Paylaş
Diğer bütün sorular bu yanıt belli olduktan sonra sorulabilir ve yanıtı aranabilir.
Ama hükümet, hepimizin zekasına, aklına, ferasetine hakaret ederek tamamen başka bir soruyu soruyor ve onun cevabına veriyor önceliği. Bu rüşvet ve yolsuzluk iddialarının hükümeti yıpratmak, hatta hükümete karşı bir ‘siyasi operasyon yapmak’ amacıyla ortaya atıldığını söylüyor.
Eğer günlerdir ortada dolaşan rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile bunlara bağlı kimi deliller yeterince sağlam değilse, iddiaların içi boşsa hükümet haklıdır. Ama bunu söyleyebilmek için bile önce o iddiaların gerçek olup olmadığını görmeyi beklemek gerekir.
‘Efendim operasyon siyasi...’
Elbette siyasi. İçinde dört bakanın, iktidar partisinin önemli bir belediye başkanının, iktidara yakınlığıyla bilinen işadamlarının, bürokratların adının geçtiği bir soruşturma elbette siyasidir; siyaseti etkiler. Türkiye’de de etkiler, Patagonya’da da, Mikronezya’da da.
Ama hayat da siyasetten ibaret değildir; siyaset başka her şeyden önemli bir uğraş hiç değildir. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları, eğer doğruysa, siyaseti etkilemeli ve hatta belirlemelidir.
‘Efendim bu iddiaları ortaya atanların bir amacı var...’
Elbette var. Etrafınız sadece dostlarınızla çevrili değil; sizi yerinizden etmek isteyenlerin olması siyasetin doğasının gereği. Siz doğru dürüst olacak, hatta siyasi rakiplerinizden bile daha doğru dürüst olacaksınız ve kimseye aradığı o fırsatı vermeyeceksiniz. Yani böyle iddialara, o iddialar zayıf bile olsa, muhatap dahi olmayacaksınız.
‘Ama paralel yapılara izin verilemez...’
Elbette verilemez. Ama siz o ‘paralel yapı’nın varlığını 17 Aralık 2013 sabahına kadar fark etmediyseniz, zaten hükümet olmayı hak etmiyorsunuz demektir. Yok bu yapıyı önceden beri biliyor ve onlara göz yumuyordunuzsa, o zaman bugün şikayet etmek için kuyruğun en sonuna girmeniz gerekir.
‘Arkasında dış güçler var, Halkbank’ı hedef seçtiler, İran’la ticaretimizi engellemek istiyorlar...’
Diyelim ki sahiden dış güçler var; onlar mı getirip eve teslim etti ‘yeşiller’i, onlar mı istifledi milyonlarca doları kutuların içine?
‘Bu polisler görevlerini kötüye kullandı, amirlerine haber vermedi...’
İyi ki de vermedi. Verseler suç işlerlerdi. Bugüne kadar haber vererek suç işliyorlardı zaten. Tam da bu hükümetin AB’ye uyum bağlamında çıkardığı yasanın emridir, adli kolluğun polisteki kendi amirine değil savcıya bağlı çalışması, sadece savcıdan emir alması.
‘Biz soruşturmanın sonuna kadar gitmesini istiyoruz...’
Hayır, istemiyorsunuz. İsteseniz soruşturmayı yürüten polisleri, bizzat kendisi soruşturulan bakanın emriyle görevden almazdınız. Soruşturmanın bundan sonra sağlıklı yürüyeceği ve ulaşabildiği yere kadar ulaşacağı konusunda kamuoyunun, en çok da size oy veren kamuoyunun aklında yarattığınız şüpheyle birlikte yaşayacaksınız artık.
‘Bakanlarla ilgili gereğinin yapıldığını göreceksiniz...’
Çok geç. Bu açıklamanın yapılması bile ne kadar geç olduğunu gösteriyor zaten. O bakanlar, çocukları gözaltına alındığı gün, ilk birkaç saat içinde istifa etmeliydi. Geçen her dakika, eğer varsa yolsuzluk ve rüşvet iddialarındaki suçun bireyselliğini azaltıyor, koca siyasi partiyi ve iktidarı daha fazla zan altında bırakıyor.
Tekrar başa dönelim: Öncelikle cevaplanması gereken tek bir sorumuz var, ‘Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının delilleri ciddi mi, sağlam mı?’
Bu sorudan önce başka soruları sormak akıl tutulmasıdır.
Hadi bu soruları soranların aklı tutulmuş. Bari bizim aklımıza, zekamıza hakaret etmesinler.
Paylaş