zirveler toplayacak.

 

Eğer, Kıbrıs’ta artık son aşamalarına gelen müzakereler umulduğu gibi sonuçlanırsa, Türkiye-AB ilişkileri çok hızla iyileşebilir.

 

Haberin Devamı

Yine eğer, Türkiye’de 10 yıl aradan sonra yeniden AB rüzgarları esmeye başlayabilirse, bundan hepimiz kazançlı çıkarız.

 

Benim anladığım, Başbakan Ahmet Davutoğlu, güvenoylamasının hemen ardından muhalefet liderlerinden resmen randevu talep edecek ve elinde ciddi bir demokratik reform ajandasıyla onların karşısına çıkacak.

 

Bunlar, Türkiye’nin yıllardır ertelediği reformlar.

 

Belki de ciddi bir değişimin eşiğindeyiz.

Yazarın Tüm Yazıları