Ahmet Hakan’ın kelimeleri, vandalların yumrukları var

Haberin Devamı

MATEMATİKÇİ Ali Nesin dün Facebook hesabında Ahmet Hakan’a yönelik saldırıyı eleştirirken şöyle yazdı: “Her zaman söylemişimdir: Türkiye’deki siyasi mücadele öncelikli olarak ideolojik, ekonomik, sınıfsal falan değildir. Asıl mücadele uygarlık mücadelesidir.”
Ali Nesin daha önce başka vesilelerle bu cümleleri yazdığında içimden tepki göstermiştim; bu sefer ‘Adam haklı’ diye düşündüm.
Neden?
Çünkü maalesef aramızdan bazıları Ahmet Hakan’ın o yumrukları hak ettiğini, hatta kurşunlanıp öldürülmüş olsa onu bile hak edeceğini düşünüyor.
Evet böyle düşünenler var.
Peki ne yapmış Ahmet Hakan? Yazı yazmış, söz söylemiş.
“Ama yazdıklarını, söylediklerini beğenmiyoruz, öyle yazmaya, konuşmaya devam ederse sonuçlarına katlanır.”
İşte uygarlık kavgası tam bu noktada başlıyor.
Söz söyleyene karşı sözü yetemeyenler yumruklarını, silahlarını konuşturmaya başladıklarında, başka birileri de yumrukların ve silahların konuşmasını meşru göstermeye kalktığında yani.
Biri şiddeti, kaba kuvvet kullanımını meşru gören ve buna başvurmaktan çekinmeyen bir ‘sıfır noktasında uygarlık’, diğeri ise elinde kelimelerinden başka bir şeyi olmayan uygarlık.
Kaba kuvvet aradan çıkabilse, kim bilir belki o zaman kelimelerle uygulanan şiddeti de konuşabileceğiz, belki onu da kesinlikle reddedilmesi gereken ayıplar sınıfına sokacağız. Ama hayır, tam oraya geliyoruz sanırken biri silahını çıkarıyor, öteki taşını sopasını eline alıyor, beriki yumruğunu sallıyor ve yeniden sıfır noktasına geri dönüyoruz.
Ahmet Hakan, kelimeleri ve sözleri dışında hiçbir şeyi olmayan bir insan.
Becerebiliyorsanız, kendi kelimeleriniz ve sözlerinizle alt etmeye çalışın, yumruğunuzla, tabancanızla, Kalaşnikof’unuzla, Doçka’nızla, bombanızla değil.
Ahmet Hakan’a kaba kuvvetinizle saldırdığınızda, kelimeleri ve sözleri dışında hiçbir şeyi olmayan koca bir uygarlığa saldırmış oluyorsunuz.
Kazanamazsınız.

Haberin Devamı


Şiddete karşı ikiyüzlülüğümüz


ADAM, etrafı hayranlarıyla çevrili konuşuyor, o ‘hayran’lardan biri de bunu videoya çekiyor. O kadar kaptırmış ki kendini, ‘Şunun bir ağzını burnunu kırmadık’ diyor.
Şimdi kendini aklama çabasında, ‘Benimle bir ilgisi yok’ demeye çalışıyor.
Yazı yazmak ve konuşmaktan başka bir şey yapmayan birinin ağzını burnunu kırmayı bir yöntem olarak aklından geçirmekten utanmıyor ama durumun kuvveden fiile geçmiş olması onu korkutuyor nedense, ‘Ben yapmadım’ demeye çalışması o yüzden.
Hepimizde var bu ikiyüzlülük.
Şiddeti bir siyaset yapma yolu olarak benimsemiş koca koca örgütlere ağzımızı açıp tek kelime edemediğimizde de, o şiddeti daha büyük başka bir şiddetle sona erdirmeyi önerdiğimizde de aynı yere düşüyoruz, aynı ikiyüzlülüğü paylaşıyoruz.
‘Alt tarafı camları kırılmış’ deyip şiddeti küçümsediğimizde de, ‘O da rahat dursaydı’ deyip şiddete uğrayanı başına gelenden sorumlu tutmaya kalktığımızda da aslında kaba kuvveti meşrulaştırmış oluyoruz.
Farkına vardığımızda çok geç kalmış olacağız; benim ‘sıfır noktasında uygarlık’ dediğim şiddet atmosferi etrafımızı kuşatmış, hepimizi esir almış durumda aslında.
Sıkıştığımızda kaba kuvveti bir alternatif olarak görmeye başlıyoruz hepimiz. İkiyüzlülüğümüz tam da burada.
‘Ama önce o başlattı, ne yapsaydım kendimi savunmasa mıydım’ cümlesiyle başlıyor her şey.

Haberin Devamı

Şiddet ve şirret

TÜRK Dil Kurumu’nun sözlüğü ‘şirret’i şöyle tanımlıyor: ‘Kavga çıkarmaktan hoşlanan, edepsiz (kimse).’
Etrafınıza bir bakın, sosyal medyaya girin, gazeteleri açın, haber televizyonlarına göz gezdirin, memlekette şirret insan sıkıntısı çekmediğimizi göreceksiniz.
Şiddetin kol gezdiği ülkemizde şirret insanların el üstünde tutulmasına şaşırmamak gerekir.
Ne zaman ki ağzımızdan köpükler çıkararak zevkle ‘Bugün kime saydırmış bakayım’ diyerek o şirret insanları sosyal medyada, TV’de veya gazete köşelerinde izlemekten vazgeçeceğiz, o gün gelecek için ümitlenmeye başlayabiliriz.

Yazarın Tüm Yazıları